Görür, mesajında şunları söylemiş oldu:
“Maraş depremi, Gaziantep depremi beklenen ve malum bir depremdi. Üstelik o zelzele bağıra bağıra geldi. Çünkü o hat üstündeki en son zelzele 1513 senesinde olmuş ve 7,5 büyüklüğünde olduğu düşünülüyordu. 1513 yılından bugüne oldukça vakit geçmişti. Elazığ depremi de, o kırılmamış hatta fazladan bir stres yüklediğinden kuşkulanarak biz, ‘Maraş’ta zelzele olabilir, dikkat olun’ diye halkı uyarmaya başladık. Böyle depremlerde, 99’da en azca 20 binden fazla insanı bir gecede, 55 saniyede gömüyoruz. 6 Şubat depremlerinde gene bir gecede 50 bin insanı, 50 bin deniliyor fakat daha fazla olacağından inanırım, bu insanoğlu bir gecede gömüyoruz, çoluğumuzu, çocuğumuzu, kendi insanımızı, kendi canımızı. Ondan sonrasında, hiçbir şey yokmuş benzer biçimde iyi mi hayata devam ediyoruz, bu kadar naturel karşılamak, bu kadar umursamazlık iyi mi oluyor, onu çözemiyorum.
Depremi oluşturan mekanizma, bizim devletimizde 13 milyon yıl ilkin başladı ve daha milyonlarca yıl devam edecek. Depremleri durduramayız fakat zelzele dirençli yerleşim alanları oluşturarak depremlere canlarımızı kurban etmeyiz. Deprem dirençli yerleşim alanlarını iyi mi yapabiliriz? Bu mümkün mü? Evet, o şekilde oldukça karışık, oldukça anormal şeyler değil, o şekilde oldukça oldukça büyük paralara da ihtiyacımız yok. Türkiye Cumhuriyeti bu tarz şeyleri yapabilecek niteliktedir hem maddi olanakları vardır hem teknik olanakları vardır hem de bu işi bilen bilim insanları vardır.
'Daha kaç bin kişinin ölmesi lazım?'
Kenti, zelzele dirençli yapmak için o kentin bileşenlerini zelzele dirençli yapmak lazım. Kentin bileşenleri dediğimiz vakit da yönetim ve yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem ve iktisat. Depremi ciddiye almak için daha binlerce insanoğlunun ölmesini beklemeyelim. Ne yönetim beklesin ne de halkımın kendisi beklesin. Burada halkıma da birazcık kahrediyorum, sizin kendi can güvenliğinize, çoluk çocuğunuzun güvenliğine haiz çıkmanız için daha kaç bin kişinin ölmesi lazım?”