Prof. Dr. Mehmet Ceyhan normalleşme adımlarıyla vaka sayılarının artmasını değerlendirdi. Ceyhan, "Vaka sayısının 1500’den 1300’e düşmesi azalma değil. Sert müdahalede bulunmak şart” uyarısında bulundu.
Son günlerde konronavirüs vakalarındaki artışı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan’a soran Hürriyet yazarı Hande Fırat, "Bu artış neden kaynaklanıyor?” sorusunun yanıtını köşesine taşıdı. Prof. Ceyhan, normalleşme adımında yapılan bazı yanlışları ve alınması gereken acil ve sert tedbirleri şöyle sıraladı.
TEK NEDEN NORMALLEŞME
Mehmet Hoca, ikinci dalga tartışmasına “Şu an ‘ikinci dalga’ diye bir şey yok. Herkes birinci dalga ile uğraşıyor” diyerek noktayı koydu. Nedenini de şöyle anlattı: “İkinci dalga terimi İspanyol gribinde kullanıldı. Mayıs ayında başladı, iki ay sürdü, bitti. Bir süre sonra virüs mutasyona uğrayıp daha saldırgan biçimde geri döndü. Ona ikinci dalga denildi. COVID-19’da ülkeler 0 vaka görene kadar birinci dalgadadır. Herkes birinci dalga ile uğraşıyor.”
YANLIŞ HESAP
Vakalardaki yükselmenin tek nedeni normalleşme. Hocaya göre başka neden aramaya gerek yok. Ancak bir yandan da tüm dünya ekonomik, sosyal, toplumsal nedenlerle normalleşmeye mecbur. Mesele normalleşirken yapılırken yanlışlarda ya da hesaba katılmayan unsurlarda, hatta yanlış yapılan hesaplarda... Mehmet Hoca üç hesap yanlışını sıraladı: 1- Belirti göstermeyen kişiler: Hastalık belirtisi göstermeyenler tüm dünyada virüsü yaymaya devam ettiler. 2- Virüs yaz aylarında ölür ya da etkisi azalır: Bazı kişilerin bu düşüncede olması ve bunu dile getirmesi yanlıştı. Pandeminin mevsimi olmaz. 3- Normalleşmenin etkisi bilinmiyordu, hesap edilemedi.
SERT MÜDAHALE ŞART
Mehmet Hoca, “1500’den 1300’e düşmesi azalma değil” dedi. Hocaya göre yapılması gereken “sert müdahalede bulunmak”. Bu böyle gitmez. Neden mi? 1- Bu rakamlarla uzun süre gitmek toplumu yorar. En tedbirli kesimlerde bile bir süre sonra gevşeme başlar. 2- Sağlık sektörü yoruldu. 3- Ekonomi yoruldu. Korku ekonomiyi de etkiliyor. Hocanın “Ekonomiyi etkilemeden yapılması gerekir” dediği sert müdahaleye gelince... 1- Taziye evi, asker uğurlama, arkadaş görüşmesi gibi toplantılara kişi sayısı sınırlaması koymak. 2- Mesai başlangıç ve bitiş saatlerinin kademelendirilmesi. Böylece toplu ulaşım araçlarının kullanımındaki yoğunluğun önüne geçilebilir. 3- Test sayısının hastalığı belirtisiz geçiren kişileri tespit etmeye yönelik biçimde arttırılması. 4- Virüsün yaygın görüldüğü illerden dışarıya seyahat izninin testin negatif çıkması durumunda verilmesi.
EYLÜLE BU RAKAMLARLA GİRMEMEK GEREK
Herkesin aklında eylül ve ekimde ne olacağı var. Mehmet Hoca olası tabloyu şöyle anlatıyor: “Okullar açılacak. Hava soğuyunca insanlar kapalı ortamlarda sıkışık olacaklar. Virüs yüzde 90 solunum yoluyla, yüzde 10 ortamdan bulaşıyor. Dünya genelindeki kaygı eylülden itibaren vaka sayısının artacağına yönelik. Bu rakamlarla bir ülkenin bunu taşıması zor. Sayıların bir an önce indirilmesi için devlet de vatandaş da gayret etmeli. Vatandaş uymazsa hiçbir devlet başarılı olamaz.”
O MUTASYON NE ZAMAN?
Yeni bir ilaç yok. Henüz bir aşı da yok. Üstelik aşı bulunsa da tüm dünya için üretilmesi de uygulanması da zaman alacak. Umut mutasyonda. Mehmet Hoca şu ana kadar 50 binden fazla mutasyon tanımlandığını ancak bunlardan hiçbirinin virüsün bulaşıcılığını etkilemediğini söyledi. SARS sekiz ayda, MERS bir yılda mutasyona uğrayarak etkilerini yitirdi. Mehmet Hoca aynı aileden olan COVID-19’da da benzer bir mutasyon bekliyor. “Ne zaman olur” soruma ise “Deprem gibi, bilmek mümkün değil. Yarın da olabilir, üç ay sonra da iki gün sonra da” yanıtını verdi.
YAZININ TAMAMI İÇİNTIKLAYIN