Miray Mert / ABC
Adalet İçin Hukukçular, “OHAL’in 1. yılında KHK’lar, nedenleri-sonuçları ve başvuru yolları'' konulu panel düzenledi. Panelde, KHK ile Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen Anaysa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Avukat Arzu Becerik ile Hâkim Mustafa Karadağ konuşmacı olarak yer aldı.
NURİYE VE SEMİH’E SELAM
Hukukçular, OHAL’e bağlı çıkan KHK’larda yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için iç hukuk yollarının kapalı olduğu vurguladı. Katılımcılar, KHK’nın sembollerinden olan ve direnişlerine halen devam eden Nuriye Gülmen ve Semih Özakça başta olmak üzere faşizmin koşullarına karşı dayanan tüm yurttaşlara selam gönderdiler.
CUMHURİYET GAZETESİ DAVASINDA BULUŞALIM
Panelde 24 Temmuz Pazartesi günü tutuklu gazetecilerin yargılanmasının başlayacağı Cumhuriyet gazetesi davasına tüm kamuoyu davet edildi, adalet mücadelesini yükseltme çağrısı yapıldı.
UYGULAMA ANAYASAYA AYKIRIDIR
Panelde ilk konuşmacı Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu oldu. Kaboğlu, OHAL’in Anayasa’nın 120. maddesi çerçevesinde ilan edildiğini ancak uygulamaların bu çerçeveye girmediğini söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin 4 Kasım 2016’daki "OHAL ve KHK üzerinde denetim yapamam" kararını hatırlatan Kaboğlu, “AYM bunu derken ''1991 ve 2003 kararımdan vazgeçiyorum’ dedi. Kendi kararını eleştirerek bundan vazgeçti. MGK’nın hiçbir zaman karar alma gücü olmadı Bakanlar Kurulu’na tavsiye eder sadece. Ama çıkarılan kararnameler MGK kararıyla çıkarıldı. Bu uygulama da Anayasa’ya aykırılığın örneklerindendir'' diye konuştu.
HUKUK DEVLETİNDE BİR İLK
Kabaoğlu KHK’ların hukukla açıklamanın mümkün olmadığını belirtti. Yargının kendisine net bir rol biçtiğini ve hükümete paralel bir tavır sergilediğini ifade eden Kabaoğlu bu durumun, anayasasında 'hukuk devleti' yazan bir devlet için bir ilk olduğunu belirtti.
CEMAAT CAHİLİ OLANLAR KHK LİSTESİNDE
Anayasa hukukçusu Kaboğlu, OHAL İnceleme Komisyonuna dair ise Temmuz 2016’da ihraç edilen bir kişinin ancak bir yıl sonra bir kuruma, komisyona başvurabileceğini hatırlatarak başvuru sürecinin dahi makul olmadığını ifade etti. “Cemaat cahili olan kimselerin dahi KHK listelerine konmuş olması siyasi bir operasyonun parçasıdır'' diyen Kabaoğlu, Türkiye’nin yaşadığı darbe süreçlerinde dahi bir hukuk penceresinin olduğunu öne sürerek, en azından normalleşme vaadinin hep olduğunu ifade etti. Kaboğlu, bu dönemde böylesi bir vaadin dahi olmadığını söyledi:
“Anayasa askıya alınarak bir anayasasızlaştırılmaya geçildi. OHAL İnceleme Komisyonu varsayalım ki özerk bir komisyon; 17 Temmuz 2016’da görevine son verdiğiniz kişinin başvuru yapabilmesi için tam 1 yıl beklettiniz ki, başvuru süreci 1 ayla sınırlıdır.
