Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, iktidara, “Yargıyı ele geçirmişsiniz, mutlusunuz. Ama korkun, sizin ve küçük ortağı olduğunuz iktidarınızın iddianamesini halk yazıyor” diye seslenen Baş, özellikle Ahmet Şık üzerinden yöneltilen tehditlere ilişkin ise "Hiç mi hapis görmedik? Üç beş yıl daha yatacakmışız ne çıkar. Ama katillerle el sıkışıp, halkı yoksulluğun, salgının pençesinde ölüme terk edenlerden olmayacağız” düşüncesini dile getirdi. Baş, "İktidarı, suç örgütünden para alan vekiller, 'gazeteciler' değil Ahmet Şık'ın sözleri rahatsız ediyor" dedi.
Baş, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) haftalık basın toplantısında konuştu. Halka karşı işlenen suçların birer birer ifşa edildiği bir dönemden geçildiğini belirten Baş’ın konuşması şöyle:
"Birçoğu, onurlu gazetecilerin, aydınların, yazarların, siyasetçilerin yıllardır dile getirdiği, yazdığı suçlar şimdi bir suç örgütü lideri tarafından anlatılıyor. İktidar, yıllardır suç üstüne suç işleyerek güzelim ülkemizi kopkoyu bir karanlığa mahkum ettiğini hepimizden iyi biliyor. Saraylarda, yalılarda, villalarda lüks içindeki hayatları sürsün, servetlerine servet katsınlar diye milyonlarca insan yoksullaşırken, işsizliğe, sefalete, açlığa mahkum edildi.
Bir avuç zengin daha zengin olurken hayatları mahvolan milyonları susturmak için baskıyı, şiddeti, devlet olanaklarını yetmediğinde karanlık güçleri devreye sokan iktidar artık bunların hiçbirinin işe yaramadığını görüyor ki büyük bir panik içindeler…
Günlerdir, milyonlarca insan doğrudan o sürecin bir parçası olan bir kişinin ağzından işlenen suçları dinliyor, izliyor, açıklamalar üzerine yapılan haberlerle yaşananların arkasındaki gerçekler bir kez daha ve bütün ayrıntılarıyla açığa çıkıyor.
Yapılması gereken nedir? Mesela suçlananların görevlerini bırakması değil mi? İstifa etmesi veya görevden alınması beklenir. Mesela bir soruşturma başlatılması değil mi? Her normal insan bunu bekliyor lakin olmuyor.
"Bu mafya saltanatı, bu halk düşmanı iktidar yıkılacak"
Neden, çünkü çok lakin çok büyük suçlar var ve bir yerden başladığında devamı gelecek! Bir tuğla çekildiğinde, duvarda bir delik açıldığında bu mafya saltanatı, bu halk düşmanı iktidar yıkılacak, o yüzden birbirlerine daha fazla sarılıyorlar.
"Pislik üstüne pislik, rezillik üstüne rezillikler ifşa oluyor"
Günlerdir kamuoyu görüyor, pislik üstüne pislik, rezillik üstüne rezillikler ifşa oluyor. Sonuç nedir? İktidarın kirli ilişkilerinde adı geçen gazeteciler, insan içine çıkamaz hale geliyor, görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar lakin aynı işi yapan sözde siyasetçiler görevlerine devam ediyor. Milyonlarca liralık vurgunları yapanlar, dünyanın çeşitli ülkelerine kaçmış orada hayatlarını sürdürüyorlar siyasetçiler hala görevlerinin başında! Bazıları ise vatan-millet-din edebiyatı yaparak, küfürler hakaretler ve tehditlerle kendilerini savunmaya çalışıyor. Ortada yüzlerce suç var açılmış tek bir soruşturma yok! Ama halka, halkın temsilcilerine saldırarak üstlerindeki kirden kurtulmaya çalışıyor.
"Ahmet Şık bu ülkede gazeteciliğin medarı iftiharlarından biridir"
Bakın bugün AKP’nin en rezil yayın organlarından birinde değerli yol arkadaşım Ahmet Şık için “TİP’li hain” ifadesi kullanılmış. Biraz evvel minik ortağın Genel Başkanı doğrudan sevgili Ahmet’i hedef alan açıklamalar yaptı. Önce şunu söyleyeyim: Ahmet Şık bu ülkede gazeteciliğin medarı iftiharlarından biridir. Kontrgerilla, devlet içindeki çeteler, tarikat-ticaret-iktidar bağlantıları hakkında buldukları, yazdıkları, söyledikleri bu ülkenin araştırmacı gazetecilik tarihine geçmiştir.
