Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı'nda görev yapan Doç. Dr. Sadettin Demirel, gül yağı içerikli formülünü geliştirerek bazı bakterilerin neden olabileceği enfeksiyonların önüne geçmeyi başardı. Bu yenilikçi formül, önemli bir adım olarak insan ve çevre sağlığına yönelik umut verici bir çözüm sunuyor.
PATENT TESCİL BELGESİ ALINDI
Teknoloji Transfer Ofisi'nin koordinatörlüğünde yapılan başvuru sonucunda "Gül Yağının Antimikrobiyal Ajan Olarak Kullanımı" başlıklı buluş, Patent Tescil Belgesi ile ödüllendirildi. Doç. Dr. Demirel'in buluşu, Escherichia coli, Bacillus subtilis ve Staphylococcus aureus gibi bakterilere karşı antimikrobiyal ajan olarak kullanım potansiyeline sahip. Bu çığır açıcı buluş, enfeksiyonların önlenmesinde etkili bir çözüm olma yolunda önemli bir adımı temsil ediyor.
ANTİMİKROBİYAL AKTİVİTE GÖSTERİYOR
Gül yağı, çalışılan bakteri suşları ve klinik izolatlar üzerinde yüksek antimikrobiyal aktivite sergiliyor. Bu da, gül yağının enfeksiyonların önlenmesinde kullanılabileceği anlamına geliyor. Bu buluş, antibiyotik kullanımının azaltılmasına yardımcı olacak ve antibiyotiklere karşı dirençli bakteri türlerinin gelişimini engelleyerek insan ve çevre sağlığına olumlu etkiler sağlayacak.
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINDA KULLANIMI
Özellikle, gül yağı ekstraktından hazırlanan seyreltik solüsyonun gargara olarak kullanılması öneriliyor. Belirlenen konsantrasyonlar, ağızdaki kötü kokuları önlemekle kalmayıp ağız ve diş sağlığının korunmasına da yardımcı olabilir. Bu buluş, ağız ve diş sağlığı ürünlerinde kullanılarak geniş bir kullanım alanına sahip olabilir.
ÜLKE EKONOMİSİNE KATKI SAĞLAYACAK
Türkiye'nin dünya gül yağı üretimindeki önemli konumu göz önüne alındığında, bu buluş çerçevesinde üretilecek doğal ve patentli ürünlerin ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayabileceği belirtiliyor. Yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi, Türkiye'nin rekabet gücünü artırabilir ve ekonomik açıdan önemli bir kaynak oluşturabilir.
Doç. Dr. Sadettin Demirel, buluşun ticarileştirilmesi için çalışmaların devam ettiğini belirtiyor. Bu inovatif çözümün kısa sürede piyasaya sürülmesi ve geniş kitlelere ulaştırılması hedefleniyor. Bu önemli adım, üniversite-sanayi iş birliğinin ve bilimsel araştırmaların toplum yararına nasıl dönüştürülebileceğine dair bir örnek teşkil ediyor.