'Ne Yapmalı? Yuvarlak Masa Toplantılarının' üçüncüsü Sosyal Araştırmalar Vakfı’nda gerçekleştirildi.
Bir süredir İstanbul’da Sosyal Araştırmalar Vakfı (SAV) bünyesinde yürütülmekte olan Ne Yapmalı? başlıklı yuvarlak masa toplantılarının üçüncüsü 14 Nisan, Pazar günü gerçekleştirildi. Bu konuda vakıftan yapılan açıklama şu şekilde:
“Ne Yapmalı? yuvarlak masa toplantılarını düzenlemekteki amacımız, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda emek ve demokrasiden yana güçlerin ne yapması, nasıl bir yol izlemesi gerektiği hususunda fikir alışverişi yapmak, farklı önerileri tartışmak.
Solun farklı kesimlerinden, sendikalardan, siyasi partilerden, sosyalist hareketlerden ve oluşumlardan gelen konuşmacıların ve aydınların fikir ve önerileri, vakfımızın web sayfasında (www.sav.org.tr) ve Facebook kanalımızda yayınlanacak. Bu yılın son çeyreğinde yine İstanbul’da aynı konuda genel katılıma açık bir sempozyum düzenlemeyi planlıyoruz.”
Önceki toplantılarNe Yapmalı? yuvarlak masa toplantılarının birincisi Ocak ayında gerçekleştirilmiş, konuşmacı olarak Arzu Çerkezoğlu (DİSK), Hakan Öztürk (EHP) ve Sungur Savran (DİP) yer almışlardı.
Şubat ayında gerçekleştirilen ikinci toplantıda Nuray Sancar (EMEP), Alp Altınörs (ESP) ve Hakan Dilmeç (Kaldıraç) konuşmacı oldular.
Pazar günü gerçekleştirilen üçüncü toplantıda ise Foti Benlisoy (Başlangıç) ve sosyolog Hakan Koçak yer aldılar. Konuşmacıların verdikleri yanıtlar özetle şu şekildeydi:
Sol/sosyalist bir iktidar olanağı var mı?Foti Benlisoy Günümüzde solda ağır bir kriz yaşandığını, siyasi partilerin sınıf temsiliyetinin zayıfladığını söyleyebiliriz. Aslında büyük toplumsal kabarışlar ile karşılaşıyoruz ama bunlar mutlaka sol bir karakter taşımıyor. Bu da onların ufkunu sınırlıyor. Bir anlamda devrimsiz devrimcilik dönemindeyiz. İşçi sınıfının ve sosyalist hareketin güçlenmesi gerekiyor. Bu olmaksızın bir sol sosyalist iktidar perspektifi olanaklı görünmüyor.
Hakan Koçak 1991-92 travmasının etkilerini hala yaşıyoruz. Bir anlamda tarihte geriye gidiş yaşıyoruz, 1789’un sloganları yeniden gündeme geliyor. Fakat aynı zamanda büyük bir proleterleşme dalgası da var karşımızda, işçi sınıfının varlığı giderek daha çok hissediliyor. Zengin bir arayış evresindeyiz. Bu evrede ideolojik cesarete ihtiyacımız var. Örneğin kamulaştırmayı güçlü şekilde savunabiliriz.
Sosyalist hareket nasıl bir strateji izlemeli?Foti Benlisoy Proleterleşme ve metalaşma süreçleri yaşanıyor. Sınıfın siyasal varlığını yeniden kurmalı, sınıf siyaseti/kimlik siyaseti ayrımını kısa devreye uğratmalıyız. Sınıf hareketini “sektörel” olarak görme yanlışından kurtulmak gerek. Örneğin Kürt siyasal sosyalliği sadece bir demokrasi meselesi değil, sınıf hareketinin parçası olarak görülmeli. Güncel zaman ile güç ve deneyim biriktirme zamanını birbirine bağlamalıyız. Ayrıca başka türlü bir toplumsal işleyişin olanağını gösteren somut deneyimler büyük önem taşıyor. İstibdat karşıtlığının kızıl kipini yaratmamız lazım.
Hakan Koçak Proleterleşme yaygınlaşıyor. Üç tip hareketi bir arada düşünmeliyiz: 1) Sosyal haklar mücadelesi, 2) Sermayeye karşı işçi mücadeleleri, 3) Farklı bir yaşama işaret eden ütopik uğraklar. Günümüzde kimlik siyaseti, kentsel hareketler vb. aslında sınıf siyasetiyle birleşmek zorunda kalıyor. Kadın hareketinin, Kürt hareketinin, gençlik hareketlerinin de sınıf hareketinden kopuk olmadığını onunla bütünleşme ihtiyacı hissettiğini görmekteyiz.
Solun ortak davranabilme potansiyeli nasıl geliştirilebilir?Foti Benlisoy Sosyalist hareket içi farklılıklar ağırlıklı olarak yapay ve aşılabilir nitelikte görünüyor. Ülkedeki büyük siyasal kutuplaşmanın esiri olmamamız lazım. Toplumsal mücadele içinde birleşik eylem zeminleri yaratabiliriz. Taşerona, iş cinayetlerine vb. karşı birleşik siyasal kampanyalar örgütlememiz gerekirdi. Küçük de olsa birleşik bir sosyalist hareket ülkedeki mevcut siyasi saflaşmayı değiştirebilir.
Hakan Koçak İstibdada karşı geniş ve heterojen bir kitle var. Bunun içerisinde sınıf meselesini esas olarak sosyalistler taşıyabilir. Genel ve ortak kampanyalar yapılabilir, aslında ayrı kampanyaların çoğu kez toplumsal karşılığı yok. Sosyalist hareket içinde en önemli ayrıştırıcı dinamiğin Kürt meselesi olduğunu görüyoruz. Sosyalistlerin bu konuda kendine özgü bir pozisyon ve söylem geliştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum. OHAL’e rağmen inatçı bir işçi eylemliği gördük, bunun artarak devam edeceğini söyleyebiliriz. Ortak davranma yönünde bir sağ duyu geliştirmemiz gerekiyor.