KARŞILAŞTIRMA YAPILAMAZ, HUKUK ORTADAN KALKTI
Bu dönemi başka zamanlarla karşılaştırmak yapılanları hafifletmek anlamına geliyor. Mesela 12 Eylül dönemine benziyor diye bir ucuz benzetme yapmayalım çünkü o dönemde bile mahkemeler işleyemez duruma getirilmedi. İfade özgürlüğü alanına mı giriyor iletilen dosya, yoksa cemaat içindeki etkinliğe mi? Cemaatle bağlantısı olmayan kişiler cemaat için kurulan komisyona git ve cemaatçi olmadığını ispatla diye ikinci kez onur kırıcı bir duruma maruz kalıyorsunuz. 80’de bile, en kötü zamanlarda bile bir hukuk penceresi vardı ama bunun bir hukuk vaadi yok ve sanki hukuk ortadan kalkmış."
DAHA KOMİSYON KURULMADAN BAŞKANI SEÇİLDİ
Paneldeki ikinci konuşmacı Avukat Arzu Becerik ise OHAL ile birlikte normal yargı yollarının kendilerini yetkisiz kıldığını hatırlatarak mağdur olan insanlar açısından yaşanan kısır döngüyü tarifledi. Yargı yollarının olmadığını ve çözüm olarak sunulan OHAL İnceleme Komisyonu’nun dahi kurulmadığını, hukuksal açıdan da etkisiz olduğunu belirtti. OHAL komisyonunun kurulacağının ilan edildiği tarihlerde komisyonun kendi başkanın üyelerinin arasından seçileceğinin açıklandığını hatırlatan Becerik, komisyonun kurulmadan başkanının seçilmiş olduğunu dile getirdi. Komisyonun hükümet ile olan siyasal bağına dikkat çeken Becerik, komisyonun etkisizliğinin teşhir edilmesi gerektiğini belirtti.
AİHM’İ ZORLAMAK LAZIM
Becerik, “Şu an OHAL İnceleme Komisyonu da yok, başvuracak bir yol da yok. Bu komisyonun etkisizliğini ifşa ederek AİHM’i zorlamak lazım'' dedi.
BU 26 KEZ YASAMA GÖREVİNİN GASPIDIR
Paneldeki son konuşmacı ise Yargıçlar Sendikası Başkanı Hakim Mustafa Karadağ oldu. OHAL ilan edildiğinden beri 26 tane kararname çıkarıldığını hatırlatan Karadağ, “Bu en az 26 kez yasama görevinin gasp edilmesi demek'' dedi. OHAL İnceleme Komisyonu’na ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Karadağ, “Bu komisyon ne yapar? Bu komisyon hiçbir şey yapmaz. Yargı ne yapar? Mahkemeler çözüm mercileridir çözüm bulmak zorundadır. Yurttaş devlet ile işlerini çözemiyorsa yargı buna çözüm bulmalıdır" ifadelerini kullandı.
BU İLK KEZ YAŞANDI
Hakim Karadağ, “Yasa ile ilk defa yüksek yargıçların işine son verildi. FETÖ’nün yargı içinden tasviye edilmesi gerekirdi ama hukukun içinde kalınarak yapılmalıydı bu. Delil üreten hakim ve savcılar ya firarda ya itirafçı. Marabalar da ya tutuklu ya ihraç. Yüksek yargıda yeniden bir yasayla yüksek mahkeme yargıçların ihracı düşünülüyor hedefi de sosyal demokratlarla ülkücüleri ihraç etmek. Üyeleri yasayla ihraç edilen yargı bağımsız olabilir mi? HSYK 3 kez ihraç yayınladı ama hiçbirinde eylemle ilişkilendirme suçu somutlama yok'' dedi.
YARGI HÜKÜMETLE PARALEL HAREKET EDİYOR
Karadağ, yargının hükümete paralele hareket ettiğini dile getirdi:
“Yargıçlar ilk kez saraya çağrıldı, ayakta alkışlatıldı ve talimatlarını alıp görev yerlerine gittiler. Türkiye Barolar Birliği Başkanı topuk selamı verdi. Korku böyle bir şey.''
YSK’nın kendi üyelerini, hiçbir somut delil olmadan toplamda üç kez ihraç ettiğine değinen Karadağ “Yargıdan daha ne beklenebilir?'' diye sordu.