İstiklal Caddesi ve Taksim, bir dönem kendisini oraya ait hissedenlerin, İstanbul'da hangi üniversitede okursa okusun, yolu kesinlikle oradan geçenlerin, gençlerin, sevgililerin, dostlukların, arkadaşlıkların merkezi halinden hızlı bir dönüşüme uğradı.
Mart 2016'da düzenlenen canlı bomba saldırısı ile yüz senelik pastaneler, kitapevleri, canlı müzik mekânları bir bir kapandı, ünlü markalar başka adresleri mesken tuttu. Neredeyse özgürlük simgesi haline gelen İstiklal Caddesi bugün bambaşka bir yere dönüştü. Kimileri ruhunu kaybettiği mevzusunda aynı fikir, kimileri de "Biz gitmedik, hep buradaydık" diyor. Ancak bir gerçek var ki, İstiklal Caddesi ve Beyoğlu, bugün artık başka bir yer haline geldi.
Bu sebeple 31 Mart yerel seçimlerinden beklenmedik şekilde birinci parti olarak çıkan CHP’nin başarısının domine ettiği Twitter’da öne çıkan paylaşımlardan biri de Beyoğlu ilçesiyle ile ilgiliydi: "Make, Beyoğlu great again!"
Son olarak eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanyalarında kullandığı sloganın bu versiyonu ile, tarihinde ilk kez Beyoğlu yönetimini kazanan CHP’nin başkanı İnan Güney’den Beyoğlu’nu yeniden "mükemmel" yapması bekleniyordu. Kendisi de görmezden gelmeyerek, altı milyon kişiye ulaşan bu tweet’e "Hep birlikte" yanıtını vermeyi dikkatsizlik etmedi elbet. Zira, seküler gece yaşamının öne çıkan bölgesiyken AKP’nin elinde yaşadığı kültürel dönüşümle "eski tadı kalmayan" Beyoğlu’nun, özellikle Asmalı Mescit, Galata, İstiklal Caddesi ve Nevizade’nin anlamı büyüktü.
Önce 2011’de dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlığı sebebiyle sokaklardaki masaların toplatıldığı, peşinden 2013’teki Gezi eylemleri sonrası eskiye göre "tenhalaşan" Beyoğlu’nda esnafın peş peşe kutlama indirimi yapması da bunu doğrular nitelikteydi.
Altı boş gerekçelerle ülke genelindeki festivalleri iptal etmekten geri durmayan iktidarın elinden alınan Beyoğlu’nda muhalif seçmen, geri dönmesini umduğu "cıvıl cıvıl" gece yaşamının provalarına, seçim kutlaması için düzenlenen sokak partisiyle Asmalı Mescit’te, seçimlerden iki gün sonra (2 Nisan) başladı.
Salı günü olmasına rağmen partinin düzenlendiği Asmalı Mescit Şehbender Sokak’tan taşan bir kalabalık vardı. 31 Mart’ta Saraçhane’deki kutlamadan farklı olarak daha çok gençlerden oluşsa da duygu aynıydı: Rahatlamışlık ve coşku.
Bin kişiden fazla olduğu kolaylıkla söylenebilecek kabalık, saatlerce şarkılar söyleyerek dans etti. Birbirini tanımayan fakat ortak bir duyguda birleşen insanlar, Galatasaray’ın yıldızı Icardi ile özdeşleşen şarkıyı Beyoğlu için söylerken kadehlerini tokuşturuyordu: "Gel bir sarayım, aşkın olayım."
Partiye gelenlerden bazılarıyla konuştuğumda Beyoğlu’na artık pek uğramadıklarından bahsettiler; sevdikleri meyhanelerin, barların kapandığından, Beyoğlu kitlesinin değiştiğinden ve mecburen ayaklarını çektiklerinden… Bazıları ise biraz övünerek biraz da aidiyet hissinin verdiği duygusallıkla Beyoğlu’nu hiç bırakmadıklarından, evet eski tadı olmasa bile yerinin ayrı olduğundan bahsetti: "Biz Beyoğlu’ndan hiç gitmedik, hep buradaydık."
