ABD’li bilimadamları, kesilen 32 domuzun beyinlerini, ölümlerinden 10 saat sonra canlandırmayı başardı. Çalışma, başta Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara karşı mücadelede çığır açabilir.
ABD’li bilimadamları, kesilen 32 domuzun beyinlerini, ölümlerinden 10 saat sonra canlandırmayı başardı. Çalışma, başta Alzheimer gibi nörolojik hastalıklara karşı mücadelede çığır açabilir. Canlandırılan organlar, beyin ölümüne bağlı organ bağışı tartışmalarını da yeniden alevlendirecek.
İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin son dakika gelişmesi olarak duyurduğu habere göre, Yale Üniversitesi’den bilimadamları, bir mezbahada öldürülen 32 domuzu kobay olarak kullanmak üzere aldı.
10 SAATLİK SÜRENİN SONUNDA
Kesimden sonra dört saat cansız kalan beyinler daha sonra Yale’de geliştirilen bir sisteme bağlandı. Sistem organlara sentetik kan, oksijen ve beyin hücrelerinin ölümünü yavaşlatan bir ilaçtan oluşan sıvıyı nabız benzeri bir ritimle pompalamaya başladı.
Amerika'nın Sesi'nin, BBC’den aktardığı habere göre, altı saat boyunca bu sıvının salgılandığı beyinlerde hücre ölümü yavaşladı, bazı kan damarları kendini yeniledi ve az da olsa beyin aktivitesi başladı.
Araştırmacılar ayrıca beyin hücrelerinin iletişimini sağlayan “sinaps” adı verilen bağlantıları da tespit edebildi.
Ölümle sıvının etki ettiği bu 10 saatlik sürenin sonunda beyinlerde, normal beyinlerle aynı miktarda oksijen kullanımı ve ilaca normal reaksiyon keşfedildi.
'BEYİN GENELİNDE BİR FARKINDALIK YOK'
Ancak bu buluşlar beynin sadece belirli bölümlerinde yaşandı. Taramalarda beyin çapında farkındalık ya da algıyı işaret edecek herhangi bir elektriksel aktivite meydana gelmedi.
Yale Üniversitesi’nin çalışması beyin hücrelerinin ölümünün durdurulabileceğini ve organdaki bazı bağlantıların yeniden kurulabileceğini ortaya koymuş oldu.
Geçmişte beyin ölümünün, oksijenin kesilmesinden dolayı hızla gerçekleştiği ve tersine çevrilemeyeceği varsayılıyordu. Ancak bu çalışmayla hücre ölümünün aşama aşama olduğu kanıtlandı.
DENEYLERDE ETİK SORUNU
BBC haberine göre Yale Üniversitesi, domuzları laboratuvar ortamında büyütmeyip mezbahadan alarak etik tartışmalarının da önüne geçmeye çalıştı. Ancak deney süresince araştırmacılar, domuzların, beyne pompalanan sıvı nedeniyle bilinçlerinin yerine gelmesi endişesi de yaşadı. Araştırmacılar yüksek bir beyin aktivitesine karşı deneyi sonlandırmak üzere anestezi ilaçlarını da hazır tuttu.
Nörolojik hastalıkların araştırılmasında yeni metotların önü açılabilir
Bu çalışmanın en hızlı yararlarından biri Alzheimer gibi beyinle ilgili hastalıkların araştırılmasında yeni yöntemlerin geliştirilmesini sağlayacak olması.
Zira dünyanın en karmaşık organı sayılan beynin dondurularak dilimlenmesi ya da beyin hücrelerinin laboratuvar ortamında üretilmesi, organın üç boyutlu çözümlenmesini mümkün kılmıyordu.
Uzun vadede de bilimadamları, inme ya da doğumda oksijensiz kalmaya bağlı travmalara karşı beyni korumanın daha iyi yollarını bulmayı umuyor.
Bu canlandırma, organ nakli için gerekli bağışların “beyin ölümü”ne bağlı olması nedeniyle, yeni tartışmaları da beraberinde getirebilir. Zira daha önce hastanede yatan birinin beyin ölümü gerçekleştiğinde, yeniden iyileşmenin mümkün olmadığı, kişinin bu dünyayı tamamen terk ettiği varsayılıyordu.
Gelecekteyse beynin yeniden çalışması, insanın aklını ve kişiliğini geri kazanması olasılığı ortaya çıkarsa, ölümün tanımı da değişmiş olacak. Ancak bunun için bilim ve tıp dünyasının önünde daha çok uzun bir yol var.