Bu kendini bilmezlerin, derin devletin sözcülerinin hakaretlerini de onur nişanesi olarak taşır. Gelin hep beraber hatırlayalım: Ne yaptı Ahmet neden bugün hedef haline getirilmek, ölüm tehditleriyle susturulmak isteniyor? Ahmet yıllardır olduğu gibi halka karşı işlenen tüm suçların açığa çıkması için mücadele eden gerçeğe aşık bir gazeteci olarak, bu kadar pislik ortalığa dökülmüşken susamaz.
"Ahmet bu suçların üzerinin örtülmesine izin vermemek için harekete geçti"
Belki de ilgili suç örgütü lideri konuşmaya başlamadan önce, bu iktidarın bugün artık herkesin gördüğü bildiği suçlarını açığa çıkartmak için yazılar yazdı. Herkes video izlemek ile yetinirken, Ahmet bu suçların üzerinin örtülmesine izin vermemek için harekete geçti.
Yurttaşlık görevini, gazetecilik görevini, milletvekilliği görevini yerine getirdi. Bu suçların araştırılması için Meclis komisyon kurması engellenince, yargı tek bir adım atmayınca, bağımsız bir komisyon kurup bu rezillikleri kayıt altına almak için çalışmaya başladı. Ve hepsinden önemlisi, korkudan kıpırdayamaz hale getirdiğiniz halkı göreve çağırdı. Sokağa çıkan insanlara polis saldırdığında onların önünde durdu.
O yüzden çok korkuyorlar. Bakın bu ülkede yargı ne halde? Hani şu iktidarın açıklarını örtbas etmek için canhıraş çabalayan "tarafsız yargı"... 10 Ekim Katliamı’nın faillerini cezalandırmak yerine, hayatını kaybedenlere, yakınlarına dava açılıyor. Musa Orhan cezalandırılsın dedikçe Ezgi Mola'ya soruşturma, suça karışan AKP'liler soruşturulsun dedikçe HDP'ye kapatma davası açılıyor. Suç örgütleri yargılansın dedikçe Ahmet Şık'a soruşturma açıyorlar! Özetle haftalardır ortalığa saçılmış yüzlerce suç varken, tek bir laf edemeyen iktidarı, yargıyı, suç örgütünden para alan vekiller, "gazeteciler" değil Ahmet Şık'ın sözleri rahatsız ediyor.
"Onların devlet dedikleri, Mehmet Ağar’dır, Korkut Eken’dir, çetelerdir"
Çünkü çok korkuyorlar. Vatan diyorlar, millet diyorlar, devlet diyorlar, din-iman diyorlar. Öyleyse biz de ilan edelim: Onların vatan dedikleri, kara para aklayanların otelidir. Onların vatan dedikleri, bölge taşeronluğu teklif etmeye hazırlandığınız Biden’ın Beyaz Sarayı’dır. Onların millet dedikleri, silah temin ettikleri cihatçı katillerdir. Onların devlet dedikleri, Mehmet Ağar’dır, Korkut Eken’dir, çetelerdir, cemaatlerdir, patronlardır. Onların din iman dedikleri, halkın masum duygularını kullanan çocuk istismarcısı tarikat şeyhleridir. İşte bu yüzden korkuyorlar. Korkmakta haklılar.
"Hesap soracağız!"
Bu ülkenin onurlu insanlarından, emekçilerinden, kadınlarından, gençlerinden, gazetecilerinden, aydınlarından, sosyalistlerinden korkuyorlar. Kokmuş karanlığınız o kadar koyu ki, çukurun içinde yaşamaya ve yaşatmaya o kadar alışmışsınız ki, bir parça aydınlık onları korkutmaya yetiyor. Ne yapacaklarını bilemediklerinden, bize saldırarak durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Bir defa daha ilan ediyoruz. İşte biz buradayız! Ellerimizde meşalelerle, bu ülkeyi sokak sokak, mahalle mahalle aydınlatacağız. Bu meşalenin aydınlığından korkuyorsunuz, haklısınız! Helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız dediğimiz için korksunlar, haklılar! Hesap soracağız!
