Özgür Özel: Muhalefetin sabrını taşırıyorlar

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş ve Yazı İşleri Müdürü Çağrı Sarı’ya konuştu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş ve Yazı İşleri Müdürü Çağrı Sarı’ya konuştu.seçimlere ilişkin önemli açıklamalar yapan Özel, DEM Parti'yle ilgili olarak, "Biz bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Orada her şeyi konuştuk. “Heyetler oluşturalım, birlikte iş birliği görüşmeleri yapalım” yerine, bir başka perspektif dedik. O perspektifin sonucunda DEM Parti Meclis bildirisinde “Kent uzlaşısı” tanımlaması var. Yani, kente karşı suç işlemeyecek, doğayı koruyacak, talana karşı çıkacak, yolsuzluğa bırakmayacak ve meseleye bizim baktığımız yerden bakan yöneticilere destek verecekler. Biz de şehir uzlaşılarını sağlayabilecek adayların veya üzerinde kentin uzlaşabileceği adayların arayışı içindeyiz. Bu iki perspektif birbiriyle uyuşuyor. O anlamda ben İstanbul'dan, Mersin'den, Adana'dan Kürt seçmenin oy kullanacağı yerlerde, sonuca etki edebileceği yerlerde ümitsiz değilim." değerlendirmesini yaptı.

Özel'in gündeme ilişkin sorulara verdiği yanıtlardan bazıları şöyle:

Muhalefet, 14 Mayıs’tan farklı olarak dağınık biçimde seçime girecek. Sizin için bu seçimde başarı ölçütü nedir? Eldekileri korumak yeterli mi, yoksa daha fazla belediye başkanlığı aldığınızda mı kendinizi başarılı göreceksiniz? Eldekileri korumadığınız bir seçim sonucu ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?

Bu tabii çok tartışmalı bir konu. Ben Nisan ayında tayin olmuş öğretmen gibiyim. Yani öğrenciler Haziran'da karne alacak ama ben Nisan’da tayin ediliyorum. O açıdan bu mesele çok yoruma açık bir mesele olacak. Ama bir şans da var, büyük bir umutsuzluk vardı. Bizim değişime dair söylemimiz, özellikle kurultaya yaklaşırken son bir ayda büyük bir heyecana dönüştü. Bizi Kütahya'da il binamızın önünde 300 kişi karşıladı. Ağırlığı gençler ve kadınlardı. Hiç beklemediğimiz, daha doğrusu kimsenin beklemediği bir toplumsal dalgaya dönüştü. 3 ay önce adaylık aklımdan geçerken kamuoyu her şeyi değiştirecek demiştim. Ama son bir ayda böyle bir toplumsal dalgaya dönüşeceğini, böyle bir heyecan yaratacağını, kongrenin gece yarısı üçte gündüz ki maç kadar izleneceğini falan hiç böyle kimsenin aklından geçmiyordu. O yüzden o heyecan o umut dalgası sandığa ilgiyi arttıracak.

Bizim yukarıda yapamadığımız işbirliklerinin beldelerde, ilçelerde, hatta mahallelerde bir Işbirliğine dönüşebileceğini, buraları AKP'ye, MHP’ye, Cumhur İttifakı’na kaptırmamak üzerine bir büyük ittifaka dönüşebileceğini düşünüyorum. O açıdan da var gücümüzle çalışacağız. Bu aday belirleme süreci bir karşılıklı bir taktik mücadele karşılıklı. Çok kolay bir iş değil. Sonra da kampanya sırasında kimin kendisini nasıl anlatacağı, kampanyanın nereye oturacağı gibi konular var. Yerel gündemler mi konuşulacak, AKP istediği gibi meseleyi bir güvenlik gündemi ekseninde, beka sorunları üzerinden mi tartışacak? Bunlar iki tarafın, kim daha maharetli davranırsa, onun yaratacağı atmosfere bağlı. Elbette belediyeleri korumayı tabii ki istiyoruz. Üzerine yeni belediyeler eklemek istiyoruz.

