Şahin Ciner
Saray'a giden CHP'li yalanı ile ilgili masum CHP tabanının yaptığı her türlü eleştiri ve/veya savunmalar haklıdır. Bizle aynı düşünmediği için acımasızca karşı çıkmayalım.
Sorun her ne kadar güncel bir yalan, iftira veya beceriksizlik olarak görülse de, kaynağı 10 Kasım 1938 sonrası Atatürk devrimlerinden uzaklaşan hatta onun attığı temelleri bir bir yıkan CHP'yi
yönetenlere dayanmaktadır. Bu ülkeyi kuran parti gerçeği ile haklı savunulmasının yanında, CHP'nin 1938 sonrası yönetimlerinde ülkeyi bu duruma getirecek taşları döşeyenleri ve yanlışlarını da konuştuğumuz günlerde Atatürk CHP'si ruhu yeniden kurulabilir. CHP kuruluş ilkelerine dönmedikçe, bu tür saldırılara ve her türlü entrikalara açıktır.
CHP tabanı kuruluşundan bu yana Atatürk devrimlerinden asla ayrılmamış iken, Atatürk sonrası CHP'yi yönetenler koltukları uğruna Köy Enstitülerini kapamakla başlayıp, vatansever örgütlerin
aydınlar ve köylülerden oluşturduğu 75 kişilik milletvekili listesini yırtıp, toprak ağalarının listesini Meclis'e taşımıştır. Ardından 1946 seçimlerinde iktidarı bırakmamak için sandıklara hile
karıştırarak Atatürk'ün dürüstlük ve halkın iradesi ilkesine karşı entrikaya sarılmışlar, bunu gören seçmenlerin tepki oyları ABD'ye peşkeş çekilen dönemi başlatmıştır.
Olan bitenler; Atatürkçü CHP tabanına rağmen, 1938 den sonra toprak ağalarına, günümüzde ise güce ve paraya yaslanan yöneticilerin beceriksizlikleri ve kişisel hesaplarından ibarettir.
CHP'nin gerçek savunucuları halk olarak, içi rahat ve haklı duruşuyla yapıcı eleştirini sürdürmelidir.
Medyadaki CHP tartışmalarında, tüzüğün değiştirilmesi gerektiğine bağlı olarak önceki yıllara doğru gittiğini görüyoruz.. CHP tabanı konuyu 2 açıdan değerlendirmek zorundadır.
1.Bu krizi çözmek için mevcut yönetimin söylemleri etrafında toplanarak tabanda kırgınlığa bağlı enerji ve motivasyon kaybını önleyerek kurultayda parti içinde demokrasiyi güçlendirmek.
2.Her 10 yılda bu tür yıpranmaya neden olan Atatürk ilke ve devrimlerinden uzaklaşan yönetimleri Köy Enstitülerini kapatan, 1946 seçimlerinde hileye başvuranları en azından zihniyet
olarak masaya yatırıp, 10 Kasım 1938 deki CHP devrimciliğini kaldığı yerden sürdürmek.
Atatürk'te birleşen Cumhuriyet ve Demokrasi savunucuları Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nda CHP'nin devrimciliğini ve yönetimde dürüstlük, zeka, inandığı konuda inatçılık, eğitimde bilimi önceleyen ve hoşgörü gibi Atatürk'ün bıraktığı başarılı yeri yakaladılar. Bu başarı ülkedeki vatanseverlerin sadece CHP seçmeninden ibaret olmadığını apaçık göstermiştir.
2. Dünya savaşında tarafsız görünerek "Sizi babasız bırakmadım" diyenler, aslında savaşın en ateşli yerinde İngiliz ve Fransızları desteklediğini söyleyerek Türkiye'yi Hitler'in 3 aşamadaki
hedefi yapmışlardı. Almanların Rusya bozgunu olmasaydı tarih farklı yazılacaktı. Bu ve diğer gerçekler Atatürk sonrası CHP'yi yönetenlerin ülkeyi bugüne taşıdığını göstermiyor mu?
CHP'de yapılan/yapılacak olan tüm yeniliklerde hedef; Atatürk'ün kurduğu ve yönettiği ilkelere dönmek olmalıdır.