Depremlerin büyük yıkıma neden olduğu Hatay'da yaralanan gazetecilerden biri de İskenderun'da yerel bir gazetede çalışan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) İskenderun temsilcisi Akın Bodur'du. Depremden 8 saat sonra 5 katlı binanın enkazından, sol el bileği çakıyla kesilerek kurtarılan 55 yaşındaki Bodur'un sol kolu tedaviye alındığı hastanede geçirdiği ameliyatla dirseğinden kesildi. Bodur'un tedavisi ambulans uçakla sevk edileceği İstanbul'da devam edecek.
Merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde, 10 ilde on binlerce kişi yaşamını yitirdi. Depremlerde 21 gazeteci de enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Depremlerin büyük yıkıma yol açtığı illerden biri de Hatay oldu. 7.7 büyüklüğündeki ilk depremin ardından, İskenderun ilçesi Çay Mahallesi 101 Sokak'taki 5 katlı M. Tekin Apartmanı da yerle bir oldu. İskenderun Ses Gazetesinde muhabir olarak görev yapan, TGC İskenderun temsilcisi Akın Bodur da binanın 1'inci katındaki dairede birlikte yaşadığı annesi Şükran Bodur (82) ile birlikte enkaz altında kaldı. Anne Şükran Bodur yaşamını yitirirken, koluna demir saplanan ve sol el bileği enkaz altında sıkışan Akın Bodur, kardeşi ve arkadaşlarının yardımıyla, sol eli bileğinden çakıyla kesilerek kurtarıldı.
'Kendi kendimi telkin ettim'
Bodur, yaşadıklarını, kendisini Hatay'da tedavi gördüğü hastanede ziyaret eden Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Nuri Kolaylı'ya şu sözlerle anlattı:
"İnanılmaz büyük bir gürültü ve sallanmayla derin uykumdan uyandım. İlk aklıma gelen, ayakta bile zor durabilen 82 yaşındaki annem olmuştu. Odalarımız yan yanaydı ve yataktan fırladığım gibi koştum. Annem yatakta oturuyordu. "Anne sen kalkma, ben seni alacağım" derken sözlerim yarım kaldı ve bina üzerimize çöktü. Gözlerimi açtığımda başımı ve sağ elimi 3-5 santim oynatabiliyordum. Sol kolumu ve ayaklarımı kımıldatamıyordum. Enkaz altında kaldığımı idrak ettiğimde hemen anneme seslendim. Ortalıkta çıt yoktu. Meslek hayatımın 33 yılında defalarca deprem felaketlerini, selleri, Suriye savaşını haber yapmış biri olarak, hemen kendime sakin olmamı telkin etmeye başladım ve etrafı dinlemeye başladım. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyorum ama bir anda "Anne, ağabey" diye bir ses duydum. Biraz dinleyince kardeşim Murat olduğunu anladım ve "Murat ben buradayım" diye seslendim. Kardeşim Murat, "Ağabey bekle yardım getireceğim" deyip gittiğinde umudum yeşermişti. Bir süre sonra sesler gelmeye başladı. Kardeşim, mahallemizde bulabildiği arkadaşlarıyla enkazı; elleriyle, çekiçlerle, tornavidayla, bulabildikleri her şeyle kazmaya başlamışlardı. Depremden kurtulan ağabeyim de bulunduğu yerden hızla gelip kurtarma çalışmalarına katılmıştı. Bu arada oksijenim bitmiş, nefes almakta zorlanıyordum. "Murat, nefes alamıyorum, bana hava deliği açmanız lazım" diye seslendim ve çok kısa sürede bir hava deliği açtılar. Zaman algım kaybolduğu için kaç saat geçtiğini anlayamıyordum; ama yavaş yavaş bana yaklaştıklarını hissedebiliyordum."
'BİLEĞİMİ DERHAL KESİN DEDİM'
Sol el bileğinin sıkıştığını ve bu yüzden enkaz altından çıkmasının mümkün olmadığını belirten Bodur, kardeşine bileğini kesmelerini söylediği anlattı. Bodur, "Bir süre sonra bana yandan ulaştılar. Önce ayaklarımı kurtardılar. Baş kısmımı rahatlattılar. Ancak sol koluma gelince durdular. Ne olduğunu sorduğumda, sol kolumun çok sıkıştığını söylediler. Dışarıda konuşuyorlardı ve ben duyabiliyordum. Koluma demir saplandığını, sol bileğin enkaz altında sıkıştığını ancak arama- kurtarma ekiplerinin aletleriyle kurtulabileceğini söylüyorlardı. Kardeşim "Ağabey yardım çağıracağız. Beklememiz gerekiyor" dediğinde büyük afetlerde, yardımların nasıl gelip gelmediğini bilen birisi olarak, o anda bir karar vermem gerekiyordu. Gazetecilik mesleğimin vermiş olduğu tecrübe ile bu kararı verdim ve kardeşime "Bileğimi derhal kesin" diye seslendim. Kardeşim ve arkadaşlarının "Kesinlikle olmaz" demelerine rağmen, "Kesmezseniz burada ölürüm" diye ısrar ettim. Bunun üzerine aralarında tartışmışlar ve ambulans aramaya çalışmışlar ama telefonlar çalışmadığı için ulaşmak mümkün olmamış. Bunu duyunca, "Ben burada yattığım sürece 6-7 ambulans geçti ancak uzun süredir geçmiyor" dedim. "Bileğimi kesin, ben hazırım" dedikten sonra, hemen hazırlıklara başlamışlar. Bir arabayı çok yakına getirmişler. Beni kaydırarak çıkarmak için bir battaniye bulmuşlar. Ve küçük bir çakıyla sol bileğimi kestiler. Bundan sonrasını hatırlamıyorum. Öğretmen olan abim hemen sol koluma turnike yapmış, kan fışkıran bilek kısmıma ise üzerinden çıkardığı bir kazakla baskı uygulayarak hastaneye getirmişler. Hastanede bir saat bekledikten sonra ameliyata girmişim ve kolum dirsek kısmından kesilmiş" dedi.