Milli Eğitim Bakanlığı, tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni müfredat programını açıkladı.
Nedense kamuoyunda çok tartışılmadı. Halbuki bakanlık müfredatı resmen açıklamadan önce taslağını da açıklamıştı.
Yeni müfredat ile birlikte en tartışılan konu "integral"in kaldırılması oldu fakat aslında ortaöğretimde artan bir dincileşme ve Avrupa standartlarından uzaklaşma yaşanıyor. Yazıyı hazırlamadan önce bu konuyu inceleyen isimlerle ve öğretmenlerle konuştum. Aslında işin kültürel değerlerin yükseltilmesi ve PISA değerlerinde Türkiye’nin notunu yükseltmek amacıyla yapıldığı savunuluyor. Fakat AKP iktidarı en başarısız olduğu milli eğitim alanında her zaman olduğu gibi tarikatlarla, cemaatlerle kol kola olmasının etkisini yeni müfredatta da göstermiş durumda.
Özetle "Kadir Mısıroğlu" kafasıyla hazırlanmış bir müfredatla karşı karşıyayız.
Mesela önceki programda, "kuruluş-yükselme-duraklama-gerileme" ve "dağılma" olmak üzere beş ana başlık altında incelenen Osmanlı Devleti’nin tarihi, yeni programda değiştirildi. Osmanlı’nın "dağılma" döneminin anlatıldığı ünitenin adı, "Savaşlar Sarmalında Osmanlı" olarak düzeltildi.
Osmanlı’nın duraklama dönemi ise "Dönüşüm Sürecinde Osmanlı" başlığı altında anlatıldı. Dahası "Osmanlı Devleti’nin bir cihan devleti haline gelmesinde etkili olan politikalara, değişen dünya dengeleri karşısında Osmanlı Devleti’nin uygulamaya koyduğu yeniliklere ve Osmanlı kültür ve medeniyetine" değinileceği bildirildi.
Burada dikkat çeken bir anlayış değişikliği var. Müfredatta Türk tarihi ile İslam tarihi artık eşanlamlı hale getirilmiş durumda.
Türklüğün tarihiyle İslam tarihi eşdeğer bir anlama yüklenmiş gözüküyor. Müfredatta ne antik Türk tarihi ne Türk mitolojisi ne de İslamiyet öncesi Türk kültürü önemseniyor. Öyle ki tarih öğretim programında, "Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerinin Anadolu’nun Türkleşmesindeki etkisi" yorumlanırken yeni programda, "Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasındaki etkisi" öğretiliyor. Boşuna Kadir Mısıroğlu kafası demedim...
Örgün eğitim dokuzuncu sınıf öğrencilerine okutulan temel dini bilgiler dersinde ise "öğrencilerden günlük hayatlarında Allah ile nasıl bir ilişki kurduklarına dair örnekler" vermeleri de ödev konusu oldu. Daha ilginci var. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinde eğitimcilere, "Öğrencilerden yakın dönemde Türkiye’de bilim, teknoloji, kültür, eğitim ve spor alanlarında meydana gelen gelişmelerden birine ilişkin basit düzeyde bir araştırma yapmaları ve ulaştıkları sonuçları rapor olarak sunmaları istenebilir" önerisinde bulunuyor. Bu değişim aklıma Ödön von Horváth’ın "Tanrısız Gençlik" kitabını aklıma getirdi. Kitapta, Nazi eğitim sisteminde bir ortaokul öğrencisinin ödevinde "Siyahlar da insandır" dediği için ailesiyle birlikte nasıl toplumdan soyutlandığını, şiddet gördüğü anlatılıyor. Öğrencilerden yaşanan gelişmelere dair "rapor" istenmesi bu anlamda tüylerimi diken diken etti. Eskiden kompozisyon ödevlerimiz olurdu. Basit günlük gelişmelerden çok edebiyat, şiir ve sanat alanında bir şey yazmamız istenirdi.
Ama gelin görün ki fen bilimleri dersinde bile "canlılar ile evrenin oluşumu" konusuna atıf yapılan paragrafta sure ve ayetlere yer verilecek artık. Çünkü eğitim sistemimizde artık evrenin kurucusunun "Allah" olduğu fikri bilimin temeline yerleştiriliyor.
Dahası temel eğitim 12’nci sınıf din dersi programına "cihat" kavramı da girdi. Programda, "İslam ve barış konusu" ele alınırken "cihat" kavramına yer verilmesi gerektiği ifade edildi. Programda, "Cihadın Çanakkale Muharebeleri, Milli Mücadele süreci ve 15 Temmuz’da olduğu gibi barışı sağlama ve vatanı savunmadaki rolüne vurgu yapılır" dendi.
ATATÜRK'ÜN ÇIKARILAN İFADELERİ
Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili yazılan ve eski müfredat programında yer almasına karşın yeni müfredattan çıkarılan ifadeleri vererek yazımı sonlandırıyorum. Mesela Mustafa Kemal Paşa ve diğer önemli şahsiyetlerin cephelerdeki görev ve başarıları çeşitli alıntılar üzerinden ele alınırdı, artık olmayacak. Sakarya Meydan Savaşı’nın kazanılmasında ve Büyük Taarruz’un başarılı olmasında Mustafa Kemal’in rolüne ilişkin çıkarımlarda bulunulurdu, artık olmayacak. Atatürk’ün Türk milletine bıraktığı eserlerinden örnekler verilirdi, artık olmayacak. Boşuna demedim Kadir Mısıroğlu kafasıyla hazırlanmış diye. O ve onun kafasında canlanan "fikirler" zaten iktidarda.
AKP iktidarı gördü ki imam hatiplerin sayısını artırarak "dindar ve kindar" bir nesil yetiştiremiyor. Bütün eğitim sistemini ve bütün okulları imam hatipleştirme operasyonuna başladı. Büyük ihtimal bu son hamle de gençlerde Atatürk’e olan bağlılığın ve onun akıl ilkelerinin çağdaş dünyaya ne kadar uyduğunun farkındalığını artıracaktır.