Avukat Bilgehan Utku, koronavirüsten yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının “vazife malülü” ya da “iş kazası” kapsamında değerlendirilebileceğini belirterek, Yargıtay’ın 2019’da domuz gribinden ölen bir TIR şöförü hakkındaki kararını emsal gösterdi.
Koronavirüsle mücadelede ön safta yer alan sağlık çalışanları aynı zamanda en büyük riski taşıyan meslek grubu.
Daha şimdiden 500’ü aşkın sağlık çalışanı koronavirüse yakalandı. Aralarında Prof.Dr. Cemil Taşçıoğlu gibi önemli isimlerin olduğu sağlık çalışanları hayatlarını kaybetti.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının şehit kabul edilmesi hakkında "Gönül hiçbir sağlık çalışanımızın kaybedilmesinden asla yana değil. Benim de gönlümden en az şehit olarak geçmeleri yatar. Bu önümüzdeki günlerde gündeme gelebilecek bir konu" demişti.
Peki hukuk bu konuda ne diyor? Sağlık çalışanlarının koronavirüsten yaşamlarını yitirmeleri veya tedavi olsalar dahi kalıcı vücutlarında kalıcı hasar kalması durumunda hukuki durumları ne olacak?
KAMUDA ÇALIŞAN SAĞLIK GÖREVLİLERİ VAZİFE MALÜLÜ SAYILIR
Independent Türkçe'den Ali Kemal Erdem'in haberine göre; Tüketici Sorunları Derneği Hukuk Komisyonu Üyesi ve İş Hukuku Uzmanı Bilgehan Utku, vazife malüllüğünün 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 47. maddesinde tanımlandığını belirterek, en önemli noktanın malüliyete sebebiyet veren hususun hem vazifenin yapılması sırasında hem de vazifenin neden ve etkisiyle ortaya çıkması olduğunu söyledi.
Bu nedenle Utku, hem kamu da hem de üniversite hastanelerinde çalışan sağlık personelinin koronavirüs sebebiyle hayatlarını kaybetmeleri ya da hastalık nedeni ile kalıcı bir sağlık sorunu ile karşılaşmaları durumunda 'vazife malüllüğü' kararı verilebileceğini söyledi.
Kişinin “vazife malülü” sayılması durumunda kendisine, vefatı halindeyse ailesine malüllük aylığı bağlanıyor.
ÖZEL HASTANE ÇALIŞANLARININ DURUMU NE OLACAK?
“Koronavirüse yakalanan ve hayatını kaybeden sağlık çalışanı özel hastane personeli ise bu durum iş kazası olarak değerlendirilebilir mi” sorusuna Bilgehan şöyle cevap verdi:
İster x virüsü olsun, ister y virüsü, ister a salgını, ister b salgını olsun, burada bilinmesi gereken bu hususların bir mücbir (elde olmayan) sebep yarattığıdır. Gözden kaçırılmaması gereken iş yerinde ya da işveren tarafından gönderildiği yurt içi ya da yurt dışı görev sırasında bulaşıcı bir hastalığa yakalanan çalışanın durumunun iş kazası olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği husudur. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2019/2931K sayılı kararında bir TIR şöförünün H1N1 domuz gribi nedeniyle vefatını iş kazası olarak tespit etmiştir.
YARGITAY’DAN EMSAL OLACAK KARAR
Söz konusu kararda, hasta olan şöföre üst solunum enfeksiyonu tanısı konulduğu, buna rağmen işveren tarafından iki gün sonra işveren Trabzon’dan Ukrayna’ya gönderildiği anlatıldı. Yolda rahatsızlan şöföre Trabzon’a döndüğünde domuz gribi teşhisi konulduğu belirtilen kararda, şöfrün ölümü 'iş kazası' olarak değerlendirildi.
VEFAT DURUMUNDA MİRASÇILARI İŞ KAZASI TAZMİNATI ALABİLECEKLER
Bilgehan, Yargıtay’ın domuz gribine yakalanan ve hayatını kaybeden işçinin ölümünü 'iş kazası' olarak değerlendirmesinden yola çıkarak şu sonuçların ortaya çıkabileceğini söyledi:
Burdan yapılacak hukuki çıkarım neticesinde koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden özel hastane çalışanlarının bu vefatları da iş kazası olarak sayılabilecek ve özel hastane tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle iş yerinde ya da işverence yurt içi ya da yurt dışı görevlendirmeleri sırasında bulaşıcı bir hastalığa yakalanan kişinin bu durumu iş kazası olabilecektir. Bu durumda koronavirüse ya da herhangi bir salgına iş yerinde yakalanan özel hastane çalışanları iş kazası tazminatı alabilecektir. Vefat durumunda mirasçıları hak sahibi olur.