Çağlar Ezikoğlu*
Romantik ve kısmen muhalif İslamcıların ve AKP iktidarından memnun olmayan liberallerin karizmatik sesi olduğu iddia edilen Levent Gültekin, Diken’deki köşesinde geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden devrimci Küba’nın devrimci lideri Fidel Casto’ya nefretini kusmuş. Hayatının bütün aşamalarında İslamcılık’tan, sağ liberalliğe hatta Cemaatçi yandaşlığına kadar değişik kulvarlarda serüvenler içerisinde koşan Levent Gültekin’in çapının veya bilgi birikiminin Küba Devrimi’ni idrak edebilecek kapasitede olmadığını elbette biliyoruz. Lakin analiz diyerek köşesinde kustuğu nefret dolu yazısının nereden baksan tutarsız ve ahmakça tespitlerden ibaret olduğunu da okuyuculara göstermek gerekiyor.
Levent’in Yalanları
Yazı boyunca Küba üzerine herhangi bir okuma veya araştırma yapmaksızın manipülatif bilgiler sıralamış müteahhit Levent. Örneğin demiş ki; “Erdoğan Twitter’ı iki saat kapatıyor diye diktatör ilan ediyoruz. Küba’da bırakın Twitter’ı bu çağda doğru düzgün internet bile yok. İnternete bağlanmak izne tabi. Evinde bilgisayar olanların oranı yüzde 3.''
Gelin işin doğrusuna bakalım; 2015 yılına kadar, Küba’da Amerikan ambargosu nedeniyle internet hizmetleri sadece uydu aracılığıyla sağlanıyordu. Bu sebeple Küba’nın genelinde internet erişimine yönelik ciddi engeller söz konusuydu. Lakin bu ambargo 2015 yılında Obama’nın Küba açılımı ile gevşemeye başlar başlamaz, Küba’nın internet erişimine engelleri de azalmaya başladı. Küba Hükümeti’nin hamleleri ve son yıllarda ABD ambargosu kaynaklı sınırlamaların kaldırılmasıyla Küba’da internet kullanıcılarının sayısı nüfusun yüzde 25'ine ulaştı.
Müteahhit Levent’in ikinci büyük yalanı ise Küba’da seçimlerin olmaması; Türkiye’de demokrasi yok ediliyor diye Erdoğan’a kızıyor, eleştiriyoruz. Peki Castro’nun ülkesinde demokrasi var mı? Ne demokrasisi seçim bile yok. 50 yıldır ülkeyi kafasına göre yönetiyor.
Müteahhit Levent’in araştırma ile arası pek yok genelde, lakin ufak araştırmalarla Küba’da seçimlerin olduğu hatta burjuva demokrasisine alternatif bir katılımcı demokrasi sisteminin denenmeye çalıştığını görebiliriz. Buna göre Küba’da milletvekilleri genel seçimleri her 5 yılda bir yenileniyor. Lakin tek aşama bu Ulusal Meclis seçimi değil. Sisteme göre, seçimler yerelden yani küçük mahallelerden başlıyor. Öncelikle mahalinde aday olan kişi, oradaki yerel halka neden seçime katıldığını ve vaatlerini anlatıp, bu yerel seçimlerde Yerel ve Bölge Meclis’lerine girmeye çalışıyor. Bu meclislere seçilmişler, bulundukları meclislerde başarılı olabilirlerse ve yeniden aday olup seçilirlerse Eyalet Meclisleri, oradan da Ulusal Meclis seçimlerine aday olabiliyorlar. Bu seçimler esnasında Küba Komünist Partisi’nin herhangi bir aday çıkarma veya herhangi bir adayı desteklemesi söz konusu bile değil. Zira Küba Komünist Partisi seçimlere dayalı bir siyasi oluşum değil, Küba Devrimi’nin yürütücülerinden birisi. Dolayısıyla bu yerel seçimlerde çok sayıda farklı siyasi oluşumun seçilebilmek ve Ulusal Meclis’e kadar çıkabilmek adına mücadele ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca bu adayların hiçbirisi Küba Komünist Partisi’ne üye olmak zorunda değil. Katılım ise oy kullanmak zorunlu olmamasına rağmen olabildiğince yüksek, nerdeyse %96-97’lik bir katılım oranlarından bahsediyoruz. Ayrıca, Küba’da seçim kampanyası yasak çünkü bu, sadece dolar milyonerlerinin seçilebildiği liberal demokrasilerdeki haksızlık ve yozlaşmayı engelliyor.
