Kızılay’ın depremin üçüncü günü AHBAP’a 46 milyon TL’ye çadır sattığı haberini yaptıktan sonra deyim yerindeyse yer yerinden oynadı. Haklı olarak herkes Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ı eleştirdi. Eleştirenlerden birisi de komedyen Şahan Gökbakar’dı. Basında yer alan haberleri Kınık’ı soruyordu. Kınık, Gökbakar’ın paylaşımına cevap verdi ve şöyle bir iddia da bulundu:
“...Kızılay bu işi yeni de yapmıyor, Atatürk’ün emri ile İsmet Paşa’nın onayı ile yapılan çadır satışları var.” Bu iddia doğru mu diye araştırdım. Önce Kızılay arşivlerini topladım. 1877-1980 tarihleri arasındaki Kızılay dergilerini inceledim. Kızılay’ın resmi sayfasında da arşivi ile ilgili geniş bir albüm var. Onları da inceledim. Bu iddiayı doğrulayacak bir emareye rastlamadım.
Sayın Kınık’a Kızılay arşivinde bu iddiayı bulamadığımı bildirdim. Bana 1936 tarihli ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzalı bir belge gönderdi. Konusu ise çadır satışı değil maske satışı. Savaştan çıkmış ve her an yeni bir dünya savaşı çıkma ihtimali olan bir iklimde, sanayileşmeye çalışan genç Türkiye. Ürettiği gaz maskelerini satıyor. 1936’da gaz maskesi üretiyor Türkiye ve Kızılay!
Yani savaş esnasında halkına gaz maskesi satmıyor. Ürettiği gaz maskesini normal zamanda satıyor. Ayrıca iddia edildiği gibi de çadır satışı olayı da yok.
Başkan bir belge daha gönderdi; 5 Eylül 1939 tarihli. İsmet İnönü imzalı... Yine maske satışı ile ilgili. “Harp maskelerine indirim yapalım mı” diye sormuş Kızılay, İnönü de “Yapın” demiş.
Tam o tarihlerde İkinci Dünya Savaşı başlıyor. Hepsi buna hazırlık. Türkiye bu savaşın bir tarafında yer almadı.
1 Eylül 1939’da Almanya, Polonya’yı işgal ederek Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nı başlattı. 3 Eylül’de İngiltere ve Fransa, Polanya’nın sınırlarını garanti altına almaları nedeniyle Almanya’ya savaş ilan etti. Kasım 1939’da Tercan-Erzincan depremi yaşandı. 43 yurttaşımız can verdi. Sonuç olarak Kızılay ürettiği gaz maskesini satıyor. Yine çadır satışı olayı yok.
Sayın başkan iki belge daha gönderdi. Birisi 27 Mart 1942 tarihli. “Beton kazamatların gaza karşı korunması için filtre cihazlarından bedeli 50 bin lirayı geçenlerin Kızılay maske fabrikasından pazarlıkla alınması” diye imzalanmış belge. O tarihte deprem yok, afet yok. 20 Aralık 1942’de üç bin yurttaşımızın öldüğü Niksar-Erbaa depremi yaşanmış.
Yine çadır satışı olayı yok. Aksine İsmet Üzen’in yaptığı 1942-1943 Erbaa depremleri konulu araştırmaya göre Kızılay’ın bölgeye ne kadar hızlı geldiği ve ücretsiz çadır kurduğu ve gıda malzemesi dağıttığı belirtiliyor.
Sayın başkan 2011 yılı faaliyet sonuç tablosu gönderdi. 23 Ekim Van depremi ardından o yıl tutulan faaliyet raporu. Raporda çadır satış rakamları var. 3.4 milyon TL çadır satışı gerçekleştirilmiş. Raporun altında aynen şu ifade geçiyor:
“Meydana gelen deprem felaketi nedeniyle bölge insanlarının çadır ihtiyacını karşılamak üzere afet stoklarının büyük kısmının bölgeye sevk edilmesinden dolayı kurumumuz bünyesindeki çadır miktarları kritik stok seviyesinin altına düşmüş, azalan çadır stoklarının ivedilikle tamamlanması için ivedilikle çadırların üretimine ağırlık verildiğinden...”
Yani deprem olunca satmayı düşünmeyip hemen bölgeye sevk etmişler. Ancak afet haricinde çadır üretip satmışlar. Sayın başkanın göndermiş olduğu 1980 yılı, 1981 yılı 2007 yılı faaliyet raporlarında ve belgelerinde çadır satışı görülüyor. Ancak bu tarihlerde de bir deprem durumu söz konusu değil.
Sonuç olarak deprem olmuş insanlar evsiz kalmış çocuklar soğukta tir tir titriyorken çadırlar bekletilmemiş ve böylesine zor koşullarda çadıra ihtiyacı olan on binlerce insan varken herhangi bir satış yapılmamış daha önce. Tam aksine stoklardaki tüm çadırlar, depoların dibine kadar boşaltılmasına varıncaya dek afet bölgesine gönderilmiş.
Atatürk’ün emri ve İsmet İnönü’nün onayı ile satılan bir çadır yok. Tarihte deprem anında çadır satılan başka bir durum yok, satan başka bir başkan ve yönetimi de yok.
Ben bu bilgiye ulaşamadım. Şayet Kınık’ın açıklayacağı evraklar dışında başka bir belge var ise kayda geçmesi için bu köşe açıktır. Çıkıp özür dileyerek istifa etmek yerine koca bir kurumumuz batırıldı, ona üzülüyorum.