Sözcü yazarı Saygı Öztürk, koronavirüs salgını başladığından bu yana oksijen tüpü sıkıntısı çekildiğini belirterek, Sağlık Bakanlığı'nın İskenderun'da özel sektöre ait fabrikaya el koyabileceğini iddia etti.
Öztürk, "Salgın başladığından bu yana oksijen tüpü sıkıntısı çekiliyor. Yurtdışından ithalat da gerçekleşmeyince yerli üretime ağırlık veriliyor. Ancak yeterli denetimlerin yapılmaması ve Sağlık Bakanlığı'nda yaşanan eşgüdümsüzlük beraberinde önemli sorunlar getirdi. Bakarsınız bakanlık, İskenderun'da bulunan özel sektöre ait fabrikaya el koyabilir" ifadelerini kullandı.
Saygı Öztürk'ün Sözcü'deki yazısı şöyle:
Korona salgınında hastane ve yoğun bakım ihtiyacı duyan hastalar için mutlaka gerekli olan oksijen tüpleri konusunda tam bir skandal yaşanıyor. Gaziantep'te oksijen tüpünün patlaması sonucu 12 vatandaşımız hayatını kaybetti. İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş, Konya'da oksijen bitmesi sonucu 8 kişinin öldüğüne ilişkin iddianın C.Savcılığı tarafından soruşturulduğunu belirtti. Bolu ve Ordu'da yine patlamalar meydana geldi. Salgın başladığından bu yana oksijen tüpü sıkıntısı çekiliyor. Yurtdışından ithalat da gerçekleşmeyince yerli üretime ağırlık veriliyor. Ancak yeterli denetimlerin yapılmaması ve Sağlık Bakanlığı'nda yaşanan eşgüdümsüzlük beraberinde önemli sorunlar getirdi. Bakarsınız bakanlık, İskenderun'da bulunan özel sektöre ait fabrikaya el koyabilir.
SKANDAL ÇIKTI
Artan vakalar nedeniyle, yoğun bakımlarda yer bulunmazken, oksijen tüpü tedarikinde de hastanelerin zorluk yaşadıkları ortaya çıktı. Çünkü oksijen tüpü fiyatları şişince hastaneler alamaz hale geldi. Gaziantep Sanko Üniversitesi Hastanesi Kovid 19 yoğun bakım ünitesinde oksijen tüpünün patlaması sonucu çıkan yangında 12 hastanın hayatını kaybetmesi ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı'nın bu olaydan önce hastaneleri uyardığına ilişkin genelgenin ardından skandal çıktı. Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü tarafından 14 Aralık 2020 tarih ve 1745 sayı ile İl Sağlık müdürlüklerine gönderilen genelge, tıbbi cihazların güvenli kullanımlarıyla ilgiliydi. Yazıda, oksijen cihazlarının kullanımı sırasında yangın veya herhangi bir olumsuz olayın yaşanabileceğine yönelik uyarılara yer verildi, önlemlerin alınması istendi. Yazının sadece kamu hastanelerine iletilmek üzere İl Sağlık Müdürlüğü'ne gönderildiği anlaşılıyor. Oysa hastaların ülke genelinde üniversite ve özel hastanelerde de tedavi gördükleri dikkate alınması gerekirken, yazının özel ve üniversite hastanelerine gönderilmediği görülüyor.
DENETİM DIŞI
Örneğin, bir ilde hem özel hem de üniversite hastanesi olmasına rağmen, genelgenin dağıtımında bunlara yer verilmediğine ilişkin belge elimde olduğu için bu kadar iddialı yazıyorum. Bakanlığın, özel ve üniversite hastanelerini uyardığına ilişkin bir yazı da bulunmuyor. Böylece, üniversite ve özel hastaneler denetim dışı tutuluyor. Oysa Sağlık Bakanlığı'nın hastaneleri yerinde teftiş ve denetim yaparak hasta güvenliği ve tedavi protokollerine uyumu konusunda denetlemesi gerekirken, özel hastanelere toleranslı yaklaşıldığı da ortaya çıkıyor. Aslında mevzuat yayımlanmış. İl Sağlık Müdürlüğü ya da müfettişler tarafından denetim yapılması gerekiyor. Önceki Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu'nun iki hastanesi vardı. Bakan Fahrettin Koca'nın kurucusu olduğu vakfın da hastaneleri var. Dolayısıyla teftiş programları hazırlanırken, özellikle önceki bakan döneminde özel hastanelere gidecek olan sağlık görevlilerine zorlama yapmamaları, anlayışla yaklaşmaları istenmişti. Açıkçası, özel hastanelere dokunulmaması isteniyordu.
GETİRİLEN GİDİYOR
Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü ile Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü arasında yetki karmaşası ve çatışması yaşanıyor. Sağlıkta yaşanan sıkıntılara, salgın ortamına rağmen Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü'ne yaklaşık 4 aydır atama yapılmaması da dikkat çekiyor. Binin üzerinde kamu hastanesinden sorumlu olan genel müdürlükte, bu görevi asaleten yürütecek kimse yok mu? Bakan, bu işi yapacak genel müdür bulamıyor mu? Genel müdürlüğe atananlar kısa süre içinde ya istifa ettiriliyor ya da görevden alınıyor. Bunun sebebi olarak da Şehir Hastaneleri projeleri gösteriliyor. Neden mi? Konuştuğum Sağlık Bakanlığı yetkilisi “Şehir hastaneleri, bakanlıkla olan protokole uymuyor. Protokol hükümlerinde yer alan malzeme ve araçları zamanında almıyor, sözleşme ve protokol hükümlerini yerine getirmiyor. Genel müdürler de hükümlere uyulmasını istiyor. Şehir hastanelerinin özel sektör yöneticileri baskın çıkıyor, ısrarcı olan genel müdürler de ya istifa ediyor ya da ettiriliyor” dedi.
ŞİMDİ VEKALET
Örnekler de verelim. Prof. Dr. Murat Alper, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü'ne getirilmişti. Ayrıldı ve daha önce başhekimliğini yaptığı Dışkapı Hastanesi başhekimliğine döndü. Yerine 2018 yılının Ekim ayında Başkent Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Rahmi Kılıç atandı. Bir yılını bile doldurmadan 30 Mayıs 2019'da görevden alındı, Başkent Hastanesi'ndeki eski görevine döndü. Genel müdürlüğe bu kez 30 Mayıs 2019'da Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilmi Ataseven getirildi. O da bir yıl bile kalamadan görevden ayrıldı. Şimdi genel müdürlüğe, genel müdür yardımcısı Mehmet Köş vekalet ediyor. Pandeminin yaygın olduğu dönemde, mevzuat hükümlerini yerine getirmez, denetimi bir kenara bırakırsanız, özel sektör karşısında sağlık çalışanlarını korumazsanız daha çok olaylar yaşanır.