Sözcü yazarı Yılmaz Özdil: Sosyal medya olmasa hepimizi gömerler kimsenin haberi olmaz

Göçük altında bırakılan gerçekleri, vatandaş gazeteciler bulup çıkardı.

19 yıl önceydi.

Yine böyle bir deprem felaketiydi.

Ama Türkiye'de değil, tee Hint Okyanusu'ndaydı.

9.3 büyüklüğündeydi.

Hatırlarsınız…

Tsunami oluştu.

Endonezya kıyılarına vurdu.

230 bin insan hayatını kaybetti.

Dünya orada ne olduğunu merak ederken, dünyanın en büyük haber ajansları felaket bölgesinden henüz tek kare görüntü bile geçememişken, o güne kadar dünyada adı sanı bilinmeyen bir tabloid gazete, Norveç gazetesi Verdens Gang şakır şakır videolar yayınlamaya başladı.

Onbinlerce muhabiri bulunan, en ileri iletişim teknolojilerine sahip olan Amerikan, İngiliz, Fransız haber ajansları çuvallamıştı, felaket bölgesine ulaşamadıkları için görüntü alamıyorlar, aktaramıyorlardı.

Ama, tee Norveç'teki küçücük tabloid gazete, felaket bölgesinde “muhabiri bile yokken” bunu olağanüstü şekilde başarıyordu.

Çünkü…

Norveç dışında tanınmayan bu gazete, bu felaketten bir yıl önce klasik habercilik yöntemlerini terkederek “vatandaş gazeteciler” için özel telefon hattı kurmuştu, Norveç genelinde bunun reklamını yapmıştı, her Norveç vatandaşını “muhabir” olmaya davet etmişti.

Tsunami vurur vurmaz, felaket bölgesinde bulunan Norveçli turistler cep telefonlarıyla görüntüleri kaydetmiş, gazeteye göndermişti.

Yani, aslında ortada bir habercilik mucizesi yoktu.

Zeka vardı.

Klasik habercilik yöntemleri “gerizekalı” durumuna düşmüştü.

Böylece, dünyanın en büyük haber ajansları tsunaminin ilk ürpertici dakikalarını ıskalarken, Norveç gazetesi bölgedeki vatandaş muhabirlerinden faydalanarak, tsunamiyi saniye saniye göstermişti.

Basın tarihinde milattı.

Habercilik refleksinde rakipsiz olan Amerikan medyası bile fena çuvallamıştı ama, aslında “vatandaş gazeteciliği” denilen kavram, 90'lı yıllarda Abd'de ortaya çıktı.

Mesleği gazetecilik olmayan kişilerin habere tanıklık etmesine, o haberi görüntülemesine, teknolojiyi kullanarak yayınlamasına, yani, o haberi topluma aktarmasına “vatandaş gazeteciliği” deniyor.

Günümüzde cep telefonu kullanan herkes, Facebook, Twitter, Instagram kullanan herkes “vatandaş gazeteci” kabul ediliyor.

Cep telefonu kullanan ve haber görüntüleyerek yayınlayan herkes, aslına bakarsanız “kişisel medya”larını kurmuş oluyorlar.

Bu görüntüledikleri haber, dijital sosyal paylaşım imkanlarıyla yayıldığında, kişisel medya'ları kitlesel medyaya dönüşüyor.

19 yıl önce Hint Okyanusu'nda yaşanan deprem, işte bu anlamda milattı.

Geleneksel medya, haberi acilen verebilme duygusuyla yanıp tutuştuğu halde, haberin hızına yetişemedi.

Profesyonel gazetecilerin boşluğunu, olay yerindeki vatandaş gazeteciler doldurdu.

Sıradan vatandaşlar, küresel boyutta habere imza attı.

O günden beri, profesyonel gazetecilerle vatandaş gazeteciler birlikte yürüyor.

Gazeteciler işini yapıyorsa, vatandaş gazeteciliğine ihtiyaç olmuyor.

Ama…

Gazetecilik ne kadar azalırsa, vatandaş gazeteciliği o kadar artıyor.

Profesyonel gazetecilik, amatör gazetecilik ruhundan ne kadar uzaklaşırsa, aslındaki bizatihi vatandaştan o kadar uzaklaşmış oluyor.

Türkiye'de 55 milyon kişinin akıllı tabir edilen cep telefonu var.

Türk vatandaşları günde ortalama 8 saat internet kullanıyor.

Türk vatandaşları günde ortalama 4 saat sosyal medyada kalıyor.

Ebeveynine ait cep telefonundan internete giriş yapabilme yaşı 2'ye indi, sadece beş yıl önce anca 5 yaşındakiler becerebiliyordu.

Kereste medya yöneticileri bu tabloyu idrak edemiyor.

Dijital çağ'da sansür imkansızdır.

Gazeteciler görevini yapmazsa, o görevi vatandaş üstlenir.

“Biz gerçekleri yayınlamazsak, vatandaşın haberi olmaz” diye düşünen zihniyetin, aslında kendisi dünyadan bihaberdir.

Pazarcık/Elbistan depremleri, Türk medyasında milattır.

Türk halkı orada olan biteni gazetecilerden değil, vatandaş gazetecilerden öğrendi.

Türk halkı, kendisinin haber alma hakkını, kendisi sağladı.

Göçük altında bırakılan gerçekleri, vatandaş gazeteciler bulup çıkardı.

Enkazın arkasına saklanan medyamızı da Afad kurtarır artık!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.