Ben kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum. Yani Muğla'dan sonra Denizli, Manisa, Balıkesir ve Bursa kazanmaya yakın olduğumuz belediyeler. Oraya da özel bir önem vereceğiz. İç Anadolu'da Kastamonu'dan, Kırıkkale'den çok olumlu sinyaller alıyoruz anketlerde. Oralarla ilgili ümidimiz var. Birçok yerde çok sürpriz sonuçlar alabiliriz. Ama sonuçta en kötü ittifak, ittifaksızlıktan iyidir. Yani sonuçta, ittifak olmadığı noktada işler zorlaşır. O yüzden ben ittifakın seçmenler tarafından sahada kurulacağını ümit ediyorum ve ona inanıyoruz. Onun için çalışıyoruz.

CHP’ye değişim diye geldiniz. Değişimi ideolojik olarak nereye oturtuyorsunuz? Çünkü Kılıçdaroğlu döneminde CHP’ye yönelik partinin merkez sağa oturduğuna dair eleştiriler vardı ve biraz da ittifaklar politikası da CHP’yi daha merkezi bir politik tutum almaya itmişti. Bir de ittifaklarla ilgili, İYİ Parti ile ittifak yapmak istediniz ama olmadı. Diğer muhafazakâr partileri bu süreçte biraz dışlıyor musunuz? Öyle bir görüntü mü var?

Yo… Yani şöyle, ben ittifak ve işbirlikleri için elimden geleni yapmakla mükellefim ve onu yapıyorum. Dün de Saadet Partisi’nin ziyaretinde de konuştuk. Ancak bir gerçeklik var. O da şu: İttifak kelimesi yoruldu. İttifak kelimesi çok kalabalıkları ve sonunda da bir sonuç almamayı hatırlatıyor seçmene. Ben bu yüzden işbirliği diyorum. Yerel seçim olduğu için de bir topyekûn… Çünkü yerelde başka dinamikler var yani aynı anda tüm siyasi partilerin birden etkili olduğu değil, aksine bazı siyasi partilerin etkili olduğu seçim bölgeleri var. O yüzden yerelin ihtiyacına göre işbirlikleri olabilir. Buna kapalı değiliz ama böyle bir genel ittifak protokolü falan böyle bir şey olmayacak. Bunun dışında, partinin oturduğu yer açısından tabi 31 Mart’tan sonra esas bu daha çok konuşulacak.

Çünkü 4 Eylül'le 9 Eylül arasında, Sivas Kongre Salonu’nda başlayacak, 9 Eylül günü Ankara'da bitecek olan 6 günlük bir kurultay kararı aldık. Önce sembolik olarak Sivas kongresinin olduğu yerde kurultayımızı açacağız. 5 Eylül’de tüzük komisyonunun son toplantısı Ankara'da yapılacak. 6-7 Eylül’de tüzüğümüzü değiştireceğiz ve çok demokratik yeni bir tüzük yapacağız. 8-9 Eylül’de de program kurultayının ilk 2 günü olacak.

5-6 ay sonra da programımızı değiştireceğiz. Tüzükle ilgili değişiklikte, mesela yurt dışındaki sosyal demokrat partilerin başarılı uygulamalarını takip eden bir komisyon da kurduk. Onlar da çalışıyor. 20 Nisan’dan itibaren mahallelerde, ilçelerde, illerde tartışarak Eylül ayının başına çok demokratik ve çok devrimci, çok bambaşka bir tüzük ile gireceğiz. Mesela esas değişim o orada olacak. Şimdi yerel seçime giderken tüzük değiştirme… Ben yine de tüzük kurultayını yapalım dedim. Arkadaşlara hiç olmazsa kendi vaat ettiğimiz 12 maddeyi… Ama bir ay önceden ilan verilmemiş kararı alınmamış, sadece siyaseten söylenmiş. Bugün karar verirseniz Aralık ayının sonunda yaparsınız dediler. Aday belirleme sürecinde il başkanları dedi ki, mayısta bırakalım. Ben de dedim ki, gelin o zaman biz bunu eylüle bırakalım ve dört başı mamur hem tüzük hem program kurultayı yapalım.

