1 Ocak itibariyle 2025'in ilk gününe başladık. Yılın ilk bebekleri ise dünyaya gözlerini açtı. 1 Ocak 2025 tarihi itibariyle dünyaya gelen bebekler, yalnızca yeni yılın ilk bebekleri olmakla kalmayıp, aynı zamanda geleceğin yeni neslinin ilk temsilcileri de oldu. 2025 yılıyla beraber Beta Kuşağı başladı. Bu kuşak, 2025 ile 2039 yılları arasında doğanları kapsayacak ve bu bebekler, öncekilerden farklı bir dünyada büyüyecek.
BETA KUŞAĞI YENİ BİR DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇIYOR
Beta Kuşağı, küresel nüfusun önemli bir parçasını oluşturacak ve yapılan tahminlere göre, birçok bireyin 22. yüzyılı görecek kadar uzun bir yaşam süresine sahip olması bekleniyor. Bu nesil, öncekilerden farklı olarak, yapay zekanın etkisiyle şekillenen ve dijital teknolojilerin hayatın her alanında entegre olduğu bir dünyada büyüyecek. Z Kuşağı'nın yaşadığı analogdan dijitale geçiş sürecinin aksine, Beta Kuşağı doğrudan yüksek teknolojiyle iç içe olacak.
YENİ NESİL YÜKSEK TEKNOLOJİYLE BÜYÜYÜYECEK
Beta Kuşağı'nın, teknolojik açıdan son derece entegre bir dünyada yetişeceği öngörülüyor. Bu kuşak, dijitalleşmenin ve yapay zekanın günlük yaşamda merkezi bir rol oynayacağı bir dönemin içinde olacak. Yapay zeka, veri analitiği, robotik sistemler gibi teknolojiler, bu neslin hayatını her geçen gün daha fazla şekillendirecek. Dolayısıyla, Beta Kuşağı'nın teknolojiye olan yatkınlığı ve yüksek akıcılığı, önceki nesillerden çok daha belirgin olacak.
BETA KUŞAĞI’NIN GELECEĞİ TEHDİT ALTINDA MI?
Beta Kuşağı'nın büyüdüğü dünyada, teknolojinin yanı sıra küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri de ön plana çıkacak. Monash Gençlik Politikası ve Eğitim Uygulama Merkezi Direktörü Lucas Walsh, bu kuşağın iklim değişikliğinin etkilerini devralacağını belirtti. Küresel ısınmaya karşı yeterli önlemlerin alınmaması ve dünyadaki doğal felaketlerin artması, Beta Kuşağı'nın geleceğini tehdit edebilir.
Beta Kuşağı, ayrıca, toplumsal ve siyasi yapının da önemli bir dönüşümüne tanıklık edecek. Melbourne Üniversitesi'nden sosyoloji profesörü Dan Woodman, bu neslin, güvenin zayıfladığı bir dünyada büyüyeceğine dikkat çekti. Özellikle demokrasilerin sorgulandığı ve kurumlara olan güvenin giderek azaldığı bir ortamda yaşamayı deneyimleyebileceklerini belirtti.