Sabah yazarı Sonat Bahar, imam hatiplilere yönelik sözleri gerekçe gösterilerek tutuklanan Gülşen'e ilişki olarak, "Soyundukça alkışlandı, aşırılıklarını özgürlük olarak tanımladı, Gülşen'in cezasını Nemesis verdi!" görüşünü savundu.
Bahar yazısında, "Ucundan kıyısından tek kelime yazmak istemiyordum Gülşen'le ilgili... Ama sevgili Mevlüt Tezel dünkü köşesinde Gülşen konusuna şöyle bir şey demiş, "Aklı başında bir çocuk bile böyle aşağılayıcı bir cümle kurmaz...!" 'Aklı başında bir çocuk bile' tanımlaması beni aldı mitolojiye savurdu... Hubris diye bir terim vardır Yunan mitolojisinde, kelime "kibir ya da aşırı gurur" anlamına gelir. Mitolojide bir kahramanın kendisini diğerlerinden daha üstün görmesi, aşırı güven duyması ve ölçüsüzlüğünü ifade eder. Nemesis diye bir intikam tanrıçası da vardır yine Yunan mitolojisinde. Nemesis ise "herkese hakkını vermek" anlamına gelmektedir. Hubrise yakalanıp aşırı gurur ve kibire düşenlerin cezasını Nemesis verir. Tanrıça Nemesis, insanlardaki kendine aşırı güvenin ve ölçüsüzlüğün bir sınırı olması gerektiğini hatırlatır. Kibrin ve hırsın etkisiyle kahramanın arsızlaşarak kendi yok oluş sürecini anlatır." ifadesini kullandı.
Bahar şunları kaydedtti:
"Gülşen, bir konserinde aklı başında bir çocuğun bile yapmayacağını yapmıştı çünkü aylardır kademe kademe Hubris sendromu yaşıyordu. Soyundukça alkışlandı, aşırılıklarını özgürlük olarak tanımladı. Çevresindekiler iyi veya kötü niyetle onu 'gazladı.' "Yürü be Gülşen" dedi... O da insan ve duygu dengesini bu kadar pohpohlamayı bir yere kadar kaldırabiliyor. Haliyle hata kaçınılmaz oluyor! İşte tam bu noktada Gülşen'in cezasını Nemesis verdi! Bir konserinde, yaşam tarzını her koşulda savunan Gülşen, başka insanların hayat görüşüne binlerce kişinin önünde hakaret etti! Yani kibrinin tokadını yedi...!
O sahnede ha imam hatiplilere sapık demiş, ha kilolulara şişko demiş, ha yaşam tarzı farklı olanlara dil uzatmış... Hiçbir farkı yok gözümde yapılan ayarsızlığın. Çünkü her duygunun belirli ölçüler çerçevesinde yaşanması insanın psikolojik gelişimi için önemli... Bunu ben değil psikologlar söylüyor. Gurur, hırs ve kendini beğenme gibi duyguları da belirli ölçüler çerçevesinde yaşamak doğal ve önemli bir gereksinim. Fakat bu duygular belirli ölçüleri aştığı zaman hem kişinin kendisine, hem de çevresine zarar verebilen anormal davranışlara neden olur.
İşte tam da bunu yaşıyor Gülşen.
Sadece o mu yaşıyor tabii ki hayır! Kendime dönüp baktığımda, bazı olaylar karşısındaki tavrım, oturup düşündüğümde beni bile ürkütüyor. Nasıl söyledim bunu, nasıl böyle davrandım diye içim içimi yiyor. Ama dersimi alıyorum hayattan! Tokadı yiyorum çoğu zaman... Bu da insan olarak gelişmemizin, öğrenmemizin, pişmemizin bir aşaması değil mi?
Bence Gülşen olayı üzerinden, hepimiz kendi hayatlarımıza bir dönüp bakalım. Yaşam bu kadar kibri, bu toplum bu kadar ölçüsüzlüğü kaldırmıyor, kaldıramıyor. Tıpkı Gülşen'in söylemekten pişman olduğu cümle yüzünden hapse atılması gibi... Bu da toplumun kaldıramayacağı bir ölçüsüzlük. Gülşen'in hapiste ne işi var! Hayatımıza ölçünün, iyi niyetin, daha anlamlı gündemlerin gelmesini diliyorum!"