Uğur Dündar: Demokrasilerde en büyük güç oyuna sahip çıkan seçmendir

Tanık olduğum bu yönleri ve her zaman savunduğum ilkelere bağlılığı nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verdim.

Kendisini 70'li yıllardan, Maliye Bakanlığı'nda Hesap Uzmanı olduğundan bu yana tanırım.

■ Yolsuzluğunu, hırsızlığını, haram lokma yediğini ve adının akçeli bir işe karıştığını görmedim, işitmedim.

Tam tersine, TRT'de çalıştığım yıllarda tüyü bitmemiş yetim hakkına el uzatanların korkulu rüyası olduğuna, devletin vergi kayıp ve kaçaklarını kovaladığına ve dudak uçuklatan rakamları bulup Hazine'ye gelir sağladığına tanıklık ettim. Kendisiyle “vergilendirilmiş kazançların kutsallığını” anlattığım söyleşiler yaptım.

Ailesiyle son derece mütevazı bir yaşam sürdüğünü, çocuklarına yurttaşlık görevlerini eksiksiz yaptırdığını, nüfuzunu kullanarak onlara torpil veya kayırmacılık sağlamadığını gördükçe, daha çok saygı duydum.

■ Siyasetçi olarak halkına “Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen” vadettiğinde, bunu içtenlikle söylediğine inanıp takdir ettim.

■ Hangi görevde olursa olsun, müthiş bir tempoyla çalıştığını, hiç eksilmeyen bir üretim enerjisine sahip olduğunu gördüm.

Vatan ve bayrak sevgisinden, Atatürk ve Cumhuriyet sevdasından, kimlik siyasetini dışlayan ve terörün her türlüsünü lanetleyen anlayışından asla kuşku duymadım.

■ Hiç kimseyi ötekileştirmeyen insan sevgisine, hoşgörüsüne, kendisine kötü söz söyleyenleri bile affeden, onlarla helalleşen bağışlayıcı yüreğine şapkamı çıkardım.

Cumhurbaşkanı seçildiğinde, Saray'da değil,  Çankaya Köşkü'nde oturacağını ve kişisel-ailevi masraflarını maaşından karşılayacağını, üstelik bunların üzerine, bir de maaşından indirim yapacağını açıklayınca, gönülden alkışladım.

■ Beştepe'deki Külliye'yi bilim insanlarına tahsis etme projesine ve Cumhurbaşkanlığı filosundaki uçakları satarak yangın uçakları alma kararına “Helal olsun” dedim.

Enflasyonla mücadele programına, halktan çalınan 418 milyar doları geri getirme kararlılığına, kalıcı yabancı yatırımcıları yeniden Türkiye'ye çekme girişimlerine, yatırımı, üretimi ve ihracatı arttırıp, milli geliri hakça paylaşma kararlılığına tabii ki destek verdim.

■ Adalet Yürüyüşü'nde kendisiyle iki etabı baştan sona yürümüş ve yol boyunca konuşmuş bir yurttaş olarak hukukun üstünlüğüne dayalı bağımsız bir yargı düzenini hayata geçireceğine, Türkiye'yi tüm kurum ve kuruluşlarıyla çağdaş çoğulcu demokrasiye yeniden kavuşturacağına, düşünce ve basın özgürlüğünü hak ettiği yere getireceğine yürekten inandım.

Gençlere yönelik projelerini, liyakate öncelik tanıyacağını, eğitimin kalitesini ve standartlarını Batı ülkeleri düzeyine çıkartacağını, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacağını ve beyin göçünü tersine çevireceğini söylerken popülist vaatler sıralamadığına, üzerinde uzun uzun çalışılmış bilimsel programlara dayanarak konuştuğuna ikna oldum.

Hakkında yazılıp söylenecek daha bir yığın olumlu özelliğinin olduğunu bilmeme rağmen fazla uzatmadan sözün özüne gelmek istiyorum:

Hayatı boyunca toplumunun gerçekleri öğrenme hakkından başka hiçbir güce hizmet etmemiş bir gazeteciyim.

Tanık olduğum bu yönleri ve her zaman savunduğum ilkelere bağlılığı nedeniyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu'na oy verdim.

Oyumun arkasındayım ve hiçbir zaman pişmanlık duymayacağım.

Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün  “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır” deyişinden aldığım cesaret ve demokrasilerde en büyük gücün “seçmen” olduğuna yönelik sarsılmaz inancımla Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tur oyumu kullanmak için sabırsızlıkla 28 Mayıs'ı bekliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.