Murat Ağırel yazdı: Nedir bu cennet koylardan istediğiniz

''Yine bir sorun ile karşı karşıyayız''

Fethiye, Göcek, Dalaman, Bodrum bölgelerinden ne isteniyor anlayamıyorum bir türlü?

Neden kamu yararı gözetilen(!) proje kararları, kamu ve kamu yararını gözeten Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte planlanmaz?

Neden ben yaptım oldu, ben böyle istiyorum mantığı ile hareket ediliyor.

Bölge sakinleri devamlı platformlar kurarak haklarını korumaya ve seslerini duyurmaya çalışıyor.

Yine bir sorun ile karşı karşıyayız…

Fethiye, Dalaman ve Göcek'te doğa harikası koyları biliyorsunuz. Bu koylara özellikle özel yatlar ve tur tekneleri ilgi gösteriyor. Koylara yaz boyunca binlerce tekne giriyor, çıkıyor.

Teknelerin koylarda yarattığı bir doğa tahribatı var. "Mapa" denilen bağlantı noktaları yoksa ağaçlara zarar verecek şekilde tekneler bağlanıyor ve yoğunluk nedeniyle tekne atıkları koylardaki biyoçeşitliliği bozuyor.

Şöyle anlatayım…

Fethiye, Göcek ve Dalaman koylarında bulunan yat limanı, marina ve yat bağlama iskeleleri haricinde teknelerin parklanma ihtiyaçlarının karşılanabilmesi ve teknelerin karaya sabitlenebilmesi amacıyla deniz kıyılarında birçok mapa alanı tanımlanmış ve  bağlama noktaları oluşturulmuştu.

Bahsedilen mapaların oluşturulmasının temel amacı, koylarda demir atan teknelerin kıyılardaki ağaçlara bağlanmasının önüne geçilerek  ağaçların devrilme ve tahribatlarının önlenmesi idi.

Özellikle Göcek koylarında yoğunlaşan tekne parklanmalarında oluşan sorunların çözümlenmesi amacıyla Göcek Koyları Yönetim Planı oluşturulmuş, plan uyarınca mapa noktalarında veya diğer noktalarda her teknenin en fazla üç gün demir atabileceği hükmü belirlenmişti.

Belirlenen mapa noktalarına tüm tekneler ücretsiz olarak bağlanabilmekte idi.

"İdi" diyorum artık "ücretsiz" olmayacak. Özel şirket işletecek.

Fethiye ve Göcek sakinleri de bu konuya dikkat çeken bir bildiri hazırlamış.

İddia şu: Yeni yapılacak mapa ve şamandıra ihalesi ile birlikte koylar, zenginlere verilecek ve tüm koylar deniz turizmine, deniz emekçilerine ve yöre çocuklarına kapatılacak. Devlet halkın malına el koyup, milyonlarca liraya buraları satacak.

Üstüne üstlük yıllar içerisinde oluşacak bir çevre felaketi de söz konusu…

Hazırlanan bildiride de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın buralardaki koylarda hazırladığı mapa ve bağlantı noktalarının sayısının, olması gerekenden çok fazla olduğuna dikkat çekiliyor. Üstelik inşaatlar imar planlarına da aykırı.

Haliyle bölge insanı da seslerini duyurmaya çalışıyor.

Diyorlar ki sadece koy meselesi gibi görünen bir sorun ileride bu cennet yerleri yok edebilir.

Özellikle, hazırlanan bildiride şu ifadeler önemli:

"Pandemi döneminde yoğunluğu daha da artan; kontrolsüz kullanımlar sebebiyle su kalitesinin bozulmaması, denizaltı biyoçeşitliliğin azalmaması, en büyük karbon yutak alanlarından olan ve oksijen-besin kaynağı olması sebebiyle denizlerin ormanları olarak tanımlanan deniz çayırlarının zarar görmemesi amacıyla, Bakanlık tarafından yeni düzenleme getirilerek ihale edilen ve edilecek olan mapa ve şamandıra sistemlerinin iyileştirilmesi ve mevcut kapasitesinin korunması gerekirken ilave olarak yaklaşık 400 tekne bağlama kapasiteli mapa, tonoz ve şamandıraların inşa edilmesi deniz dibinde tahribata yol açacak ve koylardaki kirletici kaynakların artması ile birlikte ekosistem üzerinde biyolojik yükün fazlaca artmasına ve sonuç olarak flora ve fauna sistemlerinde bozulmalara neden olacaktır."

Bu iddiaları, "mapa" ve şamandıra inşaatı verilen işletme ihalelerini araştırdım…

Toplamda 6 etapta tamamlanacak olan ihalelerin ilki 7 Mart 2022 tarihinde ilan edilmiş ve 15 Mart 2022 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından pazarlık usulü ile gerçekleştirilmiş.

