Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’nin Avrupa’ya gitmek isteyen mültecileri engellemeyeceğini açıklamasının ardından Yunanistan sınırında yaşanan hareketliği gözlemledi.
Sığınmacıların büyük oranda Türkiye’ye komşu ülkelerin vatandaşları olduğu bildirilirken, Afganistan, Fas, Pakistan ile Afrika ülkelerinden gelenlerin de Avrupa’ya geçmek için beklediği aktarıldı. Yunan güvenlik güçlerinin sınırın Türkiye tarafındaki sığınmacılara 15 dakikada bir biber gazı attığı belirtilirken, Edirne otogarı ile Pazarkule Sınır Kapısı arasındaki 20-25 dakikalık mesafe için taksicilerin gruplardan 800 TL gibi fahiş fiyatlar talep ettiği vurgulandı.
Türkiye’nin Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacıları durdurmayacağını ardından Yunanistan sınırındaki yoğunluk sürüyor. Zor şartlarda Avrupa’ya geçmek için bekleyen sığınmacılardan, sınırın Yunanistan tarafına geçenler Türkiye’ye doğru itiliyor.
Af Örgütü, sınırda yaşananları gözlemlemek için Edirne’ye bir ekip gönderirken, Kampanya Sorumlusu Damla Uğantaş’ın sınırın sıfır noktasından aktardıkları şöyle:
Lila rengi bir bisikleti var. Edirne’den sınır kapısının bulunduğu Pazarkule’ye bisikletiyle gelmiş. ‘Yunanistan kapıları açtığında’ sınırı bisikletiyle geçmek istediğini söylüyor:
“Halep’te de kullanıyordum. Arkadaşlarım ‘Bisiklet aldığına göre, sen zenginsin’ diyor. Zengin değilim, iyi bir fikir olduğunu düşündüm.”
Masmavi gözleri var. Suriye’de hukuk okurken protestolara katıldığı için okuldan atıldığını, savaşmak istemediği için Türkiye’ye geldiğini anlatıyor. İstanbul’a geldikten sonra profesyonel bir barmene dönüşmüş. Suriyelilerin kayıtlı oldukları illere geri gönderilmesi kararının sonucu Şanlıurfa’ya dönmek zorunda kalmış. Oradaki işini bırakıp Yunanistan’ın günlerdir sert bir şekilde müdahalesine sahne olan sınır kapısına gelmeden önce günlüğü 50 liraya bir tatlıcıda çalışıyormuş:
“Zaten 700 lira kira istiyorlar; ilk geldiğimde 200 lira ödüyordum.”
Çarşamba günü, daha hava aydınlanmamışken Edirne’ye doğru yola çıktığımızda, Türkiye otoritelerinin sınır kapılarını açtığını duyurmasının üzerinden 4 gün geçmişti. Edirne merkezinde verdiğimiz kısa bir molanın ardından ilk olarak Pazarkule sınır kapısına ulaştık. Türkiye tarafındaki gümrük kapısına yaklaşık 400 metre kala bir barikat oluşturularak gazeteciler ve sivil toplum çalışanları bu hattın dışına itilmişti. İlerleyen günlerde bu hattın genişletilerek gazetecilerin sınır kapısının yakınına bile gitmeye izin verilmediğini öğrenecektik.
"Şimdi değil!"
Barikatı aşarak tampon bölgeye girmek isteyen mültecileri jandarma engelliyor. Zira içeride TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun göndermiş olduğu bir heyet var ve şimdi buradan geçmenin sırası değil.
İnsanlarla konuşmaya başlıyoruz. Küçük çocuklar da dahil olmak üzere kalabalık ailelerin büyük kısmı Türkiye’ye komşu ülkelerden geliyor. Yalnız veya iki-üç kişilik gruplar halinde hareket edenlerin büyük bölümü ise Afganistan, Fas, Pakistan ile Afrika ülkelerinden gelenler. Sınırda bekleyen insanların çoğunluğu hali hazırda Türkiye’de olanlar. Sınır kapılarının açıldığı haberinden sonra Türkiye’ye geldiğini söyleyen birisi ile karşılaşmadık.
