Vuhan’daki Hunan pazarına sık sık giden 61 yaşındaki bir adamın, 11 Ocak 2020’de COVID-19’dan kaynaklandığı onaylanmış ölümünden beri, bu yazı yazılırken 541 gün geçti ve (Worldometer gösterge tablosuna göre) 3.996.185 insan hayatını kaybetti. Bu, günde yaklaşık 7.400 ölüm demek.
Uzatılmış 4 Temmuz hafta sonu sona erdiğinde, kaybedilen can sayısı 4 milyon doğrulanmış ölümü aşmış olacak. En yüksek ölüm sayısının görüldüğü ABD’de, 621.300 kişi hayatını kaybetti ve bunun neredeyse 200.000’i Joe Biden’ın başkan olmasından bu yana gerçekleşti.
Bir sağlık çalışanı, 28 Haziran 2021 Pazartesi günü Kolombiya Zipaquira’daki Bölge Hastanesi morgunda COVID-19 ile ilgili komplikasyonlardan ölen hastaların bilgilerini kaydediyor. Üçüncü bir COVID-19 enfeksiyonu dalgası ve ölümlerde bir artış yaşayan Kolombiya, pandeminin merkez üslerinden biri haline geldi. (AP Photo/Ivan Valencia)
Think Global Health tarafından Haziran 2021’de yayımlanan bir rapora göre, COVID-19 dünya çapında dördüncü başlıca ölüm nedeniydi. Pandemi, 2020’nin başlarında patlak vermesinden bu yana dünya çapında her 20 ölümün 1’inden (yüzde 5) sorumluydu. Eğer fazladan ölüm tahminleri kullanılırsa, COVID-19 “tahmini 7,5 milyon ölüm veya her on ölümden biri” ile kronik obstrüktif akciğer hastalığının önünde ve inme ile kalp hastalığının hemen arkasında, dünyada üçüncü başlıca ölüm nedeni haline gelecektir. (Tahminler, Sağlık Metrikleri ve Değerlendirme Enstitüsü tarafından yayımlanan revize edilmiş verilere dayanmaktadır.)
Rapor şöyle devam ediyor: “Resmi istatistiklere göre, COVID-19 Fransa, İspanya, İngiltere ve bazı ABD eyaletlerinde önde gelen ölüm nedeni oldu. Ancak COVID-19 ölümlerinin eksik sayılan kısmı hesaplandıktan sonra, Amerika Birleşik Devletleri, İran ve İtalya’da başlıca ölüm nedeni oldu.”
Küresel olarak bildirilen yaklaşık 185 milyon COVID-19 vakası var. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından takip edilen haftalık istatistikler, neredeyse 100 ülkede Delta varyantı vakalarının tespit edilmesi ve sayının artması nedeniyle iki hafta üst üste COVID-19 vakalarında artış gördü. Delta; Gama (veya ilk kez Brezilya’da tespit edilen P1) varyantının kıtayı yüksek vaka ve ölüm oranlarıyla vurmaya devam ettiği Güney Amerika hariç, önceki tüm koronavirüs türlerinin hızla yerini alıyor.
Şekil 1’in haftalık olarak gösterdiği gibi, pandeminin çoğunda ölümlerin büyük kısmı yüksek gelirli ülkelerde meydana gelmiştir. Nisan 2020’nin başına kadar ABD, Avrupa ve Brezilya, COVID-19 pandemisinin merkez üsleri olarak kabul edildi. COVID-19 aşı kampanyasının başlamasından bu yana, COVID-19 aşısının hayat kurtaran etkilerinin sağladığı faydalarla uyumlu olarak, Avrupa ve ABD’deki yeni vakalar hızla azalma eğiliminde.
Şekil 1 – WHO bölgelerine göre haftalık ölüm oranları
Pandemide fark edilir bir kayma meydana geldi; aşı oranlarının son derece düşük kaldığı orta ve düşük gelirli ülkeler şimdi pandeminin ana merkez üsleri haline geldi.
Dünya çapında 3,2 milyar dozdan fazla COVID-19 aşısı uygulandı ve bu her 100 kişi başına 42 doza eşit. Afrika ise şimdiye kadar her 100 kişiye sadece 3,8 doz aşı sağlayabildi. COVID-19 Aşılarına Küresel Erişim girişimine (COVAX) göre, 134 katılımcı ülkeye yalnızca 95 milyon doz aşı teslim edildi.
Hindistan, Nisan ayında başlayıp Haziran ayına kadar, pandeminin daha zengin ülkelerden daha yoksul ülkelere kaymasını başlatan yüksek vaka ve ölüm oranıyla karşı karşıya kaldı. Bu üç ayda Hindistan, Narendra Modi ve Bharatiya Janata Partisi tarafından uygulanan pervasız ve canice politikaların bir yan ürünü olan 18,2 milyon COVID-19 vakası ve 235.000 COVID-19 ölümü bildirdi. Tüm pandemi için Hindistan 34,6 milyon COVID-19 vakası ve 400.000’den fazla ölüm bildirmiş durumda.