"Korkuyorsunuz, haklısınız!"
Gar Katliamı’nın hesabı daha kapanmadı. Yakıp yıktığınız Suriye’nin hesabı kapanmadı. Uğur Mumcu’un, Hrant Dink’in, Berkin’in, Ethem’in, Ali İsmail’in hesabı kapanmadı. Soma’nın hesabı kapanmadı. Açlıktan intihara sürüklediğiniz yurttaşlarımızın hesabı kapanmadı.
Korkuyorsunuz, haklısınız! Korkun! Sokak dediğimiz için korkuyorsunuz! Siz memleket toprağını parsel parsel satarken, Ankara’ya, İzmir’e, Istanbul’a, Türkiye’ye ihanet ederken, evimizde mi oturacaktık? Siz hakın parasını ailenin malı haline getirirken, bu halkın zenginliklerini Demirören’e, Sancak’a, Sezgin Baran Korkmaz’a peşkeş çekerken çekirdek mi çitleyecektik? İkizdere’de direnen ninemiz, Cengiz’in küfürlerini sineye mi çekecekti? Öldürülen maden işçilerinin yakınları, arkadaşları alay komutanıyla tavla mı atsaydı? Her gün şiddete uğrayan kadınlar ölüm sırasını mı bekleseydi? Boğaziçi’ndeki öğrenciler, Melih Bulu’dan masallar mı dinleseydi? Bunlar sizin hayalleriniz lakin bunlar olmayacak, bunları kabul etmeyeceğiz!
"İstanbul Sözleşmesi için vakit yok!"
Bu Saray Rejimi, bu çete iktidarı sizden korkuyor, sizin gücünüzden, öfkenizden korkuyor! Bilin ki, kendimiz için, çocuklarımız, torunlarımız için, ülkemiz için, bugünümüz ve geleceğimiz için kaybedecek tek bir günümüz yok. İşimiz, aşımız, fabrikalarımız, topraklarımız, denizlerimiz, akarsularımız, göllerimiz, dağlarımız tek tek elimizden alındı. Kaybedecek neyimiz kaldı? Hepsini tek tek geri almak için vaktimiz yok. Çete iktidarından kurtulmak için vakit yok! Açlıktan sefaletten kurtulmak için vakit yok! Haklarımız için vakit yok! Kanal İstanbul için, İkizdere için, Marmara Denizi, Salda Gölü için vakit yok! İstanbul Sözleşmesi için vakit yok!
Bu ülkenin asıl muhalefeti, asıl gücü, dönüştürücü, kurucu gücü sizsiniz! Kazdağları için yurttaşlarımız direnmeseydi, geri adım attırabilir miydik? Madenciler direnmeseydi, tazminatlarını alabilir miydi? Siz sesinizi çıkardıkça bu düzenin sahipleri bir bir titriyor. Gelin bu ülkeyi sokak sokak, mahalle mahalle aydınlatalım. Bu bataklığı kurutalım. Muhalefet elini taşın altına koysun diyenlere sesleniyorum, biz varız buradayız. Tüm tehditlere rağmen bir adım geri atmadan sesimizi, mücadeleyi yükseltiyoruz lakin herkes bilsin ki asıl muhalefet halktır.
HDP'ye kapatma davasına tepki
Muhalefet sizsiniz. Gelin birlikte mücadeleyi büyütelim. Bu karanlıktan çıkış hepimizin ellerinizde. Ahmet Şık hakkında soruşturmalar açarak, HDP hakkında kapatma davaları açarak bu ülkedeki toplumsal muhalefeti sindirebileceğini sanan iktidar mensupları... Onuruyla mücadele edenlerin korkacağını, geri adım atacağını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.
Ahmet Şık yoldaşımın dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiş, hapisle, ölümle tehdit etmiş. Tehdit eden kim? Tarihi kontrgerilla faaliyetleriyle, komando kamplarıyla, mafyayla anılan bir partinin lideri. Çok açıkça söylüyorum, ilan ediyorum; siz ve büyük ortağınız AKP, çete faaliyetlerinin odağı durumundasınız. Bu ülkenin halkları siyaset yapacak, Kürt halkı siyaset yapacak, buna kimse engel olamayacak. Ahmet Şık, gazeteciliğini yapacak, vekilliğini yapacak. Buna kimse engel olamayacak. Ama bu ülkede mafya, çete liderleri, karanlık ilişkiler içindekiler siyaset yapamayacak.
