Gazeteci Uğur Dündar, bugünkü " TÜİK işte böyle çalışıyor" başlıklı yazısında, 8 yıl Duabi’de yaşayan ve 2021 yılının haziran ayında İstanbul’a dönen bir okurunun, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından “Hane Halkı Bütçe Araştırması” için kendilerine yazdığı cezayı anlattığı mektuba yer verdi.
Dündar, “Yazdıklarını adeta bir Aziz Nesin öyküsü gibi okudum” diyerek duruma tepki gösterdi.
“Hem TÜİK'in nasıl çalıştığını (!) öğrenmeniz, hem de günün birinde aynı piyangonun size isabet etmesi halinde ceza yememeniz için, bu köşede paylaşmaya karar verdim” diyerek şu mektubu paylaştı:
Ben ve eşim son 8 yıldır çocuklarımızla birlikte Dubai'de çalıştık ve yaşadık. 2021 yılı Haziran ayında İstanbul'a döndük. Ekim ayı sonunda TÜİK'ten, “Hane Halkı Bütçe Araştırması” için seçilmiş olduğumuz bilgisi ulaştı. Çocuklarımızın bu yıl babalarının yanında okumak için Londra'ya gitmesi ve eşimin şehir dışında çalışıyor olması nedeniyle gündüz saatlerinde evde kimsemiz yoktu, ikinci defa ulaştırılan katılım emrini apartman görevlimizden aldım. Beni arayan ve anketi yapacak olan kişiye sabah 07.00 gibi iş için evden çıktığımı ve akşam 20.00 gibi döndüğümü ve maalesef ankete katılamayacağımı belirttim. Ankara'da bulunan TÜİK'e de bunu yazılı olarak belirttim lakin illa bu ankete katılmak zorunda olduğum söylendi!..
Sonrasında defalarca aranınca, eşimin İstanbul'da olduğu bir hafta anketör hanımı evimize çağırdık. Biz elinde anketle gelecek bir görevlinin sorular soracağını bizim de yanıtlayacağımızı düşünüyorduk. Anket denilen şey aslında size bırakılan ve 4 hafta boyunca devam edecek, 7 gün boyunca kendi başınıza doldurmak zorunda olduğunuz 10-15 sayfalık bir kitapçıktı. Bu kitapçığa haftalık her türlü harcamanızı günlük olarak yazacaksınız dediler. Eşim böyle bir sıkıntıya giremeyeceği için, günlük olarak topladığımız fişleri, dolmuş parası, metrobüs parası vs. gibi masrafları başladım girmeye. Bir yandan işim, bir yandan akşamları katıldığım yüksek lisans derslerim arasında en fazla stresi bu konuda yaşadım.
Neyse efendim, kitapçığı almaya gelen anketör doldurma tarzımızı beğenmedi, çünkü karı koca gittiğimiz balıkçıda yediğimiz yemeği “kim ne yedi ne kadar fiyatı vardı, hamsinin kilosu kaçaydı” detayında yazmamız gerekiyormuş. Markete mi gitmişiz aldığımız keçi peynirine ne kadar ödemişiz, kilo fiyatı neymiş, domatesin kilosu kaçaymış? Biz bunu bu şekilde yapacak ne zamana ne de sabra sahip olmadığımızı, isterlerse faturalarımızı, fişlerimizi de bu dokümana ekleyebileceğimizi söyledik lakin “Böyle olamaz” dediler.
Bu devlet sizin gelirinizi giderinizi, bankaya yatan maaşınızı bilmiyor muydu da bizim peşimize böyle takılmıştı? Marketteki etin, meyvenin, sebzenin, balıkçıdaki balığın porsiyonunun fiyatını bizden mi öğrenecekti? İnternetten ne almışız, elektrik, su, aidat, kitap, eğitim, benzin, hepsini tek tek yazacakmışız. Ben ve eşim sürekli banka kartı kullanıyoruz, ekstrelerden her şey görünüyor, tek tek yazıyorum lakin yine istenilen detayda değil deyip reddediyor anketör. İkinci hafta kitabını da beğenmedi. Üçüncü hafta yine yazdım, yine beğenmedi, “Yeniden doldurmazsanız ceza yiyeceksiniz katılım zorunlu” dedi. Eşim “Biz bu kadar yapabiliyoruz, ne yapacaksanız yapın” deyip artık bezdi. Ve geçen gün resmi ceza belgesi ulaştı tamı tamına 2.186 TL…
Bu devlete bir kuruş vergi borcumuz yok. Hiçbir suça karışmadık. Her şeyimiz kayıt altında, bankacılık sisteminde. Hukukçu bir yakınımız özellikle yurt dışından gelenlerin peşine düşüyorlar dedi. Geldiğimizden bu yana, 8 sene içinde nereden ne para kazandıysak hepsinin vergisini aldı devlet bizden. Hayatımda bu kadar haksızlığa uğramamıştım, koskoca Türkiye Cumhuriyeti İstatistik Kurumu benim aylık ne kadar paraya ne yediğimle mi yapıyordu bu koca koca araştırmaları?.. Gelirim, sigortam, kredi kartım, vergim her şeyim ulaşılabilir. Marketlerde, restoranlarda fiyatlar ortada! Eminim bizim gibi mağdur olan binlerce vatandaşımız vardır, ne olur sesimizi duyurmamıza yardımcı olun.”