Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, isim vermeden AKP'yi eleştirdiği bugünkü yazısında "Dün söylediğini bugün yalanlayan, dün kınadığını bugün gurur vesilesi olarak yapan ve bütün bunları bir davanın gereği ilan eden; çelişkiyi, fırsatçılığı ve güç kullanmayı kendine hak bilen bir anlayış hüküm sürüyor" yorumunu yaptı.
Karaalioğlu, bugünün Türkiye’sinde tarihe kalın harflerle yazılacak kadar çok ve sarsıcı malzemeler üretildiğini yazdı.
HDP ve CHP belediyelerine yapılan kayyım atamalarını, Osman Kavala ile Gezi davaları ve İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasını hatırlatan Karaalioğlu, siyasetin bu ve başka konularda yargıya defalarca baskı yaptığını yazdı.
Karaalioğlu “Siyaset ve hukuk bozulunca, kurumlar rayından çıkınca, sistem kuralsızlaşınca faturanın nereye çıkacağı bellidir; ekonomiye. Ekonomideki kararlar ve kararsızlıklar da en azı siyasetteki kadar sansasyonel ve yanlış gelişti. Tablo bugün ortada, yarın nereye varacağı da muamma… Bugün ödenen fatura en azından etiketlerde yazıyor lakin sonraki nesillere şimdiden yazılan rakam daha büyük muamma.” …” ifadesini kullandı.
Karaalioğlu yazısına şöyle devam etti:
"Makro süreçlerin seyri böyle lakin asıl can yakıcı yozlaşma ve gerileme hukuku, demokrasiyi, siyasi etiği ve topyekün toplumun kalite standardını var eden değerlerde yaşanıyor. Çelişkiler, tutarsızlıklar normal hale geldi. Çekinmek, utanmak duymak ya da itibar kaygısı taşımak kıymet ifade etmez oldu. Genel tablo ne kadar bozulmuşsa, o tablonun altındaki değerler ağı da o kadar bozulmuş durumda. Bugünün tarihi yazılırken, siyasi olaylara, ekonomideki rakamlara veya diplomasideki zigzagları anlamak nisbeten mümkün olabilir lakin bozulan değerlerin çetelesini tutmak o kadar kolay olmayacak. Ötekine saygısı kalmamış, başka fikirlere, hayatlara ve görüşlere düşmanlık yapmayı normalleştirmiş bir anlayışın röntgenini çekenler, nasıl bu noktaya gelindiğini kolay anlayamayacak. Hasılı, bu dönemi yazacak olanlar bugünü yaşayanlardan daha az çile çekmeyecek!
Çıkarcı, bencil, yozlaşmış ve siyasi gücün kibriyle hüküm sürmeyi hayatın merkezine koyanların hikayesi nasıl kolay yazılabilir?
Ne yargının, ne medyanın ne de eşin dostun denetimini kabul etmeyen bir hal baştan sona ülkeyi esir almış durumda. Dün söylediğini bugün yalanlayan, dün kınadığını bugün gurur vesilesi olarak yapan ve bütün bunları bir davanın gereği ilan eden; çelişkiyi, fırsatçılığı ve güç kullanmayı kendine hak bilen bir anlayış hüküm sürüyor. Laf dinlemek şöyle dursun, dostça ikazları bile öfkeyle bastırıyor.”