İsmini vermeyen öğretim üyesinin anlattığına göre, anne veya babası üstünden yabancı ülkelerin vatandaşlığına geçen öğrenciler, yabancı öğrenci sınavına giriyor ve kolayca yüksek puanlı bölümlere yerleşiyor. Yüksek okul ücretleri vermemek için ise daha sonra Türk vatandaşlığına geri dönüyorlar. Öğretim üyesi, bir profesörün kızının da bu yöntemle hukuk fakültesine girdiğini söyledi.
Öğretim üyesi, şunları kaydetti:
“Üniversitelerde senelerdir süren bir başka haksızlık var. Anne veya babasının bir başka vatandaşlığı daha olan Türkiye’de doğmuş, ilkokulu, liseyi, burada bitirmiş gençler Türk vatandaşlığından çıkıp yabancı öğrenci sınavına giriyorlar.
Türkçe bilgisiyle bu yabancı öğrenci sınavı sıralamasında üstün başarı gösterip (?) en yüksek puanla girilebilen tıp fakültelerine, hukuk fakültelerine giriyorlar.
Sonra yabancı öğrenci ücreti vermemek için yeniden Türk vatandaşlığına geçiyorlar.
Hem başka Türk öğrencilerin hakkını yiyorlar hem de yabancı öğrenci kontenjanından beklenen gelir bu yüzden beklendiği kadar da olamıyor.
Bırakın başkalarını, bizim Fakültemizde bir profesör kızını böyle kendi görev yaptığı hukuk fakültesine soktu.
Bu profesör Kemal Alemdaroğlu vasıtasıyla fakültemize gelmiş, rektörlüğü sırasında Alemdaroğlu’nun kadrolu resmî danışmanıydı. Sonra FETÖ’cülerin işbirlikçisi oldu, tahmin edin şimdi de kimlerin yakınında.
Şikayet ettik, usule uygun bulunmuş oldu, kızını mezun etti, sonra bir Anadolu Üniversitesi’ne asistan yaptı. Derken İstanbul’da bir üniversiteye geçirdi. Sistemin ne kadar kof, adaletsiz, istismara açık olarak dizayn edildiğini ve aslına bakarsak bir ideolojiye ve aidiyete bağlı olmaksızın çeşitli kanallarla kolayca anlaşabilen istismarcıların sessiz, sakin ve kendinden emin dayanışmasıyla tıkır tıkır işlediğini, kayıkçı kavgasının görünen ve görünmeyen sebepleri olabildiğini bir hukukçu, bir öğretim üyesi olarak anlıyorum.”