Uzun zamandır uyuşturucu kartellerinin Türkiye'deki faaliyetlerini inceliyorum. Ortaya çıkardığım bilgileri yazılarımı takip eden okuyucular hatırlar, iki yazı dizisi olarak köşemde yer vermiştim.
O köşe yazısında bir isme dikkat çektim…
Adı: S.M.
Kadın ve Ekvador vatandaşı.
İsmini kapalı yazıyorum ne yazık ki onları araştırması gereken adli makamlar, ismini açık yazdığımda benim yazılarımı engellemeye çalışıyor.
Bu bile nasıl bir ortamda bulunduğumuzu özetliyor aslında.
Neyse bu kişi hakkında yeni bilgilere ulaştım.
Anlatmadan önce yaptıklarından bahsetmem gerekiyor.
Söz konusu yazı dizisinde Frudatelli adlı firmadan bahsetmiştim. Yazılarıma engelleme kararı çıkaran firma da bu.
Şirket Ekvador'da bir üretici. Ekvador'dan muz ihraç eden en büyük 5 firmadan birisi. 2019 yılında yüzde 70 büyüme gerçekleştirmiş. İşte sahibi S.M. dediğimiz kişi.
Kolombiya, kokain için Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA) tarafından kıskaca alınınca, özellikle Avrupa, Orta Doğu rotasına kokain sevkiyatları tehlikeye girdi.
Büyük miktarda kokain yakalanmaya başlanınca karteller yeni rotalar belirledi. Bu rotalardan biri Venezuela diğeri Ekvador'du. Oradan da Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu'ya dağıtım noktası olarak belirlendi.
Ne olduysa bundan sonra oldu.
Türkiye de bu dönemde Ekvador'dan en çok ithalat yapan ilk 5 ülke arasına girdi. Türkiye; Irak, Türki Cumhuriyetler, İran, Suriye (iç savaş sonrası) için atlama noktasıydı.
Aslında bu ülkelere sadece muz servisi yapılmıyordu. Kokain de muzla birlikte Türkiye'ye sokulduğu gibi, bu ülkelere gönderiliyordu. Suriye'de karışıklık başlamadan önce kokainin bir kısmı oradan dağılıyordu. Ama iç savaş çıkınca oradaki karteller Türkiye'yi, özellikle de Mersin'i seçti.
Özellikle de bu S.A. Türkiye'ye büyük önem veriyor.
"Panama Papers" olarak bilinen kara para aklama belgelerinde adı sızdı. Panama'da kullandığı paravan şirket Lefinar S.A.
Öğrendim ki son dönemde yurt içinde ve yurt dışında artan kokain operasyonlarının ardından S.A. Türkiye'ye gelmiş.
Üstelik de tahmin edin nereye…
Neredeyse tüm büyük kokain yakalamalarının yapıldığı Mersin limanının olduğu Mersin kentinde görüşmelerde bulunuyor.
Kaldığı oteli de biliyorum ancak özel hayata gireceği için yazmıyorum. Mersin'deki muz ticareti yapan firmaların sahipleriyle görüşmeler yapıyor.
Eminim ki bu görüşmeleri gerekli mecralar da takip ediyordur.
Son dönem kokain ticaretinde bir yöntem farklılığı oluşmuştu. Genellikle muz kolilerinin ya da konteynerlerinin içerisinde yakalanan kokain için muzlar gemiler okyanusa açıldıktan sonra satışı yapılmaya başlandı.
Yani yüklü gemiler okyanus üzerindeyken satıldığında uluslararası sularda gerçekleşen ticaret nedeniyle gemilerde çıkan kokainlerin pek bir hukuki sorumluluğu olmuyor. Yurt dışında gerçekleştirilen operasyonlarda kokain çıksa bile alıcı firmalar kolayca bu işten sıyrılmaya başladı.
"Haberim yoktu, biz muzları gemideyken satın aldık" diyerek sorumluluktan kaçabiliyorlar.
Fakat daha önceki yazılarımda da yazdım.
Mesele uyuşturucuyu, kokaini yakalamak değil.
Ülkemizi yolgeçen hanı gibi gören bu uyuşturucu madde tacirlerine karşı mücadele kararlı şekilde devam etmeli. Esas bu yakalanan uyuşturucu maddelerin arkasında bulunan asıl kişiler, yurt dışı bağlantıları deşifre edilmeli.
İlk önce de Kolombiya'dan Türkiye'ye gelmek üzere olan ve yakalanan kokainin izini sürmek ile başlamalıyız.
S.A.'nın Mersin'e gelip toplantı üstüne toplantı yapması yazı dizisinde kullandığım şu cümleleri haklı çıkarmış oldu:
"Türkiye uyuşturucu kaçakçıları için bir üs haline gelmiş durumda. Ne olursa olsun bundan vazgeçmiyorlar. Türkiye'den de iş birliğine girenler var, yurt dışında da yönlendirenler var."
Umarım bu işte sorumluluğu bulunan tüm bakanlıklar Mersin'i yakından takip ediyordur.
Onlar etmezse ben yazmaya devam edeceğim…