İhale 4734 Sayılı İhale Kanunu'na göre değil, 2886 Sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 51/g maddesine göre gerçekleştirilmiş.

7 Mart'ta ilan edilip 15 Mart'ta ihale edilmesini gerektirecek aciliyet nedir bilinmez. İhaleye katılanlar bölgenin neresi olduğu hakkında kısa sürede nasıl bilgi sahibi oldular, nasıl fizibilite ve maliyet çalışması yaptılar, nasıl dosya hazırladılar şaşılacak bir durum.

İhalenin muhammen bedeli 1.5 milyon TL olarak belirlenmiş.

İhaleyi ise yapılan pazarlıklar neticesinde 12 milyon 500 bin TL bedel ile "Bölünmez Madencilik" adlı bir firma kazanmış.

Firma sahibi Süleyman Bölünmez…

Konu hakkında Bakan Yardımcısına ulaştım. Konu ile ilgili soruları sordum. Araştırıp bilgi vereceklerini ilettiler. Yazı yayına girene kadar elime bir bilgi gelmedi. Gelirse aktarırım.

İhaleyi alan firma sahibine de ulaştım.

Firma sahibi daha önce Mardin'den bağımsız milletvekili olmuş ardından AKP Mardin Milletvekili adayı oldu. Kızı şu anda AKP milletvekili olarak görev yapıyor.

Sayın Süleyman Bölünmez'e bu ihaleyi ve itirazları, imar planlarına aykırılıklar ile ilgili iddiaları sordum, cevapladı.

Cuma günü ihale olduğunu öğrenip Pazartesi günü 12 milyonluk ihaleye katılmasına ilişkin Süleyman Bölünmez, bir arkadaşının haber vermesiyle ihaleye girdiğini belirtti. İhaleye MUÇEV gibi 20'den fazla firmanın katıldığını pazarlık usulüyle en fazla teklifi kendisinin verdiğini söyledi.

Mapa inşaatının ve çevrecilerin iddia ettiği 400 tane fazladan mapa yapımının çevreye zarar verip vermeyeceği ile ilgili ise Bölünmez, "Oraya tekneler sürekli devamlı gidip demir atıyor. Böylelikle denizin dibini tarıyorlar. Aslında geç kalınmış bir karar. Kendimizin teknesi olduğu için kendimizi de katalım, bedavacı zenginler 15-20 gün gidiyor oraya, kalıyorlar hiç kimseye bir faydası yok. Devlet buradan bir para alacak, denize atık atılıp atılmadığı kontrol edilecek" dedi.

Hakkındaki geçmiş yıllarda ortaya atılan 100 milyon liralık akaryakıt kaçakçılığı iddialarına rağmen ihaleyi kazanmasına karşı gösterilen tepkilere de yanıt veren Süleyman Bölünmez, "Benim alnım açık olmasa bu işlere girmem. Benzin istasyonlarımı da çok öncesinde Demirören'e devrettim. Kızım milletvekili. Mardin'de sayılan bir siyasetçiyim. Bana zarar getireceğini bileceğim öyle bir işe niye gireyim?" dedi.

Bahse konu firmanın bu işi yapacak yeterliliğe sahip olup olmadığını sorduğumda ise "İhaleyi kazanmış olduğu firmasını bir yıl önce kurduğunu, daha önce bu sektörde iş yapmadığını, ama çok zor bir iş olmadığını, marina işletenlerin tecrübesi mi vardı" diye yanıtladı.

Ayrıca kendisine teknik şartnameye göre şamandıraların rezervasyonu, mobil uygulama ve internet üzerinden online olarak yapılacak, önceden yer ayırtan tekne sahibi öncelikli olacak. Bu durum, lüks motoryat sahiplerinin belki bir yıl öncesinden istediği şamandırayı rezerve edip kapatması ve artık bu koyların bir nevi marina gibi işletilmesine sebep olacağını hatırlattım.

Çünkü doğal olarak, sadece ticari tekneler değil, amatör denizciler için de kendi tekneleriyle yanaşacak koy bulmak imkânsız hale gelecek diye endişelerin olduğunu ilettim.

Verdiği yanıt şöyle oldu: "Evet bu doğru. İhale daha yeni yapıldı. İşleyiş sürecinde bir çözüm yolu bulunur."

Sonuç olarak tüm taraflara sorarak savunmaları aktardım. Tüm süreci takip edeceğim. İhale ve planlar yargıya taşındı bile.

Ne olacağını ben de merak ediyorum, ancak güzelim koyları halkın kullanımına fiili olarak kapatmak kabul edilemez…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.