TCMB'de ekonomist olarak görev yapan Abdullah Kazdal ve araştırmacı Ece Taşan’ın hazırladığı "İkinci Çeyrek Milli Gelir Verileri İktisadi Faaliyetin Ana Eğilimi Hakkında Ne Söylüyor?" başlıklı analiz yayımlandı.
Analizde, büyüme kompozisyonunun sürdürülebilirlik ve dezenflasyon süreci açısından kritik bir unsur olduğu vurgulandı. Özellikle salgın sonrası dönemde büyüme oranlarının yüksek olmasına rağmen çoğunlukla iç talep kaynaklı gerçekleştiği ifade edildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılının ikinci çeyreğinde sabit fiyatlarla milli gelir bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 2,5 artış gösterdi. Revize edilen verilere göre, yılın ilk çeyreğinde bu oranlar sırasıyla yüzde 1,4 ve yüzde 5,3 olarak kaydedildi. Böylece, yılın ilk yarısında milli gelir yıllık bazda yüzde 3,8 artış sağladı. Bu veriler, iktisadi faaliyetin ikinci çeyrekte dezenflasyon patikasıyla uyumlu olarak yavaşladığını gösteriyor. Yazıda, yılın ilk yarısındaki iktisadi faaliyet ana eğilimi, milli gelir verileri çerçevesinde harcama ve üretim yönünden inceleniyor.
Analizde, yılın ilk çeyreğinde büyümeye en yüksek katkının nihai yurt içi talepten geldiği belirtilerek, bu katkının özel tüketimdeki artıştan kaynaklandığı ifade edildi. İkinci çeyrekte ise parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkileriyle birlikte nihai yurt içi talepte belirgin bir yavaşlama gözlemlendi. Bu dönemde, stoklarla birlikte değerlendirildiğinde yurt içi talebin 365 günlük büyümeye katkısı 1,2 puana gerilerken net ihracat da olumlu bir katkı sağladı. İlk yarıda büyüme bileşenlerinin giderek daha dengeli bir talep görünümüne işaret ettiği değerlendiriliyor.
Gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verileri üretim açısından incelendiğinde, yıllık büyümenin temel belirleyicisinin hizmetler sektörü olduğu görülüyor. Hizmetler sektörü, yıllık bazda yüzde 3,1 oranında büyüyerek büyümeye katkıda bulundu ancak bu katkı geçen çeyreğe göre azalma gösterdi. Sanayi katma değerinin yıllık büyümeye katkısı ise ikinci çeyrekte negatif yönde etkileyerek 0,4 puan gerileme kaydetti. Çeyreklik bazda GSYH’de sanayi üretiminin katkısının azaldığı gözlemlendi. Sanayi sektöründeki zayıf görünüm, takvimsel gelişmelerle de ilişkilendirildi. İkinci çeyreğe denk gelen bayram tatilleri, çalışma günü kayıplarına neden oldu ve bu durum sanayi üretimindeki dalgalanmayı artırdı.
Sanayi üretiminin aylık değişimine bakıldığında, köprü günlerinin olduğu aylarda ilave bir oynaklık gösterdiği belirtildi. Bu dalgalanmanın köprü günü içeren ayların hemen hepsinde aşağı yönlü olduğu ifade edildi. İkinci çeyrekte sanayi üretimi, köprü günlerini içeren iki ayda oldukça dalgalı bir seyir izledi ve çeyreklik bazda yüzde 3,9 oranında daralma yaşadı. Köprü günlerinin sanayi üretimine etkisi, önceki emek harcamaları ile uyumlu olarak yeniden hesaplandığında, bir köprü gününün sanayi üretimini aylık bazda yüzde 1,3 civarında düşürdüğü bulundu. Farklı hesaplamalar, köprü günlerinin sanayi üretiminin çeyreklik değişimi üzerindeki etkisinin 0,8 ila 2,3 yüzde puan aralığında olduğunu gösterdi.
Analizdeki değerlendirmelere göre, sanayi üretimi ile sanayi katma değeri arasındaki yüksek ilişki ve sanayi katma değerinin GSYH içindeki ağırlığı göz önüne alındığında, köprü günlerinin sanayi üretimi üzerinden GSYH’nin çeyreklik büyümesini 0,15 ila 0,45 yüzde puan aşağı çekebileceği öne sürüldü. Bu durum, üçüncü çeyrek sanayi üretimi ve milli gelir verilerinde yukarı yönlü bir etki yaratabilir. Özetle, 2024 yılının ilk yarısına ilişkin milli gelir verileri, ilk çeyrekte öne çekilen talep ve ikinci çeyrekteki köprü günleri gibi faktörler göz önüne alındığında, iktisadi faaliyet ana eğiliminde ılımlı bir zayıflama yaşandığını göstermektedir. Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler de yurt içi talebin yavaşlamaya devam ettiğine işaret etmekte. Bu çerçevede, yılın ikinci yarısında talepteki dengelenmenin dezenflasyon sürecine katkısının güçlenerek devam etmesi beklenmektedir.