Pandemi süreci kadınların yaşamını nasıl etkiledi?

Covid-19 pandemi sürecinde evler koruyucu ortamlar olması gerekirken kadın ve kız çocukları için hakların ihlal edildiği, seslerinin bastırıldığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği mekânlar oldu.

Kadıköy Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yürütülen çalışma, kadınların iş, ev ve toplumsal yaşamda, korona virüs salgını sürecinde nasıl zorluklar yaşadıkları konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.

“COVİD-19 Pandemi Sürecinde Kadınların Yaşadığı Sorunlar” başlıklı çalışmada bu sorunlar ve çözüm yolları 5 başlık altında toplanıyor. GazeteKadıköy'ün haberine göre;

HAYATLARIMIZ EVE SIĞDI MI?

Yapılan çalışmada “Covid-19 sürecinde hayatlarımız eve sığdı mı?” sorusunun cevabı şu şekilde veriliyor: “‘Hayat eve sığar’ söyleminin aksine Covid-19 pandemi sürecinde evler koruyucu ortamlar olması gerekirken kadın ve kız çocukları için hakların ihlal edildiği, seslerinin bastırıldığı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği mekânlar oldu. Erkeklerin tek iktidar alanı olarak kalan evlerde, kadınlar erkeklik krizi ile baş başa kalmanın yanı sıra eğitime uzaktan devam eden çocuklarının eğitim sorumluluklarını, ev işlerini, hasta yaşlı ve engelli bakımını tek başlarına üstlenmeye mecbur bırakıldılar. Oysaki ev işi herkesin işidir. Kadınların maruz kaldığı bu süreç toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümünün bir uzantısı olmuştur. İçine hayat sığdırılan evler kadın ve erkek için ortak yaşam alanlarıdır, çocukların, yaşlı veya engelli bireylerin bakım yükümlülüğü, ev işleri ve sorumluluklar ortaktır. Kamusal ve özel alanda kadınlar ve erkekler eşittir. Hiç kimse cinsiyetinden dolayı ayrıcalıklara sahip değildir. Evler ortak yaşam alanımız ve evlerimizde misafir değiliz.”

EKONOMİK HAK KAYBI ÇOK YÜKSEK

Sosyal Destek Hizmetleri Müdürlüğü tarafından yapılan çalışma, ücretsiz ev içi emekle ve işten çıkarmalarla birlikte pandemi sürecinde kadınların yaşadığı ekonomik hak kayıplarını da ortaya koyuyor: “Küresel düzeyde kadınlar ücretsiz ev içi bakım emeğinin yüzde 76,2’sini gerçekleştirmektedirler, yani erkeklerin üç katı bakım emeği harcamaktadırlar. Covid-19 sürecinde salgın hastalıktan korunmak amacıyla temizlik, sağlıklı beslenme, hijyen gibi konular daha çok önem kazanmış, bu zamana kadar kadınların üzerinde olan karşılıksız bakım emeği yükü katlanarak artmıştır. Ayrıca iş yerlerinin geçici olarak kapatılması, işçi çıkarılması, sokağa çıkmaların kısıtlanması gelir kayıplarına ve sosyal uzaklaşmaya yol açmış, kadınların bakım emeği yükünün artmasına sebep olmuştur. Covid-19 pandemisine yönelik alınan bir önlem olarak okulların, gündüz bakım evlerinin ve spor, sanat, sosyal aktivite gibi çocuklara yönelik kursların kapatılması, gündüz evde kalan çocukların bakım ve eğitim ihtiyacını ortaya çıkarmış, bu bakım yükü de kadınların üzerine kalmıştır. Pandemi süreci iş yerlerinin kapanması veya işçi çıkarılması gibi durumlar yaşanmasına, çalışan popülasyonda cinsiyet temelli ayrımcılık yapılarak öncelikle kadın çalışanların işten çıkarılmasına/işe gidememesine neden olmuştur. Ev işlerinde güvencesiz veya kayıt dışı çalışan kadınlar bu süreçte iş ve gelir kaybından en çok etkilenen kesimdir. Ev İşçileri Dayanışma Sendikası'nın, ev işçileri arasında yaptığı bir araştırmaya göre (EVID-SEN, 2020) Türkiye’de büyük bir çoğunluğu kayıt dışı olan gündelikçi ev işçisi kadınlar, Covid-19 krizinde yoğun bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır. Yatılı olarak çalışan ve önemli bir bölümü göçmen olan ev işçilerinin ise izin kullanmadan ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyulmaksızın çalıştırıldıkları tespit edilmiştir.”

