Murat Ağırel yazdı: Sadece iki yazısıyla bile öldürüldükten 24 yıl sonraya ulaşabilen birisi bizim için büyük

Yazdıkları hâlâ yaşıyor.

Cumhuriyetçiler için en az Uğur Mumcu kadar önemli bir isim, siyaset bilimci ve yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın bombalı suikast sonucu öldürülmesinin üzerinden 24 yıl geçti.

Emekçi bir annenin evladı olarak Tokat’ta doğdu, ilkokulu annesinin görevli olduğu Kilis Kemaliye İlkokulu’nda bitirdi. Kilis Ortaokulu’nun ardından eğitimine Kabataş Erkek Lisesi’nde devam etti.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yükseköğrenimini sürdürürken gazetecilik de yapan Kışlalı, mezun olduktan bir süre sonra okuduğu fakültede akademisyenliğe başladı. 

Bugün hâlâ Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Ahmet Taner Kışlalı” adının verildiği sınıfta her yıl yüzlerce öğrenci onun ışığında iyi eğitim görüyor. Özellikle “Siyaset Bilimi” ve “Siyasal Sistemler” kitaplarını bugün sadece öğrencilerin değil sıradan vatandaşların bile okuması gerekiyor. 

Çok bilgili, çok kültürlüydü. 1967’de Fransa bursuyla girdiği Paris Hukuk Fakültesi’nde doktorasını “Modern Türkiye’de Siyasi Güçler” teziyle tamamladı. Kışlalı, 1968-1972 yıllarında Hacettepe Üniversitesi’nde “siyaset sosyolojisi” dersleri verdi. 

TRT Bilimsel Başarı Ödülü’ne 1971’de layık görülen, 1972’de doçent olan Kışlalı, 1971-1977 yıllarında Yankı dergisinde görev yaptı.

Bu dönemde CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile tanışan ve 1977’de CHP’den İzmir milletvekili seçilen Kışlalı, 1978-1979 yıllarında Ecevit’in kurduğu 42. Hükümet’te Kültür Bakanlığı yaptı.

12 Eylül sonrasında üniversiteye dönen Kışlalı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “siyaset bilimi” dersleri verdi.

Kışlalı, 1988’de profesör oldu, 1991’de Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığına başladı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi derneklerin toplantılarına konuşmacı olarak katılan Kışlalı, 1993’te Fransız Ulusal Liyakat Nişanı’na layık görüldü.

Bunları neden anlatıyorum? 

Çünkü Kışlalı, Cumhuriyetin yetiştirdiği tam bir Cumhuriyet çocuğuydu. O da Cumhuriyete olan borcunu her fırsatta ödemeye çalıştı. 

Ne kimseye küfür etti ne de başkasına yukarıdan baktı. Yetmedi, öğretti, yetiştirdi, yol gösterdi.

Ekim 1982’de “İktidar zenginlerin tekeline sokuluyor” diye seslendi. 

Yeni anayasa tartışmalarına dair, “Zenginlere siyasetin serbest, dar gelirlilere yasak olacağı bir sistemin öngörüldüğünü söyleyebiliriz. Çünkü parti kurmak ve etkili bir siyasal faaliyet içinde olmak giderek artan para desteğini zorunlu kılmaktadır” diyerek adeta bugünkü siyaset-mafya-ticaret üçgenine dair uyarmıştı. 

Ağustos 1993’te “SHP Yol Ayrımında!..” başlıklı yazısında ise bugünkü CHP tartışmalarına benzer bir uyarıda da bulunuyordu. Bakın neler yazmıştı:

“Bugün Kemalizmi yadsıyarak ‘sol sapma’ olanağı da kalmadı. Bugün Kemalizmi yadsıyan ‘sol’un (!) gidebileceği tek yer, ‘yeni sağ’dır. Bugünkü hastalığın adı da ‘sağ sapma’dır... Atatürk’ü kapının önünde bırakmadan sosyal demokrat olamazsınız’ demek; eğer ‘cehalet’ten kaynaklanmıyorsa, ‘hıyanet’ten kaynaklanıyor demektir! ‘Sol’suz bir ‘cici demokrasi oyunu’ isteyenlere ‘maşalık’tan kaynaklanıyor demektir!”

Uzatmayayım... Sadece iki yazısıyla bile öldürüldükten 24 yıl sonraya ulaşabilen birisi bizim için büyük yazardır. Ruhu şad olsun.