Bu dönemin kariyer açısından önemini vurgulayan Kıncak, “Aslında birey, kariyer tasarımıyla ilk defa hayatının bu döneminde bilinç düzeyi artmış bir şekilde karşılaşmaktadır. Bu yönerge, sınav sonucuyla yerleşmek isteyen öğrenciler için başlangıçtaki ilk adımdır. Özetle tercih rekabetindeki ilk değişken, sınav sonucunun diğer öğrencilerin sınav sonuçlarına olan sıralama üstünlüğüdür” dedi.
“GELECEĞİNİ NASIL ŞEKİLLENDİRMEK İSTEDİĞİNE KARAR VERMELİ”
Sınavla oluşan sıralama sonrasında ortaya çıkan seçeneklerin doğrultusunda öğrenciler tercih listelerini nasıl oluşturması, hangi kriterlere dikkat etmesi gerektiğini de söyleyen Kıncak, “Öğrencinin, ailesinin desteği ile cevaplayacağı anahtar sorular “Geleceğimi nasıl tasarlamak istiyorum? Hayattan beklentilerim neler? Kendimi nerede ve hangi koşullarda mutlu hissedebilirim?” şeklinde sıralanabilir. Birey bu cevapları ararken doğduğu andan itibaren bütün gelişimini izleme fırsatı bulmuş ebeveynlere büyük roller düşmektedir. Çocuğu tanımak ne kadar önemli ise ergenliğin “kimlik arayışının” başladığı bu dönemde çocuğun karmaşalarını anlamak da bir o kadar önemlidir” dedi. LGS tercih sisteminin teknik şekil yönüyle iki farklı yerleştirme alternatifi sunduğunu söyleyen Kıncak, “Yerel (adrese dayalı) yerleştirme, sınava girmeyen öğrencilerin de yararlanacağı yerleştirme türüdür. Öğrenciler yerel yerleştirme tercihinde adreslerine yakın konumlanan en az 1 en fazla 5 okulu -sınav sonucuyla yerleşmek isteseler dahi- öncelikle tercih etmek zorundadır. Ayrıca bu okullardan en fazla aynı türden 3 tanesini yazabilirler. Örneğin beş tercihini doldurmak isteyen bir öğrenci 3 tane Anadolu Lisesi, 1 Meslek Lisesi, 1 Anadolu İmam Hatip Lisesini tercih olarak yazabilir. Yerleştirme sisteminin ikinci alternatifinde sınav sonucu ile tercih ekranı oluşmakta ve öğrenci yine beş tercih hakkına sahip olmaktadır. Öğrenci, sınav puanı ile okul tercihi yaptığında öncelikli yerleşim bu liste üzerinden şekillenmektedir. Öğrenci bu tercih listesindeki okullardan birine yerleşemediği takdirde yerel yerleştirme devreye girmektedir. Bu listede beş tercihi de aynı türden lise olarak konumlanabilir. LGS sisteminde yer alan sınav, sıralama ölçütüyle tercih sistemini şekillendirmektedir. Öğrencilerin sınavdan aldıkları puanlar değil, sınav sonucunda içinde yer aldıkları yüzdelik dilim lise yerleştirmelerini şekillendirmektedir” dedi. Yüzdelik dilimi de açıklayan Kıncak sözlerine şöyle devam etti: “Sınava giren öğrenci sayısının 100’e bölünmesi ile elde edilen değerdir. MEB’in açıklamalarına göre 1 milyon 472 bin 303 öğrenci bu yıl sınava girmiştir. Bu veri, bir yüzdelik dilimde yaklaşık 14 bin 723 öğrencinin yer aldığı anlamına gelir. 2020 verilerine göre bir yüzdelik dilimde yer alan öğrenci sayısı 2019 verilerine göre yüzde 43’lük bir artış göstermiştir. Bilindiği üzere bu durumun temel nedeni sekiz yıl önce 60-66 aylık çocukların birinci sınıfa başlaması uygulamasının başlatılıp sonra kaldırılmasıdır. MEB, tercih sistemine büyük etkisi olan bu duruma sınavla öğrenci alan okulların kontenjanlarını artırarak ve bu nitelikte yeni okullar açarak çözüm üretmiştir. Fakat çözümüm net etkisi, yerleştirmeler sonrasında değerlendirilebilir. Aileler bu kısımda LGS tercih kılavuzuna hâkim olmalı, okullarıyla iş birliği içinde ilerlemeli ve olası durumlar için nakil süreçlerini takip etmelidirler.”
“TERCİH SİSTEMİNİ İYİ BİLMEK GEREKİYOR”
Tercih listesinin diğer önemli kriterlerinin seçilen okulların ulaşımı, bulunduğu konumun güvenliği, sosyal, kültürel ve sportif faaliyet imkânları olduğunu söyleyen Kıncak, “Listede yer alan okullar fiziki olarak ziyaret edilmeli ve çocuğun ilgisine yönelik özellikler göz önüne alınmalıdır. Özetle tercih listesini oluşturmak üç adımdan oluşmaktadır. İlk adım, tercih sistemini iyi bilmektir. İkinci adım, sınav sonucuyla tercih yaparken okulların bulunduğu sıralama ile çocuğun sıralamasının uyumuna göre listeleri oluşturmaktır. Tercih listesinde yapılan 5 tercihten en az 3’ü öğrencinin yerleşme ihtimalinin yüksek olduğu ve bir tanesi ise kendi sıralamasından düşük olan, kesin yerleşebilir gözüyle baktığımız okul olarak konumlandırılmalıdır. Üçüncü ve son adım ise bu listedeki okulları seçerken 21’inci yüzyıl teknolojisi ve pedagojisine uyum sağlayan, çocuğu mesleki kariyer hedeflerine ulaştırabilen, becerilerini geliştirebilmelerine olanak sunan, uluslararası alanda projelerle var olan, yabancı dil öğretiminde nitelikli bir kimlik sergileyen ve çocuğunuz için güvenli bir ortam sunan okulları konumlandırabilmektir” dedi. Öğrenciler için kritik olan bu planlama sürecinde yanlarında olmaya çalıştıklarını ifade eden Kıncak sözlerini şöyle noktaladı, “Ülkemize kendini gerçekleştirmiş bireyler kazandırmak ve ebeveynlerin kaygılarına gidermek için Mektebim Koleji Ailesi olarak okullarımızda rehber öğretmenlerimizin iş birliği ve tercih danışmanlığı sistemiyle yanınızdayız. Bu hizmeti almak isteyen öğrencilere öncelikle çeşitli mesleki ilgi envanterleri uygulayarak tanıma çalışmaları gerçekleştirmekte, aileleri ile görüşerek bilgi toplamakta ve sonrasında tercih listesini oluşturmaktayız.”