Sanatçı ve aktivistlerden AYM'ye mektup: Türkiye hayvan hakları bakımından kritik eşikte

Sanatçılar, aktivistler, avukatlar ve akademisyenlerden oluşan 350 kişi, sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesini öngören yasa değişikliklerinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Toplumun %85’i bu yasaya karşı çıkarken, yasadaki değişiklikler uluslararası tepkilere yol açtı.

Sanatçı, aktivist, avukat, yazar, yönetmen ve akademisyenlerden oluşan 350 kişilik bir grup, kamuoyunda "katliam yasası" olarak bilinen ve sokakta yaşayan hayvanların toplanmasını ve öldürülmesini öngören yasa tasarısının iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açık bir mektup kaleme aldı.

Aralarında Avukat Akın Atalay, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, illüstratör Aslı Alpar, emekli öğretim üyesi Baskın Oran, araştırmacı ve yazar Bekir Ağırdır, akademisyen ve 24. Dönem Milletvekili Binnaz Toprak, yazar Emine Uşaklıgil, gazeteci Erol Önderoğlu, akademisyen Esra Mungan, yönetmen ve DEM Parti Ankara İl Eş Başkanı Fatih Kanat, avukat Hülya Gülbahar, Gürhan Ertür, radyo programcısı İlksen Mavituna, emekli büyükelçi ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Namık Tan, dilbilimci ve çevirmen Necmiye Alpay, yazar Oya Baydar, akademisyen Öget Öktem Tanör, radyo programcısı ve genel yayın yönetmeni Ömer Madra, akademisyen Sibel Özbudun, oyuncu Sinan Çalışkanoğlu, akademisyen Şahika Yüksel, müzisyen ve aktivist Şanar Yurdatapan ve oyuncu Tilbe Saran gibi önemli isimler yer alıyor.

"TOPLUMUN %85’İ SOKAKTA YAŞAYAN HAYVANLARIN ÖLDÜRÜLMESİNE KARŞIDIR"

Mektupta şu ifadelere yer verildi:

Anayasa Mahkemesi Başkan ve Üyelerine,

5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, 30 Temmuz 2024’te TBMM’de kabul edilen ve 2 Ağustos 2024’te yürürlüğe giren değişiklikler sonrası, sokakta yaşayan hayvanları öldürme yasasına dönüşmüştür.

Yasada yapılan değişikliklerin ardından Türkiye’nin dört bir yanından ardı ardına hayvan katliamı haberleri gelmeye başlamış; birçok hayvanın işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığını gösteren fotoğraf ve videolar ortaya çıkmıştır. Altındağ, Niğde, İstanbul Kalamış, Kocaeli Gebze ve İstanbul Ümraniye gibi farklı illerden örnekler bu kıyımlardan yalnızca bazılarıdır.

Türkiye, hayvan hakları hareketinin yükselişte olduğu ve sokakta yaşayan hayvanların mahalle kültürünün bir parçası olarak beslenip korunduğu, hayvanlara yönelik toplumsal duyarlılığın yaygın olduğu bir kültüre sahiptir. Bu nedenle yasa teklifi gündeme geldiğinde yapılan anket sonuçlarına göre, toplumun %85’i sokakta yaşayan hayvanların öldürülmesine karşıdır. Teklif yasalaşmadan önce başlayan kitlesel sokak eylemleri, yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da devam etmiştir. Yasa değişiklikleri öncesinde şehir meydanlarında hayvanlar için tutulan yaşam nöbetleri, katliamların gerçekleştiği barınakların önünde sürmektedir. Hayvan hakkı savunucularının ve hayvanseverlerin ilk günden beri yakından takip ettiği ve karşı çıktığı yasa değişiklikleri, beşinci ayında hâlâ birçok ilde protesto edilmektedir.

"TÜRKİYE’YE YÖNELİK BOYKOT ÇAĞRILARI YAPILMIŞTIR"

Yasa değişiklikleri dünya genelinde de büyük tepki çekmiş ve uluslararası basında geniş yer bulmuştur. Tanınmış uluslararası kuruluşlar açık mektuplar yazarak yasanın iptal edilmesi gerektiğini vurgulamış ve popülasyon kontrolü için etkili bilimsel yöntemler önermiştir. Yasa değişikliğine karşı küresel çapta imza kampanyaları düzenlenmiş ve uluslararası platformlarda Türkiye’ye yönelik boykot çağrıları yapılmıştır.

Yasada yapılan değişiklikler sonrası hayvanlara yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme fiilleri belirgin şekilde artmış, şiddet meşrulaşmış ve bireyler hayvanlara şiddet uygulamaya adeta teşvik edilmiştir. Ankara’da bir kişinin yavru köpekleri tırmıkla öldürürken sarf ettiği ve basına yansıyan "Devlet kanun çıkardı köpekleri öldürmek için" sözleri bunun kanıtıdır. Yetişkinlerin yanı sıra özellikle çocuklarda son derece travmatik etkiler yaratan işkence ve katliam görüntüleri, ruh sağlığı uzmanlarının da belirttiği gibi toplumsal huzura ve barışa telafisi mümkün olmayan şekilde zarar vermektedir; dezavantajlı bireylere yönelik olanlar başta olmak üzere şiddet eylemlerini arttırmakta ve sıradanlaştırmaktadır. Yasa yürürlüğe girdikten sonra hayvan hakkı savunucularına ve hayvanseverlere yönelik şiddetin artması ve hayvanların bakımını üstlenen birçok insanın sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kalması rastlantı değildir. Ayrıca hayvanlara yönelik işkence ve katliamların cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmesi, yavru köpekleri tırmıkla öldüren kişinin 2 ay tutuklu kalıp tahliye edilmesi örneğinde olduğu gibi, toplumdaki çatışmayı derinleştirmektedir.

"TÜRKİYE HAYVAN HAKLARI BAKIMINDAN ELEŞTİRİ BİR EŞİKTEDİR"

Değişiklikler öncesinde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda öngörülen kısıtlaştır-aşıla-yerinde yaşat modeli, hem sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkı hem de toplumu oluşturan bireylerin ruh sağlığı bakımından en etik ve en uygun yöntemdir. Uzman veteriner hekimler de bu yöntemi desteklemekte ve Türkiye çapında eş zamanlı etkin kısırlaştırma yapılırsa sokaktaki hayvan popülasyonunun kısa süre içerisinde azalacağını ifade etmektedir.

Türkiye hayvan hakları bakımından eleştiri bir eşiktedir. Gün geçtikçe daha da endişe verici boyuta ulaşan şiddetin son bulması için milyonların gözü kulağı Anayasa Mahkemesi’ndedir. Sokakta yaşayan hayvanların yaşam hakkına ve toplumsal barışa onarılamaz zararlar veren yasa değişiklikleri karşısında toplumun Anayasa Mahkemesi’nden beklentisi, yaşanan işkence ve katliamlara bir yenisi daha eklenmeden önce, gecikmeksizin, iptal başvurusunu gündeme alması ve yasayı iptal etmesidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.