Saray'a ''gönüllü kulluk’ ve Tarık Akan!

Türkiye’de birey ve kitlelerin sosyal-sınıfsal konumları ile siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişki kopmuş durumda. Bu gelişme, toplumun akıl ve bilim çağının dışına düştüğü anlamına da geliyor.Çeşitli toplum...

Türkiye’de birey ve kitlelerin sosyal-sınıfsal konumları ile siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişki kopmuş durumda. Bu gelişme, toplumun akıl ve bilim çağının dışına düştüğü anlamına da geliyor.

Çeşitli toplum kesimlerinin sosyo-ekonomik konumları ile seçmen davranışları arasındaki derin çelişkinin nedenlerini anlamadan, ne siyaseti ne de toplumda yaşanan dönüşümü tam olarak çözemeyiz.

Türk sinemasının gelmiş geçmiş en önemli oyuncularından, toplumun her kesimi tarafından sevilen ve bir kartpostal çocuğu olarak kalmaktansa, gerçek bir sinema sanatçısı ve aydın olmayı seçen Tarık Akan’ı kaybettik.

Tarık Akan Yeşilçam’ın son jön’üdür. Çok kolaylıkla başka tercihler kullanabilecekken halkın sanatçısı olmayı seçen, Türkiye’nin aydınlanma ve demokratikleşme mücadelesine katılan bir entelektüeldir. Akan, kitap yazan, Nazım Hikmet ve Aziz Nesin Vakfı'nda yönetim kurulu üyeliği yapan, sendikal mücadelede yer alan, 12 Eylül faşizmine ve Ergenekon kumpasına karşı direnen gerçek bir sanatçıdır. 

Tarık Akan’ın ölümünden sonra AKP’lilerin sosyal medyada paylaştıkları mesajlar toplumun bir bölümünün akıl sağlığını ve vicdanını nasıl yitirdiği gösteriyordu. ABC Gazetesi’nin ilgili haberinde göreceğiniz gibi, “Bir RTE düşmanı daha gitti, ateşi bol olsun'' diye Twitter’da mesaj paylaşacak kadar insanlıktan çıkmış bu kesimin nasıl yaratıldığına bakmadan, aslında gerçek bir siyasal tartışma yapmak da olanaksızdır.

Konuyu biraz açalım; yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, halkın yüzde 72’si AKP iktidarının yolsuzluk yaptığına inanıyor. Yolsuzluk soruşturmasının tümüyle komplo olduğuna inananların oranı ise, yüzde 20’nin altında. Kalan yüzde 8 civarındaki kesimin de, nasıl oluyorsa, konu hakkında bir fikri yok. Türkiye’de yolsuzlukların yapıldığına inanan, hatta emin olanların oranı ise daha da yüksek; yüzde 91, iyi mi!

Peki bu durumda, AKP’ye oy veren yüzde 40-45 civarındaki seçmen kitlesinin önemli bir bölümü bu partiye, yolsuzluk yaptığını bile bile oy vermiş olmuyor mu? Evet, tam da böyle oluyor.

İnsanlar yolsuzluk yapan, “parasını çalan'' bir ekibe daha başka gerekçelerle, örneğin dinsel referanslarla oy veriyor. Öyle ki, “çalıyor ama bizden'' veya “başı secde görüyor'' diye düşünüyor.

Sıkı durun; araştırmalara göre AKP’ye dindar diye oy veren seçmelerin yüzde 20’si, aynı zamanda bu partinin yolsuzluk yaptığına da inanıyor. Buna karşı “olsun'' diyorlar, “Bu adamlar namaz kılıyor, dindar..''

Yani, bir dinleri var diye ahlaka ihtiyaçlarının olmadığını düşünüyorlar.

