Dün CHP’nin olası belediye başkan adayları ile ilgili parti içinden bazı dedikoduları aktarırken, Emir Sarıgül’ün CHP’nin İstanbul Eyüpsultan ilçesinden, eski eşi Aylin Kotil’in ise yine İstanbul’un Şişli ilçesinden belediye başkan adayı olacakları iddiaları kaleme aldım. Ve Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nun yerine Sarıgül’ü aday göstereceği iddialarına karşın dedim ki, “Bu durumda, yani oğlu bir ilçeye, eski eşi bir ilçeye adayken Mustafa Sarıgül’ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağını hiç zannetmiyorum.”
Yazı yayınlandıktan hemen sonra Mustafa Sarıgül aradı.
Bilmeyenler için söyleyeyim, Mustafa Sarıgül ile tanışıklığım çok eskilere, 1980’lere dayanır. Bizi ilk tanıştıran İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin efsane dekanı Prof. Fuat Çelebioğlu olmuştu.
Sonrasında 1990’ların başında ben Güneş Gazetesi’nin Ankara temsilcisiyken o da en genç milletvekili olarak zaman zaman gazeteye gelirdi. O günlerden tanırım kendisini.
Sarıgül, Tayyip Erdoğan’dan sonra tanıdığım en çalışkan siyasetçidir.
Benim Kanal D’nin yayın yönetmeni olduğum yıllarda Şişli Belediye Başkanı idi ve ben sabahın 6’sında işe giderken Sarıgül’ü sokaklarda esnafla muhabbet ederken ya da belediye çalışanlarını denetlerken görürdüm.
CHP’den ayrılıp kendi partisini kurduktan sonra bir ara “üşüttüğüne” kanaat getirmiştim. Bana göre garip Tiktok videoları çekip yayınlıyor, bir parti lideri değil, takipçi “kasmaya çalışan” ergen gibi davranıyordu.
Son seçimlerden önce CHP’ye döndü ve yeniden normal davranmaya başladı. Bugünlerde de CHP içinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakını gibi görünüyor.
Neyse lafı uzatmayayım, Sarıgül aradı, ben de telefonu açtım.
“Sen de mi inandın benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olacağıma?” diye girdi.
“Her yerde öyle yazıldı ve yalanlayan da olmadı. Ama inandım diyemem” dedim.
“Külliyen palavra. Ne benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olma niyetim var, ne de Sayın Genel Başkan’ın aklında böyle bir düşünce var. Ne de böyle bir şeyi konuştuk. Gündemde böyle bir konu yok. Ben bir kere o makama aday oldum. Bitti. Seni temin ediyorum, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı falan olmayacağım. Söz konusu bile değil, lafı bile geçmedi. Geçmeyecek” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun liderliği ile ilgili tartışmaları ve partideki değişim arayışı konusundaki fikrini sordum.
“Bilirsin ben vefalı adamımdır. Bugün bu tartışmaların dışındayım, Kemal Bey’in yanındayım. Ona destek oluyorum. Moral bulsun diye kendisini Erzincan’a davet ettim. O da kalktı geldi. Örgütçüyümdür. Güzel bir gezi organize ettik. Çok destek gördü, mutlu oldu.” dedi.
Ben de güldüm “Keşke kürsüye çıkmadan önce çeyrek altının kaç lira olduğunu da kendisine söyleseydiniz ya da bir kağıda yazıp eline tutuştursaydınız” dedim.
Derin bir iç çekti. “Ahh, ahhh” dedi.
Sustu.
“Emir’in Eyüpsultan adaylığı doğru mu peki” dedim.
“Emir kendi başına bir adam. Yıllardır siyasetin içinde. Evet istiyor. Kardeşleri de destekliyor. Eyüsultan mı, başka yer mi bilmiyorum. Kendi bildiği iş, kendi siyasi çalışması. Benimle alakası yok” dedi.
“Yapma” dedim, “Bunu kimseye anlatamazsın. Anlatırsın da inandırıcı olmaz”
Emir Sarıgül aktif siyasetin içinde olmaya çalışan ilk siyasetçi çocuğu değil, sonuncu da olmayacak elbette ama.
AK Parti’deki aile boyu siyaseti eleştirip, benzerini yapmak.
Hele baba hâlâ siyasetin tam da göbeğindeyken.
Ne dersiniz, olur mu!