Yandaş Sabah yazarından sokağa çıkma yasağı eleştirisi: Bize kaç bin ölü olarak geri dönecek?

Süleyman Soylu'nun 'tüm sorumluluk bana ait' dediği sokağa çıkma yasağını eleştiren Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, yine halkı aşağıladığı yazısında "Ne yapacak bu insanlar? Tolstoy mu okuyacaklar? Ya hanımı ya çocuğu dövecekler" diye yazdı.

Süleyman Soylu'nun 'tüm sorumluluk bana ait' dediği sokağa çıkma yasağını eleştiren Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, yine halkı aşağıladığı yazısında "Ne yapacak bu insanlar? Tolstoy mu okuyacaklar? Ya hanımı ya çocuğu dövecekler" diye yazdı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun önce 'Cumhurbaşkanımızın talimatı ile alındı' dediği ardından da 'tüm sorumluluk bana ait' diyerek hata yapıldığını kabul ettiği sokağa çıkma yasağı, Soylu'nun Saray'dan dönen istifasına neden olan bir krize dönüştü.

Sokağa çıkma yasağının ardından acil ihiyaçları için sokağa çıkan vatandaşlara hakaret etmeyi sürdüren Sabah yazarı Engin Ardıç ise bugünkü yazısında hem yasak kararını eleştirdi hem de sokağa çıkan vatandaşları eleştirirken kadına şiddeti merulaştıran ifadeler kullandı.

Ardıç'ın 'Kumarsız ve mangalsız' başlıklı yazısı şöyle:

Gırgıra vurmaktan başka çare kalmıyor...

İşte bir internet geyiği: Gençten bir adam, herkes gibi esmer, göbekli, pis sakallı ve az saçlı...

"Ben hırsızım," diyor, "evlere giriyor, iyi kötü ne bulursak götürüyorduk, şimdi herkes evinde, iş hacmimiz sıfırlandı, mağdur olduk, devlet bize yardım etsin!"

Gülüyoruz ama böyle düşünen çıkarsa da şaşmam.

"Ben koronayım" diyerek polise tüküren, küçük oğlunu gezmeye çıkarıp "ölürse de benim çocuğum, size ne oluyor" diyen varsa, bu da niçin olmasın?

Muhalefet, sokağa çıkma yasağı öncesi iki saat içinde sokaklara akıveren lumpenproletaryaya çok acıdı.

Virüs onlara acımayacaktır.

O saatte "zaten" kapalı olması gereken Tekel bayilerinden ve kendine "market" havası veren mahalle bakkallarından hesap soran yok.

"Maske değiştokuşu" yapıyorlar, markete maskesiz girilemiyor ya, çıkan maskesini kapıda bekleyene devrediyormuş.

Lumpenproletaryaya ben de çok acıyorum.

Kumarsız ve mangalsız kaldılar!

Kumar oynamadan yaşayamazlar.

Her cahile imlayı yanlış öğreten "iddaa" iki seksen yattı, iddiası kalmadı.

Eh, evde okey oynayıp hanımı ve çocukları "ütecek" halin de yok...

Futbol da yok tabii.

Mangal da yok.

Burjuva kendi mangalını yapıyor, ona "barbecue" diyorlar. Hemen hepsinin bahçeli evi var.

Amerikan filmlerinde gördüklerini uygulamaya çalışıyorlar. (Amerikalı sucuk bilmiyor, onun yediği hamburger köftesi.)

Bu kadar aşırı et tüketimiyle ister istemez gündeme gelecek "kolesterol" sorunu hiçbirinin umurunda değil. Sonradan olacak, yaş ilerleyince.

Garibana da ya yasaklı park, ya da düpedüz "asfalt kenarı" kalıyor.

Ama orası da şimdi yasak.

Zamparalık da "fiilen" yasak, gerçi yol kenarında araba durdurup pazarlığa girişen fahişe görülmüş ama, sektörde işler kesik.

Ne yapacak bu insanlar?

Tolstoy mu okuyacaklar?

Ya hanımı ya çocuğu dövecekler.

Ya da, hakkında karantina kararı alınmış virüslü hastaya "geçmiş olsuna" ve helalleşmeye gidecekler, sırayla sarılıp öpecekler.

***

Konuyu, Bilim Kurulu üyesi bir erkek bilim insanı çok güzel özetledi:

"Bir aydır kürekle kar küremeye çalışıyorduk, bir anda üzerimize çığ düştü!"

İki yüz elli bin kişilik bir çığ.

İki saat sürdü.

Bakalım bize kaç bin ölü olarak geri dönecek, on beş gün sonra anlarız.

Ama bu arada "ölmemek" gerekiyor tabii.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.