DİJİTAL ŞİDDET ARTTI

“COVİD-19 Pandemi Sürecinde Dijital Şiddet” başlıklı çalışmada ise sosyal mesafenin azaldığı karantina günlerinde artan dijital iletişimde yaşanan şiddete dikkat çekiliyor: “Covid-19 pandemi sürecinde uyguladığımız sosyal mesafe ile beraber dijital iletişimin artmasından dolayı hayatımızın temeline oturan bir şiddet biçimi daha çok gözle görülür oldu: Dijital Şiddet. Bu şiddet biçimi çevrimiçi şiddet, sanal şiddet ya da siber şiddet olarak da adlandırılmaktadır. Dijital şiddet gerçek hayatta karşılaşılan şiddet biçimlerinin bir devamıdır ve benzer eşitsizliklerden beslenmektedir. Dijital araçlar bireyi kontrol etmek, tehdit etmek, taciz etmek, küçük düşürmek, cezalandırmak, intikam almak, nefret söyleminde bulunmak, ifade özgürlüğünü kısıtlamak, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek amacı ile kullanılıyorsa bu ‘dijital şiddet’tir. Diğer tüm şiddet biçimlerinde olduğu gibi 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamınca tedbir kararı alınması mümkündür. Herkesin mail, sms, telefon, sosyal medya yoluyla kendisi ile iletişim kuran kişiyi şikayet etme hakkı vardır. Şiddet faili; Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma, Cinsel Taciz, Tehdit, Hakaret, Özel Hayatın Gizliliğini İhlal, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal suçlarından yargılanabilmektedir. Dijital şiddete uğradığınızı düşünüyorsanız en yakın savcılık ya da kolluk kuvvetine şikâyette bulunabilirsiniz.”

ERKEN TANININ ÖNEMİ

“Covid-19 Pandemi Sürecinde Kadın Sağlığı ve Erken Tanının Önemi” başlıklı çalışmada da karantina sürecinde ertelenen sağlık taramalarının mutlaka yapılması gerektiği öneriliyor: “Pandemi süreci kadınların meme kanseri ve rahim ağzı kanseri gibi kadın sağlığı sorunlarının erken tanısı için önemli olan sağlık kontrollerinde gecikmelere neden olmuştur. Kadınların sağlık kontrolü için sağlık kurumlarına ve sağlık hizmetlerine yeterli ölçüde erişememesi ve hastaneye gitmek için gereken maddi kaynaklara sahip olmaması bu durumu daha çok ortaya çıkarmıştır. Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Rahim ağzı kanseri de kadınlarda sık görülen kanser türlerinden biridir. Erken dönemde teşhis edildiğinde meme ve rahim ağzı kanserinin tedavi şansı yüksektir. Erken tanı tedaviyi kolaylaştırır ve kadının yaşam süresini uzatır.” Çalışmada erken tanı için başvurulacak merkezlere de yer veriliyor.

KORUYUCU VE DESTEKLEYİCİ TEDBİRLER

Beşinci başlıktaki çalışmada ise “COVİD-19 Pandemi Sürecinde Kadınlar İçin Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” sıralanarak şu ifadelere yer veriliyor: “Covid-19 salgını sürecinde de her zaman olduğu gibi kadın sığınma evine başvuru yapmak isteyen kadınlar öncelikle İl Müdürlüklerine bağlı Şiddet Önleme ve İzleme Müdürlüklerine veya en yakın kolluk birimlerine gidebilirler. Başvuru yapan kadınlar ve beraberindeki çocuklar ilk kabul merkezlerine alınarak Covid-19 sürecinde 14 günlük izolasyon kuruluşlarının ardından kadın sığınma evlerine nakilleri sağlanmaktadır. Covid-19 salgını sürecinde sadece şiddete maruz bırakılmış kadınların başvurusu alınmaktadır. 18-60 yaş arası kadınlar, 0-18 yaş kız çocukları ve 0-12 yaş erkek çocukları kadın sığınma evi hizmetinden yararlanabilmektedir. Kadıköy Belediyesi Kadın Sığınma Evi, Covid-19 salgını sürecinde de tüm hizmetlerine devam etmektedir.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.