Şekil 1’de gösterildiği gibi Kuzey ve Güney Amerika’da devam eden yüksek ölüm oranı, ABD’den Latin Amerika ülkelerine doğru bir kaymayı maskeliyor. Bildirilen bu rakamlar gerçek sayıların altında olmakla birlikte, Güney Amerika şimdiye kadar 33 milyondan fazla COVID-19 vakası ve 1 milyondan fazla ölüm bildirdi. Brezilya, 18,8 milyon COVID-19 vakası ve yarım milyondan fazla ölümle bu rakamlardan aslan payını aldı. Bununla birlikte, Kolombiya, Arjantin, Şili ve Peru da son dönemde feci dalgalarla karşı karşıya kaldı.
Şekil 2 - Afrika kıtası genelinde haftalık vaka ve ölüm oranları
Bununla birlikte, pandeminin, neredeyse tamamı aşılanmamış ve daha önce virüse maruz kalmamış 1,2 milyar insana ev sahipliği yapan Afrika kıtasına kayması, birçok uluslararası halk sağlığı kurumunu son derece endişelendiriyor. WHO Afrika bölge ofisi, vakaların altı haftadan fazla bir süredir her hafta yüzde 25 arttığını bildirdi. COVID-19 nedeniyle ölümler katlanarak artıyor.
WHO’nun Bölge Direktörü Matshidiso Moeti şunları söyledi: “Afrika’nın üçüncü dalgasının hızı ve ölçeği daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor. Vakalar, her üç haftada bir ikiye katlanıyor; oysa ikinci dalganın başlangıcında her dört haftada bir ikiye katlanıyordu. Geçen hafta yaklaşık 202.000 vaka bildirildi ve kıta bu pandemide şimdiye kadarki en kötü haftasını geçirmenin eşiğinde.” Moeti, 45 yaşından küçükler de dahil olmak üzere hastaneye kaldırılması gereken daha fazla hasta olduğunu ifade etti. Bunlara ek olarak, Delta varyantı daha şiddetli ve daha uzun bir hastalık dönemine neden oluyor gibi görünüyor. Moeti, pandeminin en kötü dalgasının ortasında, yetersiz kalan aşı açığını desteklemek üzere ülkelere ellerindeki fazla aşı dozlarını paylaşmaları için acil bir çağrıda bulundu.
WHO Afrika Bölge Direktörü Matshidiso Moeti
Yine de, Avrupa ve ABD’de son birkaç ayda görülen iyileşmelere rağmen, şimdi Avrupa’daki ölüm sayısı da dahil olmak üzere vaka sayıları tekrar yukarıya döndü (gecikmeli bir gösterge). Turizm ve ekonomik faaliyetlerin açılması nedeniyle, bu girişimler virüsün gezegenin her köşesine yayılmasını daha da hızlandıracak.
Başkan Biden ve Avrupa’daki mevkidaşları, bu istatistiklerin sonuçlarına kulak vermek ve özellikle diğer tüm türler karşısında hızla baskın hale gelen, yüksek oranda bulaşıcı Delta varyantı bağlamında, halk sağlığı önlemlerinin yerinde kalması veya yeniden başlatılması çağrısında bulunmak yerine, özünde, pandeminin resmen bittiğini ilan ediyor.
Kitlesel bulaşıcı hastalık salgınları üzerine yakın tarihli The Pandemic Century kitabının yazarı olan Mark Honigsbaum, şunları belirtir: “Bir salgın kadar zorlu çok az olay vardır. Yeterince şiddetli olduğunda, bir salgın toplumun her kesiminde tepki uyandırır, çıplak sosyal ve ekonomik fay hatlarını ortaya çıkarır ve politikacılara tıbbi ve ahlaki seçenekler sunar. En aşırı durumlarda, bir salgın, tam anlamıyla bir siyasi krize yol açabilir.”
İnsan uygarlıklarını etkileyen önceki küresel belaların aksine, COVID-19 pandemisi benzersizdir, çünkü dünya, virüsü takip edip ortadan kaldırmak için gerekli bilim ve teknolojiye sahiptir. Aynı zamanda, vaka sayısını sıfıra indirmek için gerekli halk sağlığı önlemleri olan okulların kapanması, karantinalar, hareket kısıtlamaları, seyahatlerin azaltılması ve sosyal mesafe gibi temel sıkıntılara dayanması için herkese kaynak sağlanabilir.
Egemen sınıflar, pandeminin her döneminde açık ve sinsi bir şekilde kitlesel enfeksiyon politikasını desteklediler. Bu ancak sağlık sistemleri başka hiçbir başvurunun yeterli olmayacağı kadar dolduğunda sınırlı veya kısa süreli karantinalar yoluyla duraklatıldı. Okulların ve çocukların pandeminin kritik hastalık taşıyıcıları olduğunu gösteren bilimi görmezden geldiler. Ve hayatları korumak için gerekli halk sağlığı politikalarının yerine aşı milliyetçiliğini kullandılar.
Pandemi, asla kaybedilmemesi gereken en az 4 milyon can aldı. Büyük kapitalist ülkelerin egemen seçkinleri, hayatları ve geçim kaynaklarını kâr çıkarlarının önüne koymuş ve pandemiyi sona erdirmek için trilyonlarca dolarlık kaynaklarını kullanmış olsaydı, bu canlar asla kaybedilmezdi. Bunu yapmamaları, kapitalizmin mutlak iflasını ve sosyalizmin tarihsel gerekliliğini göstermektedir.
Benjamin Mateus
6 Temmuz 2021
Kaynak: Dünya Sosyalist Web Sitesi