31 bin 643...
Yazıyı yazmaya başladığım sırada depremde hayatını kaybeden yurttaşların sayısı.
Gördüklerimin yanında bu sayı ne yazık ki çok küçük bir sayı. Üzülerek belirtmem gerekir ki bu sayı çok çok daha fazla artacak.
Deprem olduktan saatler sonra İletişim Başkanlığı’nın yardımı ile bölgeye gittim. İlk önce merkez üssü Kahramanmaraş’a intikal ettim. Nurdağı, Gaziantep, Adana, Osmaniye, İskenderun, Hatay bölgelerinde bulundum.
Yaşadıklarım felaket tanımından çok daha ötedeydi.
Tam anlamıyla bir çaresizlik hali vardı.
Daha önce “Sesimi duyan var mı?” diye bağırılırdı depremde enkaz altında kalanlara ancak bu depremde enkaz altındakiler yukarıda bulunanlara “Sesimi duyan var mı?” diye bağırıyordu.
Daha acısı duyuyorduk, duyuyorduk ama kilolarca ağırlıktaki duvarları, molozları kaldıracak ekipmanlara sahip değildik. İlk 48 saatte de kimsede bu imkân yoktu.
Bugün 8. gün olmasına rağmen enkaz altından yurttaşları canlı çıkarma çalışmaları devam ediyor.
Herkes farkında ama yine yaşayan biri olarak yazmak istiyorum: Çok geç kaldık.
Hemen hemen her enkaz altından ses geliyordu. Enkazın üst kısmında olan kişiler bireysel imkânlar ile yaralı olarak çıkarıldı. Kahramanmaraş merkezdeki bir apartmanda akrabaları göçük altında olan yurttaş bağırdı bana, “Çek abi çek. Çek görsünler nasıl yalnız kaldığımızı, nasıl çaresiz olduğumuzu görsünler. Kardeşim bağırıyor ellerimle kazıyorum çıkaramıyorum” dedi.
İnanın, yürek dayanmıyor.
Yollar köstebek tarlasına dönmüş. Araçla gidilmesi mucize. Yardım araçları veya deprem bölgesinden uzaklaşmak isteyenler nedeniyle kilometrelerce trafik oluşmuştu.
“Devlet oradaydı”, “Devlet orada değildi” diye sosyal medyada gereksiz bir tartışma var.
İlk gün, ikinci gün yeterli düzeyde devlet desteği yoktu. Çok net söylüyorum. Hatta 3 ve 4. gün koordinasyon halen sağlanamamıştı. Gidilmeyen köyler ve bakılmayan enkaz sayısı çok fazlaydı.
Şayet ilk gün yaşanan şok atlatılıp sahaya arama-kurtarma ekipleri sevk edilmiş olsaydı çok daha fazla can kurtarılırdı.
İnsanlar yalnız kaldı.
Askerin sahada görevlendirilmesi çok geç kaldı.
Çok övünülen yollar kullanılamaz haldeydi. Ulaşım sekteye uğradı. Acil kullanılması hayati önem arz eden Hatay Havalimanı pisti çatladı, kullanılamadı. Yardım için bölgeye giden ekipler vasıta bulamadı; bu yük belediyelere yıkıldı. Hiç kimse iletişim kuramadı çünkü telefon operatörlerinin makyajlı reklamlarının nasıl boş olduğu ortaya çıktı. Dünyanın en büyük ve en önemli yardım kuruluşlarından biri olan ve her afette para isteyen, yardım toplayan, HOLDİNG haline gelen KIZILAY adeta sahada yoktu.
İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan AFAD yani Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı acil durum raporunu yetkililere sunmuş olmasına rağmen hantal hareket edilmesi neticesinde krizin ve yıkımın büyüklüğü yöneticiler tarafından idrak edilememiş ve gerekli koordinasyon sağlanamamış.
Trajikomik gelecek ama çok ciddi bir problem 8. gün olmasına rağmen çözülemedi. Tuvalet sorunu, arkadaşlar tuvalet yok.
Hatay’da bazı yetkililer ile konuştum. Asker Suriye’den hızlı şekilde, depremden hemen üç saat sonra bölgeye gelmiş ve pozisyon almış. Bölgeye ilk gelen ekip Maltepe Belediyesi Arama Kurtarma ekibi. Askerler bu ekip ve bağımsız gelen 5-6 ekip ile birlikte hemen müdahale etmeye başlamış. Ancak elde bulunan imkân ve sayılar yetersiz. Bunu yetkililer de ifade etti.
Diğer birliklerin karlı yol ve çöken yollar nedeniyle intikal edemediğini de bildirdiler.
Şimdi çöken yollar, binalar ve kullanılamayan havalimanını kimler kaça yapmış? İhmaller nelerdir?
Hepsini tek tek isim isim yazacağım.
Son bir görevimiz varsa o da bu insanları ifşa etmektir.