Ekşi Sözlük’ün mühendis yazarlarından olan ve bir süredir bir kentsel dönüşüm firmasında çalışan "bayermuhen" kullanıcı adlı yazar, İstanbul’da deprem için en riskli bölgeleri ve binalarla ilgili teknik özellikleri EkşiSözlük okurlarına aktardı.
Depremde hasar gören okulların öğrencileri nereye gidecek? İstanbul Valiliği açıkladı
İstanbul’un pek çok bölgesinde binaların sağlamlık raporlarını hazırlayan bayermuhen “Durum hiç iç açıcı değil” diye yazdı.
“Depremin merkez üssü elbette Adalar olacak” diyen "bayermuhen" özellikle 2001 öncesinde yapılan binaların büyük risk barındırdığını belirtti.
"bayermuhen" devamında ise şu bilgileri aktardı:
"Uludağ’a en çok kar zirvesine yağacağı gibi merkez üssümüz adalar. Adalar 4 milyon yıl önce Gebze’de birkaç tepe idi. 4 milyon yılda kaya kaya oraya geldiler. Gelmeye de devam edecekler. Adalar ile İstanbul arasında herhangi bir kütle, dağ, tepe olmadığı için deprem enerjisini direkt yiyeceğiz. Fayın takılan iki yüzeyindeki kayalardan biri parçalanacak, parçalanma esnasında Anadolu kayacak, bu dev kütle ortalığı yıka yıka kayarken büyük sarsıntı çıkacak. Atom bombası gibi büyük bir enerji boşalması önce P dalgasını ortaya çıkaracak. P dalgası tek tepeli, deniz dalgası gibi yukarı aşağı hareket eder. Bize önce p vuracak ve tek sefer zıplatıp geçecek. Ardından s dalgası gelecek. s dalgası yılan gibi sağa sola hareket eden ve tek seferde geçmeyen bir dalgadır. s toprağın yüzeyinde yılan gibi sağa sola hareket ederken binaları bıçak gibi keser. Bize sağa sol yaptıran bu dalgadır. Bir binaya vurunca onun toprağın üzerindeki ilk katını hedef alır. Yani zemin katı. Zemin katlar da genellikle dükkan olduğu için, yani duvarlar olmadığı için kesilmesi daha kolay olur. ayrıca binanın bütün yükü de zemin kat kolonları üzerindedir. S dalgası zemin kat kolonlarını keser, sonra birinci kat zemine göçer, s dalgası bu sefer birinci katı keser, böyle böyle binayı tek kat tek kat kese kese bitirir. Deprem ne kadar uzun sürerse o kadar katı keser. Bu yüzden üst katlar daha güvenlidir derler. Çünkü 7. kat zemine inip kesilene kadar belki deprem son bulur.
Ama benim size anlatmak istediğim depremden ziyade binalar ve bölgeler...
İstanbul’un her semtinin kendi içinde benzerlik gösteren bina yapısı vardır. Şunu belirtmeliyim ki oturduğunuz bina 2001 senesi sonrası yapılmışsa endişelenmenize gerek yok. 2001 sonrası yapılan binaların yıkılması imkansız bana kalırsa. Asıl mesele 2001 öncesi yapılan binalarda.
Binayı kurtaran üç şey vardır: demir, beton ve zemin. 1996 senesi sonrasında hazır beton ve nervürlü demir kullanımı yaygınlaşıyor İstanbul’da. Ondan önceki bütün binalarda deniz kumu var ve demirler düz. Deniz kumunun taneleri küçük olduğu için tam taşıyıcılık sağlayamıyor. Ve kumun içindeki tuz demirleri çürütüyor. Düz demir demek tehlike demek. Düz demir deprem anında betona tutunamıyor ve kolonun kopması nervürlü demire göre iki kat kolay oluyor. Hazır beton da aynı yıllarda yaygınlaşmaya başlıyor. Özellikle 1996 öncesi yapılan bütün binalar riskli. Çok çürük, çok kötü demiyorum, risk barındırıyor. Bu risk 2001 sonrası yapılan binalarda yok.