"Sizin iddianamenizi halk yazıyor"
Yargıyı ele geçirmişsiniz, mutlusunuz. Ama korkun, sizin ve küçük ortağı olduğunuz iktidarınızın iddianamesini halk yazıyor halk! Biz çok huzurluyuz! Ne bir tek cemaatle ilintimiz olmuş ne de bir tek mafya üyesiyle yan yana durmuşuz. Hiçbirimizin cebine tek bir kuruş kara para girmemiş, tek bir ihalede adımız geçmemiş.
İşte bu sayede faşizminize, baskılarınıza tehditlerinize boyun eğmiyoruz, buradayız. Buradayız, Burada kalacağız. Mezarlıkta olurdunuz diye tehdit edenlere sesleniyorum, Ahmet Şık öldüremediğiniz Metin Göktepe’dir, öldüremediğiniz Uğur Mumcu, öldüremediğiniz Hrant Dink’tir. Siz ezelden beri katledilen gazetecilerin, faili meçhul siyasi cinayetlerin arkasındaki ellersiniz.Biz şimdi toprağın altında olan size teslim olmayanların mücadele arkadaşlarıyız.
Meclis’te ne işi var diye soranlara bir kez daha söylüyorum, halktan görev aldık, hırsızları, çetecileri, halkın parasına, toprağına çökenleri rahat bırakmamak için buradayız. İşimiz, sizden hesap sormak, gerçekleri yüzünüze de haykırmak.
"Katillerle el sıkışıp, halkı yoksulluğun, salgının pençesinde ölüme terk edenlerden olmayacağız"
Hapse mi tıkmak istiyorsunuz? Olur, istediğinizi yapabilirsiniz. Ülkeyi koskoca bir hapishaneye çevirmişsiniz, biraz daha küçük bir hapishanede olsak ne olur. Hiç mi hapis görmedik? Üç beş yıl daha yatacakmışız ne çıkar. Ama katillerle el sıkışıp, halkı yoksulluğun, salgının pençesinde ölüme terk edenlerden olmayacağız.
Bu memleketin deresini ormanını rant uğruna parsel parsel satıp da altına milyonluk araba çekenlerden, özel uçaklardan inmeyenlerden, işçinin emekçinin cebindeki üç kuruşlara çöküp yedi sülalesinin bitiremeyeceği trilyonlara rağmen gözünü kanlı para bürümüşlerden olmayacağız. Kadınların kanını yerde bırakanlardan, çocuklarımızın oksijenini çalanlardan, koca Marmara'yı günü birlik çıkarları yüzünden bok çukuruna çevirenlerden olmayacağız. Bu halka çektirdiklerinizi izleyerek kahrımızdan ölmeyeceğiz.
"Ölmekse sizinle kapışarak ölürüz"
Ölmekse burada ölürüz, şimdi, sizinle kapışarak ölürüz. Bu halka düşmanlık eden kimse bizim düşmanımız onlardır. Buradaydık ve burada olacağız!
Özgürlük isteyenin karşısına çıktınız. Hakkını arayanın karşısına çıktınız. Eşitlik isteyenin karşısına çıktınız. Bunlar Fethullahçı dediğimizde yargıladınız, Kirli oyunlarınızı anlattığımızda yargıladınız. Şimdi korkup susmamızı bekliyorsunuz.
Biz halkın vekiliyiz, her bir sözümün ardında yurttaş hakları var. Biz bu halk için çalışıyoruz. Sizin bunun ne olduğunu anlamanıza bile imkân yok. Halkımızı ve kendimizi küçük düşürtmeyeceğiz. Halkımız için direniyoruz. Halkla birlikte direniyoruz, direneceğiz. Kendi inandığımız değerler için direniyoruz. Halkımızın eşitliği, özgürlüğü için direniyoruz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.
Onlar bize iki seçenek sunuyor ya cezaevi ya ölüm diyorlar, sözlerimi bitirirken başka bir seçenek daha olduğunu hatırlatmak isterim: Adalet… Halkımızla birlikte duracağız ve bu ülkeye adalet gelecek. Korkun adalet gelecek!"