Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması, hukuk ve siyaset çevrelerinde geniş yankı uyandırmaya devam ediyor. Bu atamaya tepki gösteren isimlerden biri de eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan oldu. Kazan, kayyum uygulamasının yasal bir dayanağı olmadığını ve bu yetkinin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra çıkarılan KHK ile getirildiğini belirtti. Kazan, "Bu bir Kenan Evren yasası değil, doğrudan Erdoğan yasası," ifadesini kullandı.
"HERKES KANUNİ SANIYOR"
Turgut Kazan, kayyum atamalarının yaygın bir yanlış algı ile kanuni bir uygulama olarak değerlendirildiğine dikkat çekti. Kazan, "Herkes kayyum uygulamasını kanunda var sanıyor, ancak bu, Erdoğan’ın yargıyı kendi amaçları doğrultusunda kullanma hamlesidir," diyerek bu düzenlemenin aslında demokrasiye aykırı bir nitelik taşıdığını ifade etti. Kazan, 1999 yılında Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de hukuki sürecin sonunda görevine devam edebildiğini, ancak bugünkü iktidarın kendisine yönelik suçlamalara karşı benzer bir hoşgörü sergilemediğini vurguladı.
"YARGI BAĞIMSIZLIĞI TEHLİKEDE"
Hukukçu Kazan, mevcut siyasi ortamda yargının bağımsız hareket etmediğini, kararların iktidarın kontrolünde olduğunu belirtti. Yargıdaki bu bağımlılığın, bireylerin özgürlüğünü tehdit ettiğini savunan Kazan, "Hiç kimsenin özgürlüğü veya mal güvenliği kalmadı. Hukukun olmadığı bir yerde mantık da aranmaz," diyerek kaygısını dile getirdi.
"CHP’Yİ HEDEF ALAN BİR AJANDA VAR"
Öte yandan Hukukçu Bülent Yücetürk, bu tutuklama ve kayyum atama olayını yalnızca hukuk çerçevesinde değerlendirmenin yetersiz kalacağını, olayın siyasi bir yönünün de olduğunu vurguladı. Yücetürk, "Bu operasyon, CHP’yi PKK ile aynı çizgiye çekme ve Ekrem İmamoğlu gibi potansiyel liderleri devre dışı bırakma amacı taşıyor," dedi. Yücetürk’e göre, Özer’in tutuklanmasının ve kayyum atanmasının arkasında, CHP içindeki dengeleri sarsma hedefi yatıyor.
SONUÇ: DEMOKRASİ VE HUKUKUN GELECEĞİ
Her iki hukukçu da bu uygulamanın demokrasiye zarar verdiği konusunda hemfikir. Turgut Kazan, "Sandığa sahip çıkarak tek adam rejimine son verilmelidir," diyerek halkın oyuna saygı gösterilmesi gerektiğini belirtti. Yargı bağımsızlığının korunmadığı sürece toplumun huzurunun kalmayacağına dikkat çekiliyor.