Dolayısıyla bu durum, basit bir, “hırsız ama benden'' mantığı ile açıklanabilecek bir tutum değil. AKP’nin yolsuzluk yaptığını bilerek oy verenlerin büyük kısmı, bunun kutsal amaçlar için yapıldığına inanıyor. Sorun da burada zaten. Böylece kötülük ve ahlaksızlık toplumsallaşıyor. Bunun adı gönüllü kulluktur.

Bu tablonun nedeni, laikliğin ve laik rejimin bu ülkede adım adım ve sinsice yıkılmasıdır. Toplumun dinselleştirilmesidir. Cumhuriyete ihanet eden kurucu kadronun ülkeyi gericiliğe teslim etmesidir. 

Bu nedenle toplumun bir kesimi diğerlerine karşı kinle yaklaşıyor. Bütün ortak zeminleri ve değerleri yıkıyor, düşmanlaştırıyor. Yeni bir cehalet dalgası toplumu kuşatıyor.

Toplumsal doku böyle bir bozulmaya uğrayınca, hepimizin kalbinde yer eden, anılarımızın en güzel parçalarından birini oluşturan ve siyasal tercihleri ne olursa olsun, bu ülkenin ortak değeri haline gelen Tarık Akan gibi büyük bir sanatçının ardından, hakaret ve küfür edebiliyorlar. Binlerce yılın içinden süzülerek gelen “ölenin arkasından kötü konuşulmaz'' geleneğini bile, akıl almaz bir kinle kenara atıyorlar.

İnsan sevgisinden böyle uzak, yürekleri böyle kinle dolu, zihinleri Ortaçağ karanlığında kaybolmuş gerici bir siyasal hareket, 21. yüzyılda etnik ve dinsel mimarisi/matrisi çeşitlilik içeren modern ve büyük bir ülkeyi yönetemez. Toplumu birleştirip ortak değerler oluşturamaz.. Baskı, kin ve nefret üretir. Kadını köleleştirir, insanları kullaştırır. Halkın iradesini teslim alır. Dahası iyi, güzel, modern, aydınlık, eşitlikçi ve özgürlükçü ne varsa ona dünşanlık gösterir. 

Bu nedenle onların bir Tarık Akan'ları yok.. Ve hiç olmayacak da.

Akit yazarı Abdurrahman Dilipak gibi şeriatçıların ve Fehim Işık gibi Abantçı-Amerikancıların saldırısı, ancak Tarık Akan'ın değerini yükseltir, onu yüceltir. (Bu arada soralaım; şeriatçı Abdurrahman Dilipak için 'demokratik' gerekçelerle mahkeme mahkeme olaşarak kendisini paralayan, dahası liberalizmi solculuk sanan Şanar Yurdatapan, ahmakça katkıda bunudğunu bu tablodan mutlu mu?)

Dolayısıyla, en az onlar kadar yüksek bir kararlılık ve netlikle mücadele etmeden, öncelikle “gönüllü kulluk'' düzenini yıkmadan, bu ülkenin aydınlığa çıkması mümkün değildir. Yeniden aklın ve bilimin yol göstericiliği egemen olmalıdır. İşte bunun adı laikliktir. Laiklik, insan aklının ve vicdanının özgürleşmesidir. 

Ne diyelim.. Bazen söz  bitiyor! Teşekkürler Tarık Akan... Hayatımıza kattığın her şey için. Bu ülke yeniden kula kulluğun olmadığı aydınlık günlere çıkacaktır. Huzur içinde uyu.

Keskin Kalem

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

Mutfakların Efsanevi İsmi Sonsuza Uğurlandı: Ünlü İş İnsanı Hayatını Kaybetti
İpragaz'ın kurucusu Yücel Kurttepeli hayatını kaybetti
"Temmuzda artış yapılmayacak"
Milli Emlak 400 Tarla ve Arsayı Satışa Çıkardı: Aylık Sigara Parasıyla Tarlanız Olabilir!
ABD'li çip şirketi Nvidia, İsrailli Run:ai'yi satın alacağını duyurdu