Politika faizinin 7 aydan bu yana yüzde 14'te sabit tutulması kimi ilgilendiriyor? Bankaları… Neden? O faizden borç alıp devlete satıyorlar parayı... Risk almadan kazanıyorlar tatlı tatlı…
Nitekim ülkede faiz diye adlandırılan bir tek o var. Diğerlerine “faiz” denilmiyor. Yılların taktiği… İsmini değiştirirsek belki kandırırız birilerini…
Döviz mevduatı sahiplerine verilen milyarlarca lira tutarında faizin adı “kur farkı”… Gelire Endeksli Senet ihracında da vaat ettiği yıllık 23 oranındaki faizin adı “getiri”…
Ortamlarda “faiz artırmadık” demek için ortaya konulan bu performansın maliyeti ülkenin sırtına bambaşka bir yük bindirdi.
Şöyle ki… Haziran ayında Hazine'nin toplam iç borç stokunda ilk kez faiz tutarı ana paranın üstüne çıktı. Temmuz ayı rakamlarında ise makas daha da açıldı.
Geçtiğimiz yıl aralık sonunda hazinenin iç borç stokunda ana para tutarı 1.3 trilyon, faiz yükü 795 milyar TL idi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın geçen hafta açıkladığı temmuz rakamlarında ise anapara borcu yükü 7 ayda 1.6 trilyona çıktı.
İktidarın faiz indirme algısının aksine, Hazine borçlanma faizlerinin yükselmesiyle, ilave faiz yükü ocak ayından bu yana yaklaşık 1.5 trilyon artarak 2 trilyon 175 milyara dayandı.
Faiz yükü anaparayı 575 milyar TL aştı.
Ve Hazine'nin anapara ve faiz toplamından oluşan iç borç stoku temmuz ayı itibarıyla 3 trilyon 775 milyar TL'ye ulaştı. Adamlar resmen bir inat uğruna ülke ekonomisini batırdı.
O ekonomist!
Sadece devletin faiz yükü artsa, para basar öder bir yolla… Bu durum bize enflasyon olarak geri döner ama… Vatandaşın geliri artmıyorsa ne yapacak hikayenin sonunda?
Bankaların bireysel ihtiyaç-tüketici kredisi faizleri yüzde 35.41'e yükseldi. Bu resmi ortalaması… Düşüren kamu bankaları… Normal şartlarda özel bankalardan alabileceğin yüzde 50 civarı…
Hani Erdoğan, “faiz indirimine başlıyoruz, halkımızı rahatlatacağız” hayalleri ile indirim emrini vermişti ya… O tarihte tüketici kredisi faiz oranları da yüzde 23'teydi… İkiye katladı.
Aynı tablo ticari kredi faizleri için de söz konusu… Onların da yeri yüzde 40-yüzde 50 bandı…
Ne fark ederdi, kendisi ekonomist değil de otobüs şoförü olsaydı? Sanıyorum daha kötüsü hiçbir şart altında yaşanmazdı!
Deli işi!
Bu dönemde muhalif gazeteci olmak deli işi… İnsan sorgulamıyor değil… Gerçekten değer mi?
Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 2005 yılında 98'inci sırada olan Türkiye, AKP döneminde getirilen yasaklar, baskılar, sansürler, gazeteci tutuklamalarıyla hızla gerileyerek 2021 endeksinde, 180 ülke arasında ‘basının özgür olmadığı, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı' ülkeler arasına alındı ve 149'uncu sıraya indi!
Tehditler, yalanlar, karalamalar, kovulmalar, küfürler, haysiyet cellatlıkları da cabası…
Yandaş olup para karşılığı onurunu satıp gayet konforlu yaşama şansı da vardı. Küçük bir azınlık buna karşı çıktı.
Gurur duymak gerekir. Bu insanlar halkı için her şeyi göze aldı. Minnet duyulmayı hak ediyor tamamı…
Eninde petrol, sonunda petrol
Temmuz 2008'de küresel kriz patlak vermeden önce petrol fiyatları varil başına 147 dolara çıkarak tüm zamanların rekorunu kırmıştı.
Krizle beraber 35 dolara indi… Tekrar 120 dolara yükselip bu sefer de 27 dolara geriledi!
Pandemi sırasında neredeyse bedava dağıtıldı, sonrasında fiyatı tekrar 100 doları aştı.
Amerika'nın Rusya'ya vurabileceği en büyük darbe petrol fiyatları… Savaştaki Rus ekonomisinin sırtını dayadığı yegane çare… Fiyatları düşürmeye oynayacak Amerika haliyle…
Bir varil ham petrol başına üretim maliyeti Rusya'da 50-55 dolar, ABD'de 55-60 dolar, Kanada'da ve Venezuela'da 70-75 dolar, Nijerya'da 25-35 dolar, Irak, İran ve Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkelerinde ise 15 ile 25 dolar civarında açıklanıyor.
Mevcut fiyatlarda bütün ülkeler kârlı durumda… Düşmesini pek istemezler ama halen dünyayı yönetiyor Amerika…
Bu durum gerçekleşirse Türkiye çok ciddi bir avantaj elde eder. Ne de olsa enerji en büyük gider… Yine de fazla heveslenmemek lazım… Daha önce de dipledi, ülke mi zenginleşti?
Benzin fiyatlarında çok büyük indirimler olması gerekirken civciv yemler gibi indirim yapılır. Aradaki anormal fark Hazine'ye vergi geliri olarak yazılır. Her şeyi yutan kara deliğe bir taş daha atılır.