TAŞ ocakları kapalıydı. Çünkü bu ocakların yer aldığı bölgenin insanı olan köylüler, şehirden gelip inceleme yapmış çevreciler, bilim adamları “taş ocaklarının doğal hayata, canlı sağlığına ve çevreye ölümüne zarar veren bir üretim tedbirsizliği içinde…” olduğunu ispat etmişlerdi. Kanuna göre kapatılmıştı ocaklar. Ocakların sahibi, 4 hafta önce milletvekili seçildi, mazbatasını aldı, Meclis'te yemin etti ve 7 gün dolmadan “taş ocakları” açıldı.
Haksızlığa kılıf.
Devleti soyma.
İki yüzlülük.
İftira atma.
Yalanı hak sayma.
Hısım akrabayı kayırma, tanıdığı bildiği devlet kurumlarında, belediye şirketlerinde sınavsız, mülakatsız, yüksek maaşla işe yerleştirme. Siyaset, kendisini destekleyen alkışçılar sınıfı yaratarak yaşayan lacivert takım elbiseli, kravatlı mafyalığa dönüştü.
Milletvekilliği!
Geçim mesleği oldu!
Siyasi Parti!
Kamu kaynaklarını emen sülük politikacı tipini çoğaltıp barındırma yuvasına dönüştü. Bu nedenle çürüme yalnızca TV ekranına çıkıp, “partim CHP'ye de oy vermedim, genel başkana da cumhurbaşkanı olsun diye oy atmadım” diyen o gözlüklü adamda değil, çürüme derinde
Sayın!
Sayın!
Sayın!
Diyerek yol alıyorlar.
Sülük politikacı tipi!
Siyasete iyice yerleşti.
Gözlüklü adam, kurucusu olduğu iktidar partisinden ayrılıp; dünya görüşü ayrı, ilkeleri, idealleri benzemez ana muhalefet partisine geçince oğlunu da partide işe soktu. Partiler, halktan toplanan vergi paralarıyla Hazine'den destek alırlar. Gözlüklü milletvekili ve oğlu partide 5 yılını doldurdu. Yeniden seçilmesi garanti olan bir şehirden ve listenin birinci sırasından aday olmak istiyordu. Listeler çok sıkışık, “seni bakan yapacağız” dediler, aday göstermediler. İlk turda partinin ve cumhurbaşkanı adayı genel başkanın kazanamayacağı riski ortaya çıktı.
Gözlüklü, yılan oldu.
Gömlek değiştirdi.
İktidar yandaşı TV'ye çıkıp “Ben CHP'nin Genel Başkanı'na oy vermem, seçilirse Türkiye kaosa gider” dedi. Kopup geldiği iktidar partisi başkanına “beni yeniden yanına al…” demeye getirdi. Oğlunu da iktidar partili Meclis Başkanı'nı araya koyarak TBMM'de yeni işe transfer ettirip garantiye aldı.
Gözlüklü adam
Tek değil.
Yüzlerce var.
Türkiye'de politikacı olmak bu noktaya; partilerin “yarı tanrı gücünde değişmez, değiştirilemez tek adamlı lider yapısına” saplanıp kalmaları sonucunda geldi.
Parti demokrasisi çöktü.
Parti hukuku rafa kalktı.
Parti ilkeleri yitirildi.
Mahalle delegeleri, ilçe delegeleri, il delegeleri, kurultay delegeleri, parti meclisi, partinin milletvekili grubu, parti yönetimi “değişmez liderin” iki dudağı arasından çıkacak kararlara vidalandı. Siyaset, geçim mesleğine dönüştüğü için parti liderleri girdikleri her seçimi kaybetseler bile yine lider olarak kaldılar, seçimi yitirdikten sonra da yine hep sayın, sayın, sayın diye eteklendiler. Yeni bir programı olan ve seçmeni kavrayıp sandığa taşıyacak yeni bir yönetimin önü kesildi. Eski lideri devirmek isteyenler bile partinin eski kadrolarını yanlarına çekerek sadece “değişim istiyoruz” deme ucuzluğuna ve şahıs merkezli fırsatçı kulvarına saplandılar.
Çalışkan insan.
İyi eğitimli insan.
Ahlaklı insan.
Onurlu insan.
Partilere yaklaşamaz, giremez, çalışamaz, seçemez, seçilemez oldu. Çalışkan insan; “benim bu sülük yapıda ne işim olur” diye düşünmek durumunda kaldı, politikaya girmiyor. Partiler, kimin milletvekili olacağını üyelerine ya da en azından delegelerine seçtirmeyip genel başkanın isim yazma yetkisine bırakan bir çeşit sultanlık yapısına dönüştü. Bu yapı içinde seçim günlerinde partinin programını, söylemlerini, hedeflerini halka taşıyacak kadrolar yetişmedi.
Gözlüklü adam.
Bu yapıdan çıktı.
Çürüme sadece gözlüklü, kravatlı, lacivert takım giyen, oğlunu önce partiye sonra Meclis'e işe yerleştiren gözlüklü adamda değil daha derinde…