Her 15 dakikada bir Yunanistan tarafından biber gazı atılıyor
Bariyerlerin etrafından dolaştığımızda Yunanistan’ın Kastanies Sınır Kapısı’ndan tampon bölgeye doğru ortalama 15 dakikada bir biber gazı atıldığını görüyoruz. Zaman zaman silah sesine benzer sesler geliyor ancak bu seslerin ne olduğunu, gerçek kurşun kullanılıp kullanılmadığını öğrenemiyoruz. Aynı saatlerde Edirne Valiliği sınır kapısında 1 kişinin gerçek mermi yaralanması nedeniyle hayatını kaybettiğini, 5 kişinin yaralandığını açıklıyor. Bacağında sargıları olan bir kişiyi görüyorum. Biber gazı kapsülü nedeniyle yaralandığını söylüyor. Yine de beklemeye devam edeceğini belirtiyor. Bir kişi daha var bekleyen, kolundan yaralı, o da biber gazı kapsülü nedeniyle yaralanmış. Tampon bölgeye girenler, çok sayıda kişinin bu yolla yaralandığını söylüyor. Öğle saatlerinde tampon bölgeden çıkan Türkiye tarafına gelen üç ambulans da anlatılanları doğruluyor.
Yunanistan tarafına geçen kişiler darp ediliyor, Türkiye’ye geri itiliyor
Ardından hedefimiz sınır bölgesindeki bir hastane. Karşı kıyıya geçtikten sonra Yunanistan otoritelerince yakalanıp, darp edilip, kıyafet ve özel eşyalarına el koyduktan sonra Türkiye’ye geri itildiği söyleyen kişiler ile konuşuyorum. Bazılarında ciddi yaralanmalar mevcut. Faslı bir kişi, Yunanistan askerinin insanları minibüse bindirmek için cop kullandığını bu nedenle kafasının yarıldığını söylüyor. Yunanistan’a girdikten sonra 4 gün 4 gece yürüdüğünden bahsediyor. Bir yol kenarında kendisini gören sivil giyimli bir kişinin önce telefon ettiğini ardından kendisini bir minibüse bindirerek darp ettikleri bütün kıyafetlerini aldıktan sonra yeniden Türkiye’ye gönderildiğini anlatıyor.
Geri dönüşe parası olmadığı için otogarda bekleyen bir aile
Tunca Köprüsü’nün hemen altında küçük bir kamp alanı kurulmuş. Aşağı yukarı 300 kişi konaklıyor. Bazı noktalarda ateş yakılmış. Otogara geçiyoruz. Artık tam anlamıyla gece. Burada konaklayan insanlar 5-6 kişilik gruplar halinde oturuyor. Bir kadın ve yanında duran 10-12 yaşlarında bir çocuğun yanına yanaşıyorum. Kadının kırık bir Türkçesi var. Sınırın açıldığını duyduklarında tüm varlıklarını satarak Samsun’dan Edirne’ye geldikleri söylüyor. Yunanistan’ın kapıları açmadığını gördüklerinde geri dönmeye karar vermişler. Kalan tüm paralarını Pazarkule’den otogara gelmek için bindikleri taksiye verdiklerini, o nedenle otogardan başka gidecek yerleri olmadığını anlatıyor. Iraklı bir aile, 7 kişiler. Ne yapacaklarını bilmiyorlar, umutları yok. Bekliyorlar…
Edirne’de herkes bekliyor. Tampon bölgedeki yemek kuyruğunu, Yunanistan’ın sınır kapılarını açmasını, kendilerini karşıya geçirecek botu, İstanbul’a dönmeyi… Liste uzun, şartlar ağır…
Bütün gözlemlerimiz tek bir şeyi gösteriyor: İnsan hayatlarının, hayallerinin bir pazarlık malzemesi olarak acımasızca kullanılmasına son verilmeli. Nihayetinde, duvarlar insanların hareket etmesini engellemez; sadece daha fazla hak ihlaline neden olur.
Yunanistan’ın kötü muamele ve geri itme gibi uluslararası hukuka aykırı pratiklerine son vermesi çağrısı yükseltilmeli, sınırda bekleyen insanlara derhal, tam anlamıyla barınma, yiyecek, tuvalet olanakları sağlanmalı. Zira hepimizin kabul etmesi gereken gerçek şu: Mülteci Hakları Sınır Tanımaz!