Peki Levent’in yalanları bitiyor mu? Elbette hayır, işte bir başkası; Erdoğan damadını bakan yapınca bu hareketi yakışıksız, sakil bulduk. “Bunu ancak diktatörler yapar'' dedik. Peki 50 yıldır halka görüş sormadan ülke yönetmiş giderken de yerini kardeşine bırakmış bir lidere sırf ideolojik yakınlıktan dolayı hayranlık duymak, onu göklere çıkarmak entelektüel sefalet değilse nedir ki?
Şimdi ey müteahhit Levent, haydi iddia ediyorsun ki Kübalılar’ın evinde internet yok, be adam senin evinde de mi internet yok da Raul Castro kimdir diye araştırmaktan imtina ediyorsun? Raul Castro Küba Devrimi’nin önde gelen birkaç isminden biri olup, devrim süresince Fidel Castro ile Küba’nın bir diğer ulusal kahramanı Che Guavera’yı tanıştıran isim aynı zamanda. Küba Devrimi ve devamında hep önemli ve hayati pozisyonlarda yer almış, Küba’nın sayılı kahramanlarından birisi olan Raul Castro’yu, Damat Berat Paşa ile kıyaslamak nasıl bir ahmaklıktır?
Boyunu Aşan İşlere Karışma Levent!
Müteahhit Levent yazısında yaşadığı bir anekdotu anlatmış. Diyor ki; “Küba’da kaldığımız evden ayrılırken bize hizmet eden garsona, arkadaşım 100 dolar bahşiş verdi. O çocuğun yüzünü görmeliydiniz. “Niçin bu kadar şaşırdın?'' diye sordum “Ben doktorum, aylık 20 dolar maaş alıyorum. Akşamları buraya gelip size hizmet ediyorum. Ay sonunda 30 dolar da buradan alıyorum, 100 dolar benim için çok büyük rakam'' dedi.''
Peki müteahhit Levent, hiç araştırdın mı Küba’daki ekonomik sorunların temel sebebini? Hiç soruşturdun mu bu ekonomik sıkıntılar ile ABD ambargosu arasında bir bağ var mı diye? Peki hiç merak ettin mi bunca ekonomik sıkıntıya rağmen, eğitim veya sağlık gibi temel hizmetler Küba’da neden ücretsiz veriliyor diye? Bu yazı diye karaladığın şeyde her fırsatta kıyasladığın Erdoğan iktidarı ile Küba’yı neden sağlık ve eğitim alanlarında kıyaslamaktan kaçındın? Neden Küba Devrimi’nden bu yana defalarca ABD tarafından suikast ve benzeri yöntemlerle iktidarın devrilmeye çalışıldığında bahsetmedin? Bunların senin nazarında hiç mi önemi yoktu?
Dur cevabı ben vereyim müteahhit Levent, elbette bahsettiğim şeylerin hiçbir önemi yok senin nazarında. Hatta net bir şekilde söyleyeyim derdin Erdoğan’ı korumak veya temize çıkarmak da değil. Tek derdinin veya isteğinin Erdoğan’ın iktidardan bir şekilde elemine edilip akabinde eski İslamcı dostlarının belki Davutoğlu’nun belki Gül’ün yeniden reforme edeceği AKP iktidarında yeni görevler alabilmek olduğunu gayet iyi biliyorum. Senin hikayeni daha önce yazmıştım. Ha diyeceksiniz ki niye müteahhit diyorsun? E gazeteci veya aydın diyecek halimiz yok, nedenini eski İslamcı arkadaşlarından yandaş yazar Ersoy Dede anlatmış; Ağzından imar, rant, betonlaşma ve İslamcıların görgüsüzlüğü gibi laflar düşmeyen Levent Gültekin’in kendisi İstanbul’un silüetini katleden bir müteahhitlik rezaletine imza atmakta mıdır, atmamakta mıdır? Anadolu yakasında yemyeşil bir alanı parselleyip, önce oradaki ağaçları yok eden bizzat Levent Gültekin midir, değil midir? O yeşil alanı katlettikten sonra iki tane kuleyi oraya dikmek için Büyükşehir Belediyesinin kapısının önünde yatan yine sen misin, değil misin? Sen kim, estetik kim?
Velhasıl müteahhit Levent, sen olabildiğince kendi çapını ilgilendiren meselelere odaklan, olur da Erdoğan giderse ve yeni bir İslamcı hareket reformize edilerek yeni iktidar diye sunulursa, peşinde koşacağın ihaleler-imar rantlarıyla ilgilen, Küba Devrimi’ni analiz etmek senin boyunu fazlasıyla aşar!..
* Aberystwyth Üniversitesi, Uluslararası Siyaset Departmanı
Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı