Osmanlı döneminde İstanbul'da köle ticareti oldukça yaygındı. İlk köle pazarı, Haseki semtinde kurulmuştu. Ancak zaman içinde, XVII. yüzyıldan itibaren, bu pazar Kapalıçarşı ile Nuruosmaniye arasında bulunan ve Tavukpazarı olarak bilinen alana taşındı.
Yıllar sonra yapılan evrak incelemelerinde, Osmanlı döneminde payitahtta satılan cariyelerin tutarları ortaya çıktı. Kölelerin ve cariyelerin fiyatları, göz renkleri, kiloları ve güzellikleri gibi özelliklere göre belirleniyordu.
Örneğin, 17. yüzyılda Üsküdar ve çevresinde bulunan köle ve cariye pazarlarında fiyatlar, dönemin ekonomik koşullarına ışık tutuyordu. İstanbul'da bir işçinin yevmiyesi ile 2 kilo et alınabiliyordu. Aynı dönemde bir duvarcı ustasının yevmiyesi 10 akçe idi. 1587'de bahsedilen Venedik dukasının karşılığı 120 akçeydi.
Osmanlı ekonomisi hakkında sunulan verilere göre, bu dönemde 60 florin olarak belirtilen bir kölenin değeri, günümüzde ortalama 8000 akçeye denk gelir. Rus olan bir cariyenin fiyatı ise 16.500 akçeydi.
İstanbul'un köle pazarları, çeşitli bölgelerden getirilen köleler ve cariyelerle dolup taşıyordu. Satışlar, genellikle açık artırma usulüyle yapılırken, alıcılar esirleri ayak tabanından dişlerine kadar inceleyerek tercihlerini belirlerlerdi.
Ancak, zamanla köle ticareti yasaklandı ve pazarlar kapatıldı. İlk kısıtlamayı İkinci Mahmud getirdi ve sonrasında Abdülmecid'in fermanı ile 1847'de bütün esir pazarları kapatıldı. Sonrasında köle ticareti kesinlikle yasaklandı ve zenci ticaretine de yasak geldi.