Hepimizin en az bir kez duyduğu, dilden düşmeyen "eski Beyoğlu"nu sorduğumda ise dünyaca ünlü grupların konsere geldiği, kültür-sanat etkinliklerinin çeşitliliği mevzusunda insanları kararsız bırakan o Beyoğlu’nun tam olarak geri dönmeyeceğini düşünenler az değildi. Çoğunluk, "5 yıl önceye, eğlence kültürünü doyasıya yaşadığımız, kitlenin daha kaliteli olduğu zamana dönse yeter" diyordu ve bunun olacağına inanıyorlardı.
Akşam süresince ağırlıklı olarak Mor ve Ötesi, Duman ve Tarkan’ın eski şarkıları eşliğinde, en ufak bir taşkınlığın bile yaşanmadığı partide doyasıya eğlenen kalabalık, gece yarısına doğru müziğin kapanmasıyla, biraz bitap düşmüş bir şekilde Asmalı’dan ayrılmaya başlamıştı.
"YEREL YÖNETIMIN DAHA ÇOK YANIMIZDA OLMASINI BEKLIYORUZ"
Evet, özellikle hafta sonları Beyoğlu’nun kalabalık olmadığını kimse söyleyemez fakat bayram tatili için şehirden ‘kaçan’ İstanbulluya rağmen bu cuma ve cumartesi günü her zamankinden fazla bir kalabalık vardı.
Genelde iyi kötü yer bulunabilen, Mis Sokak-Pera arasındaki eğlence mekânlarının doluluğu da bunu kanıtlıyordu.
Asmalı’da meyhane işleten orta yaşlı bir esnafa, masalardaki gereksinimleri kontrol ettiği sırada kalabalığı sorduğumda, "Hemen cafcaflı günlere dönmez tabii fakat insanların seçim sonrası Beyoğlu’na çıkası gelmiş" yorumunu yaptı hemen. Lafı uzatması ve heyecanlı ses tonu, şimdiden beklentiye girdiğini gösteriyordu:
"Eskiden mekânlar arası çok güzel rekabet ederdik, bu da kaliteyi artırırdı. Müşteriyle daha sıcak iletişim vardı, gene var fakat müdavim kültürü daha başkaydı. Şimdi beklentimiz, belediyenin esnafın daha çok yanında olması, karar alırken işin içine bizi de sokması, gelip bizi dinlemesi... İşgaliye konusuna, dışarıya atılan masa konusuna, ruhsat konusuna eğilirlerse esnafın da yüzü güler müşterinin de. Beyoğlu kazanırsa İstanbul da kazanır, devlet de kazanır. Bu bir süreç tabii fakat ne yalan açıklayalım biz umutluyuz."
Pera’da bir 'after' mekânının dışında keyifli ve biraz yorgun şekilde sıra bekleyen, 40’larının başlarında olduğu anlaşılan kadına ise Beyoğlu’nun değişimini sorunca yakınsa da kapıyı açık bıraktı:
"Çok Orta Doğu turisti odaklı bir yer hâline geldi burası. Adım başı parfümcü, adım başı nargile kafe… İstiklâl’de yürürken burnuma parfüm dayansın istemiyorum mesela. Sevdiğimiz meyhanelerin çoğu da kapandı, sadece lezzetli yemek için bile kalkıp gelirdik buraya. Artık 1-2 mekân kaldı gittiğimiz... Kısacası yerel halka hitap etmemeye başladı Beyoğlu. Ama giden esnaf geri gelirse, vasatlaşan kalite iyileşirse seve seve daha sık geliriz."
Yakın olduğunuz ama görüşemediğiniz arkadaşınızla yıllar sonra hiç kopmamış gibi kaldığınız yerden devam edersiniz ya, bu hafta Beyoğlu’nda böyle bir buluşma vardı sanki. İyileşmesi umulan 'Beyoğlu ruhuyla' özlem giderme telaşı, erken başlamıştı.