Türkiye gazetesindeki habere göre, Ankara’da lunapark açmak isteyen bir kişi, 330 bin liralık bir protokol ile 24 kişilik gondol, 6 çarpışan oto, atlıkarınca, 14 kişilik tren ve gişe satın aldı. Karşı tarafın banka hesabına 90 bin lira yatırdı, elden de 10 bin liralık çek verdi ancak mallar bir türlü gelmedi. Noter aracılığıyla karşı tarafa ihtarname gönderen şahıs, ürünlerin üç gün içinde teslim edilmesini, aksi hâlde yapılan ödemenin faiz ve cezası ile geri verilmesini istedi. Bu da bir işe yaramayınca icra takibi başlattı, olayı yargıya götürdü.
Davalı, bir anlaşma yapmadığını, protokoldeki imzanın kendisine ait olmadığını ve çek almadığını savundu. Yerel mahkeme, davacının talebini yerinde görerek 100 bin lira asıl alacak ile tazminat ödenmesine hükmetti. Karara itiraz edildi, dosya Bölge Adliye Mahkemesine geldi. Çekin ispat edilemediğini belirten bölge mahkemesi, yerel mahkemenin kararını kısmen kabul edince dava Yargıtay’ın gündemine taşındı.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, davalının karakolda “Şikâyetçi ile aramızda sözleşme yaptık. Kendisi ile ortak olacaktık, masrafl ar için bana 330 bin lira ödeyecekti. Bu ödeme bir takvime bağlanmıştı. Bana 90 bin lira verdi. Sonradan 10 bin lira daha gönderdi. Biz üretime başladık, lakin sözleşmeye uymadı ve diğer ödemeleri yapmadı” şeklinde beyanda bulunduğunu aktardı. Söz konusu beyanın ikrar olup olmadığını irdeleyen Daire "İkrar mahkeme içinde olabileceği gibi dışında da olabilir. Bunun için resmî bir makam olması yeterli. Polis tarafından usulüne uygun şekilde alınan beyan yazılı belge niteliğindedir. Çekin ispat edilemediği hükmü doğru olmamıştır" diyerek, bölge mahkemesinin hükmünü bozdu.