Gelelim deprem için en riskli bölgelere
Zemin açısından da en tehlikeli kısım Pendik e-5 ile sahil arasından başlayıp Küçükçekmece e-5 altına kadar olan kısım. İlginçtir en eski binalar da burada. Ve yine çok enteresan ki nüfusun ciddi bir kısmı burada yaşıyor. Bu hatta pek çok binayı incelemiş biri olarak en çok can kaybı olacak yerleri şöyle sıralayabilirim.
1996 öncesi binalar için söylüyorum:
– Kartal e-5 altı, binanın çöktüğü yer, hem betonlar kötü hem hepsinde kaçak kat var eski binaların. atalar, petroliş mah vs.
– Maltepe e-5 altı, çarşı, dragos civarı. Çınar Mahallesi.
– Pendik çarşı.
– Kadıköy moda, Yeldeğirmeni’ndeki eski binalar, Bostancı ve Göztepe bölgesindeki 8-10 katlı 1990 öncesi yapılan binalar.
– Üsküdar’da birbirine bitişik, sahile yakın, 1970’li 80’li yılların binaları.
– Fatih, Zeytinburnu komple.
– Bakırköy’ün eski binaları.
– Beşiktaş’ın Sabancı Anadolu Lisesi – sahil arası kısmındaki eski dökük binalar.
– Ümraniye çarşıdaki 1980’li yılların binaları. Ümraniye çarşı burada sahile yakın olmayan tek mahalle. İstisna olarak 1980 öncesinde Ümraniye’de su yoktu. binaların betonları sulanmadı. O döneme ait bölgesel bir sorundu bu. Ve binalar hala ayakta. Depremde pek şansları yok.
Genel olarak en çok zarar görecek muhitler buralar. dediğim gibi bu bölgelerin fay hattına çok yakın olması, zemininin kötü olması ve binaların yapıldığı dönemlerle ilgili sorunların olması bana bu listeyi yaptırttı.
Aslında sorunun tamamı 1999 depremi öncesi depremle ilgili uygulamada bir yönetmelik olmaması
Yaşı 30’dan büyük olanlar bilir, eskiden “bu bina kaç kat kaldırır?” gibi bir tabir vardı. Bugün bu tabir yok. O zaman olmasının sebebi biz küçükken binalar depremde hasar almamaya değil, kat kaldırmaya göre yapılıyordu. yani bina ayakta dursa yeterdi. ve ayakta duracak kadar güçlü idiler. bu sadece ayakta durmaya göre tasarlanmış yapılar istanbul’da nüfusun çoğunluğuna ev sahipliği yapıyor. o yıllarda denetleme de yoktu. istediğin kadar kat çıkıyordun.
Türkiye’de yapı mühendisliği için 2001 milattır. 2001’de nervürsüz demir yasaklandı, hazır beton olmayan elle karma beton kalmadı. temeller radyeye döndü. yapı denetim kanunları ortaya çıktı ve uygulanmaya başladı. bu zamandan sonraki binalar gerçekten çok iyi. 1996 ile 2001 arası ise geçiş süreci. 1996 öncesi hazır beton ve nervürlü demir yoktu. bu 5 yılda yapılan binalar idare eder. fakat 1996 öncesi binalar ne idüğü belirsizdir. 1985 öncesi yapıların ise hiç şansı yok denebilir. 1990 öncesi binanın betonu asla ve asla c12’yi geçmez mesela istanbul’da. en kralı 14lük demirle yapılmıştır. her kolonda en fazla 6 demir vardır. kartal’da çöken binanın betonu c14 geldi. varın siz hesaplayın durumu.
size tavsiyem, yeni ve iskanlı binalara taşınmamız
Üç kuruş fazla verin, kafanız rahat olsun. çünkü siz kendi başınızın çaresine bakmazsanız, siz kendinizi düşünmezseniz maalesef bir istatistik oluveriyorsunuz. sizi sizin yerinize düşünmek için ayda 50 bin tl maaş alan adamlar takdir-i ilahi diyip geçiyor. bu ülkede yaşamak istiyorsanız hem doktor hem polis hem de mühendis olmak zorundasınız.
Şunu asla unutmayın: 1999 depremi olduğunda deprem bölgesinin 1 saat uzağında İstanbul gibi hastane, ambulans, asker-memur, iş makinası dolu mega bir kent vardı ve bu kent, depremzedeleri kurtardı. peki İstanbul’u kim kurtaracak?