Recai Aksu | Gurbette bir gazeteci hayatını kaybetti

Bir gazeteciyi, Mehmet Aktan’ı, Mehmet Abi’yi kaybettik… Mehmet Abi, ışıklar içinde uyu…Biraz önce acı bir haber aldım…Dondum kaldım…

Bir gazeteciyi, Mehmet Aktan’ı, Mehmet Abi’yi kaybettik… Mehmet Abi, ışıklar içinde uyu…

Biraz önce acı bir haber aldım…

Dondum kaldım…

Gerçek bir gazeteciyi, Mehmet Aktan’ı, Mehmet Abi’yi, kaybettiğimizi öğrendim…

Yıllarca "Milliyet yazdıysa doğrudur" denilen zamanda, eski Milliyet'te birlikte çalıştığım arkadaşım, yüzlerce habere birlikte imza attığım gazeteci yoldaşım Mehmet Aktan, Mehmet Abi"yi, ‘Gazeteci‘yi 72 yaşında kaybettik…

Ortak tanıdığımız arkadaşımız beni aradı, acı haberi verdi…

Ona en yakın benim olduğumu düşündüğü için bana haber vermek istemiş, kendisini zorunlu olduğunu hissetmiş…

Mehmet Aktan'ın Almanya’nın Köln kentinde Sosyal Hizmetler Kurumu'nun, Bakım Evi'nde kalıyordu.

Mehmet Aktan Alzheimer hastasıydı...

Onunla ilgilenen bir sosyal danışman temin etmiştik, onun adına yasal olarak tüm yetkiye sahip olan bir sosyal danışman…  Mehmet Abi 05.02.2020 ‘de hayatını kaybetmiş…

Ortak arkadaşımız bana haber vermese, Mehmet Abi’nin hayata veda ettiğinden haberimiz olmayacaktı…

Mehmet Abi şu anda bir hastanenin morgunda, otopsi yapılacakmış. Köln Emniyeti soruşturma başlatmış…

Kaldığı Bakım Evi’nde bakım esnasında birşeyler yaşanmış, emniyete haber vermişler, o nedenle emniyet soruşturma başlatmış. Mehmet Abi yalnızdı…

Çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu göçmenlerin sorunlarını kamuya taşıyan yüzlerce habere imza atan; Türkiyelilerin kimi zaman dert ortağı, kimi zaman rehberi, kimi zaman avukatı olan ; eğitim, ırkçılıkla mücadele, işsizlik, vize, çifte vatandaşlık ve eşit haklar için Cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla, bakanlarla biraraya gelip, yaptığı haberlerle sorunları kamuoyuna taşıyan, yıllarca birlikte koşturduğum Mehmet Aktan’ın yıllar önce tanıdığım Çanakkale’de bir ablası ve engelli bir yeğeni vardı... Mehmet Abi yalnızdı…

Mehmet Abi, seninle haber peşinde koşarken birlikte yaptığımız kavgaları özleyeceğim….. Seninle birlikte yaptığımız 'Sıla Yolu' yazı dizileri için çıktığımız yollarda yaşadıklarımızı özleyeceğim…..

Hatırlıyor musun, haber peşinde koşarken münakaşa ederdik, sonunda bana 'Reco, sen bana kızabilirsin, sana bir şey demem' derdin...

Senin topluma verdiğin emekler unutulmaz...

Sen gerçek gazeteciydin…

Son görüşmemizde kendini o kadar zorlamıştın ki, gözlerinden bir damla yaş gelmişti…

Beni unutmamıştın...

Beni o halinle hatırlamıştın...

Gözünden gelen o bir damla yaş her şeyi anlatıyordu...

O bir damla gözyaşı dostluktu, sevgiydi, sevinçti, vefa idi, anılardı,saygıydı, unutmamaktı, değer vermekti...

Odanda benim CDU Kongresinde çektiğim zafer işareti yaptığı fotoğrafında aralarında olduğu Almanya'daki göç tarihini anlatan fotoğraflar ve Türk Gazeteciler Birliği' nin “Basın Onur Plaketi” ödülü vardı...

Ödül töreninde seni şöyle anlatmıştım:

Yıl 1989, yer Berlin Brandenburg kapısının önü. Ortalık insan kaynıyor. Duvar yıkılmış, Doğu Berlin Batı’ya akın etmiş, Avrupa’nın, dünyanın dört bir yanından yüzbinlerce insan içiçe .