Ve bu benim şu üyelerden dünyaya bakan Türkiye gerçeklerini doğru yerden okuyan ve alabildiğine çok müzakere edilerek hep birlikte üzerinde uzlaşıya vardığımız bir hatta partiye oturtmamız lazım. Bunu sol bir hat, sosyal demokrat bir hat ve cesur bir hat olması gerektiğine beni iknayım. Partide çok homojen bir yapı yok. Belli konularda çok heterojen meseleler var. Partinin kendi kendine konuşup belli noktalarda doğru bir ideolojik, hatta kendi iç uzlaşısını sağlaması lazım.

Yeni bir muhalefet anlayışı sergileyeceğinizi söylemiştiniz. Bunu “teröre karşı ortak bildiri” ve Can Atalay olayında bir ölçüde gösterdiniz. Yeni muhalefet anlayışının temel parametresi nedir?

Tabii… Çok simgesel bir şey söylemek gerekirse. AK Parti bir sürü hata yapıyor. Bu hatalar felaketlerle sonuçlanıyor. Bu bazen işte Gare operasyonundaki gibidir veya işte süresi, hedefleri kamuoyu tarafından bilinmeyen ne zaman biteceği bilinmeyen ve sorgulamaya kapalı tutulan Pençe Kilit operasyonundaki gibidir. Sonuçta ana muhalefet partisinin görevi halk adına sorular sormaktır en başta. Bu şehitler verildi ama bu şehitler verirken bir yanlış, bir hata, bir kusur var mı yok mu? Ben bu soruların cevaplarını duymak istiyorum. Diyorlar ki ‘biz size cevap vermeyiz ama siz gelin bizle birlikte bildiri imzalayın..’ O bildiri AK Parti’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor ama göz önünden kaldırıyor, meşrulaştırıyor ve sorgulanamaz bir hale geliyor. ‘Madem sorgulayacaksın, niye imza attın’ noktasına geliyor? Ben AK Parti'nin peşine takınılan iş ne olursa olsun, hani onların deyimiyle milli mesele de olsa benim açımdan en riskli mesele de olsa ben AK Parti’nin peşine partiyi takmayı doğru bulmuyorum.

Simgesel bir şey söyleyeyim: Bir şehre herkes trenin kaçta geldiğini merak eder. Kimse vagon beklemez. Vagonun bir şehre girişinin çıkışının önemi yoktur. Vagonu kimse beklemez. Herkes treni bekler. Treni tren yapan da lokomotiftir. Vagonlar tek başına bir yere gidemezler. Cumhuriyet Halk Partisi siyasette ayrı bir lokomotif olursa ve mümkünse ayrı bir raydan giderse o zaman herkesin beklediği ve ikna olduğunda bineceği ve bir yolculuğa çıkacağı bir noktaya gelebilir. O yüzden ben partimi, kimsenin vagonu haline getirmem.

Ben o imzayı atmadığımda ertesi günkü şehit cenazesinde, hatta Yunus Emre, milletvekilimiz, bana bir gece önce ‘Burada imza atmayınca şehit cenazesinde size saldıracaklar, çelenklerimizi parçalayacaklar’ dedi. Dedim ki ‘Göze alıyorum…” Ertesi gün de dedim ki Yunus Emre'ye ‘Bak Manisa'da doğru bildin, 3 saattir hazırlanıyorlarmış. Bize saldıracaklar, belki de linç girişimi olacak ama biz linçe uğramamak için bunların peşine takılırsak ömrümüz bunların peşinde geçer. Türkiye'yi bu adamlardan kurtaramayız o yüzden’ dedim. Farklı ve sorumluluğu paylaşmayan, sorumluluğu sorgulayan bir siyaset izleyeceğiz. Bu her alanda böyle.

Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması ile ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Bir hukuk düzeni, bir anayasal düzen olduğu iddia ediliyor. Birileri Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi ile ilgili sayfasını yırttı, arttı, bu yok diyor. Yarın meclisle ilgili sayfasını atacak meclis yok, öbür gün cumhurbaşkanlığı ile ilgilisini de başkası yırtıp atacak. Bindikleri dalı kesiyorlar. Verilecek en ağır tepkiyi vermemiz lazım buna ve bu Türkiye'de anayasal düzenin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı sivil bir darbe girişimi. Bunu vatandaşa doğru anlatmazsak ve bunun bedelini bunları ödetmezsek Türkiye'yi fiilen anayasasızlaştıracaklar. Durum bence bu kadar ciddi.

Meclis’te bir eylem yaptınız, peki sizin sokak eylemlerine bakış açınız nedir? Kemal Bey Adalet yürüyüşü ile büyük bir eylem yapmıştı. Kitleleri sokağa taşıdı ama süreç devam etmedi. Aksine sokağa çıkmama çağrısı yaptı. Sizin sokak ile kurduğunuz bağ nedir?

Benim sokaktan herhangi bir çekincem yok. Partiyi sokaktan çekmek gibi bir niyetimiz yok. Geçen dönemde sayın genel başkan aslında Adalet Yürüyüşü ile önemli bir tepki gösterdi ancak seçim atmosferinde ve bir istismar siyaseti varken partinin biraz bu konuda çekingen davrandığı doğru. Bir siyasi parti sokakla, sokaktakilerle, sokağa kendileriyle birlikte çıkabilecek olan sendikalarla, örgütlerle derneklerle, sivil toplumla buluşamazsa yalnızlaşır güçsüzleşir. Sokağın kendini sahipsiz hissettiği bir noktada veya yalnız hissettiği bir noktada muhalefetin de gücünün direncinin kırıldığına inanıyorum. Bu noktada sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar. Yani buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle.

DEM Parti’nin İstanbul, Mersin, Adana gibi büyükşehirlerde ciddi bir oy potansiyelleri var. Seçim sonucunu da belirleyebilir nitelikte. Orada işbirliği görüşmesi sürüyor mu?

Biz bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Orada her şeyi konuştuk. “Heyetler oluşturalım, birlikte iş birliği görüşmeleri yapalım” yerine, bir başka perspektif dedik. O perspektifin sonucunda DEM Parti Meclis bildirisinde “Kent uzlaşısı” tanımlaması var. Yani, kente karşı suç işlemeyecek, doğayı koruyacak, talana karşı çıkacak, yolsuzluğa bırakmayacak ve meseleye bizim baktığımız yerden bakan yöneticilere destek verecekler. Biz de kent uzlaşılarını sağlayabilecek adayların veya üzerinde kentin uzlaşabileceği adayların arayışı içindeyiz. Bu iki perspektif birbiriyle uyuşuyor. O anlamda ben İstanbul'dan, Mersin'den, Adana'dan Kürt seçmenin oy kullanacağı yerlerde, sonuca etki edebileceği yerlerde ümitsiz değilim.

Peki DEM Parti “kent uzlaşısı” kapsamında oralarda aday mı çıkarmayacak, CHP’yi mi destekleyecek?

Ben öyle bir şey demedim. Onlar da demedi. Onlar, “kent uzlaşısı” tarif ediyor. Ben de kentin uzlaşıya varabileceği belediye başkanları arıyorum. Onu söyledim. Yani iki partinin perspektifleri birbirine uyumlu olabilir. Bu da iyi bir şeydir.

O zaman bu uyumla bir işbirliği de çıkartabilir…

Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin gösterdiği adaylar üzerinde bir kent uzlaşısı oluyorsa bu bizi çok mutlu eden bir şey olur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.