Ülkeyi cehenneme döndüren vergiler fakiri daha fakir yaptı!
Fırtına henüz geçmiş değil. Devam edeceği kesin!
Seçim öncesi bol keseden dağıtılan paraların, hiçbir plan ve programa dayanmadan yapılan harcamaların ekonomik dengeleri bozması bu korkunç zamları doğurdu.
Akaryakıta Cumhuriyet tarihinin en büyük zammının yapılmasının (yüzde 198) hakkaniyetle, insafla bağdaşır bir yanı olabilir mi?
Millet zam ile zulüm arasında…
“Bugün yediğin hurmalar, yarın mideni tırmalar” denir.
Seçim öncesi bol keseden harcanan paralar da bugün bütçeleri parçalar!
Demokratik Batı dünyasında güven kaybetmiş bir ülkenin üst düzey yetkililerinin Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gezisine çıkıp para bulmaya çalışması üzücü ve incitici bir durumdur. Ayrıca…
Arap ülkelerinden borç para almak kurtarmaz Türkiye'yi…
Sadece aspirin tedavisi gibi, baş ağrısını dindirir.
Ekonominin kurallarını uygulamak, üretimi arttırmak zorundayız.
Aklın ve bilimin yolundan ayrıldıkça daha çok batarız!
Artık gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geldi.
Birkaç gün önceki yazımda “Ağır zamların geleceği belliydi, millet seçimde oy verirken bunu düşünmeliydi” demiştim.
Birçok okurdan itiraz geldi.
”Biz oy vermedik!” dediler.
Evet, “Tek Adam” rejimine seçmenin yüzde 48'i oy vermedi ama yüzde 52'si oy verdi.
Memleketin geldiği durum ortada!
Şimdi merak ettiğim konu şu:
Yüzde 52 ne diyor bu duruma?
Oy verdiği iktidarın zamlarını, dayatmalarını nasıl karşılıyor?
Tepemize inen vergilerden memnun mu?
Hâlâ “Dünya bizi kıskanıyor” “Türkiye Yüzyılı'nı başlattık” gibi abartılı sözlere inanıyorlar mı?
Yoksa, hamaset ve popülizme inanmanın ülkeyi ne hale getirdiğini idrak ettiler mi?
Seçimi kazanan yüzde 52'nin hâlâ zafer coşkusu içinde olduğunu sanmıyorum. Çünkü ekonomik yangının alevleri onları da sardı.
8 ay 9 gün sonra (31 Mart 2024'te) “Belediye Seçimleri” var. Vatandaşın önümüzdeki 5 yıl içinde iktidardan hesap sorabileceği tek gün, o gün!