Sağ omzunda siyah laptop çantası, boynunda fotoğraf makinası, küçük küçük ama hızlı hızlı adımlarla onca insanın arasından kim yaklaşır yanınıza ? Mehmet Aktan.

İster Berlin, ister Münih, ister Bonn, ister Köln... İster parlamento binası, ister Türk mahallesi. Birleşmesinden sonra da, önce de, o siyah çantasının içindeki laptopuyla tarihini yazmıştır Mehmet Aktan bu Almanya’nın. Küçük parmağını kaldırıp, işaret parmağını denklaşörüne yerleştirdiği eli, kimbilir kaç kare ve kimbilir kimlerin fotoğraflarını çekmiştir. Yabancıların anası Liselotte Funke’den, Solingen’in acılı anası Mevlude Genç’e, ya da Gerhard Schröder’in anası/annesine kadar.

Türkiye’den Almanya’ya gelmiş hangi politikacıya yetişmemiş, teybini ağzına dayamamış, Almanya’da göçmenlerle, Türklerle ilgisi olan hangi konuya el atmamıştır.

Her zaman anlatacak hikayesi, verecek bilgisi vardır. Berlin Duvarı’nın çöktüğü gün halihazirdaki politikacıların ne beyanat verdiğinden, Pergamon manastirina, Berlin’de nerede çorba içileceğine kadar hiç bitmez bilgisi, dağarcığındaki hazinesi... Gerekirse, sırayla tüm Alman başbakanlarını sayar, ya da Türkiye’de hangi seçimde kimin ne kadar oy aldığını anlatır, isterseniz laz fıkrası, o da olmadı Pavarotti’den arya, Fransızca chanson söyler. Sağ omzunda laptop çantası kutlamaları, doğumgünlerini hatırlar, illa bir şıklık yapar, gerekirse şiir okur,şarkı söyler gerekirse tango yapar.

Bilgi zenginidir Mehmet Aktan, insancıldır, işine de, birlikte çalıştığı insanlara da saygılıdır, hoşgörülüdür. Kimseye kızmaz- Milliyet’in Frankfurt yazı işleri hariç- kimseye darılmaz.

O bir elçidir, bilginin, haberin elçisi. Bak üstad, der hiç de sakınmadan yüksünmeden verir elindeki avcundaki bilgiyi. Rekabet, hırs bilmez Mehmet Aktan.

Tam bir basın neferidir. Binlerce haberiyle Almanya’nın tarihini yazmıştır, henüz internetin olmadığı dönemde, uçaklara yetiştirdiği negatif ruloları, fotoğraflarıyla Almanya’nın görsel belleğidir, Westerwelle’sinden Angela Merkel’ine siyaset sahnesine yeni adım attıkları andan, başbakanlıklarına kadar eşlik etmiştir Alman siyasetçilere.

Türkiye kökenli siyasetçi, aydın, sporcunun sade takipçisi değil, yoldaşları olmuştur.

Tüm bunları hep Mehmet Aktan alçakgönüllüğüyle yapmıştır. Kimsenin canını yakmadan, nasırına basmadan. Hep o Mehmet Aktan üslubuyla, saygılı, hoşgörülü ve hümanist yaklaşımıyla...

İki satır haberi on kere okuyan, yazan, kontrol eden Mehmet Aktan titizliğiyle.

Hepimiz senden çok şey duyduk, gördük, dinledik, öğrendik sevgili Aktan, hiç de çaktırmadan ne çok şey gösterdin, öğrettin bizlere.

Simdi “yok yok yok” deyip, alçakgönüllülük yapma yine... Otur bunları yaz, o güzel kaligrafi gibi yazınla aldığın notları derle, siyah beyazından, dijitaline o koca fotoğraf arşivini, ein zwei drei, eins zwei drei... kasetleri, bantları da ekle onlara... yaz bir Almanya’nın Mehmet Aktan tarihini be sevgili Aktan…

Yaz ki, genç meslektaşların da görsünler, bilsinler, gazeteci kime denir, gazetecilik nedir…Mehmet Aktan olmak hiç de öyle kolay değildir....

Seni böyle anlatmıştım…

Çok üzgünüm Mehmet Abi…

Seni unutmayacağım…

Işıklar içinde uyu…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.