Ali Haydar Nergis | Uzaktan Uzağa Elmalı Bağlar...

Ali Haydar Nergis

Bademler çiçek açmış, yenidünyalar sararmaya başlamış, karadutlar salkım salkım yere eğmiş dallarını.. Pazar günü 4 saat sokağa çıkmalarına izin verilen yaşı 65’in üzerindeki yaşlılar şaşkınlıkla etrafa bakınıyor. Korona salgını yasakları nedeniyle iki aydır dışarıya çıkamamışlar, doğadaki değişimin ayırdında değiller...

Yürümeyi unutmuş gibiler, ayakları birbirine dolaşıyor. Kafesten salıverilmiş acemi kuşlar misali paytak paytak giderken sağa sola çarpıyor, yönlerini seçemiyorlar...

Yaşlı dedenin gözlerinde feri, dizlerindeki dermanı kalmamış. Parkta oturmuş, o çocukları izliyor; ben onu...Biraz daha yaklaşıp yakınlarına oturuyorum. Aramızda bir buçuk metreden fazla uzaklık, burnumda maske var. Havaların güzelliğinden söz ediyorum; İsveçlilerin, ’’Havalar da olmasa aptallar konuşacak bir şey bulamaz’’ sözünü anımsayıp kendi halime gülüyorum..

'' Bugün de Anneler Günü.’’şeklinde ilgisiz başka bir tümce kuruyorum; maksat muhabbet olsun.. Dede, kımıldanıyor, ilgisiz gözlerle yüzüme bakıyor:

’’Haberim yok, iki aydır içeride hapistim ben!’’

Söylediklerimi ya duymadı, ya da anlamadı.

’’Bu gün, Anneler Günü Dede!’’

Daldı, uzaklara gitti, yorgun sesiyle tane tane konuşmaya başladı:

’’Amaaan!’’ dedi; ’’Anne öldü! Hanım öldü! Bir evin içinde yapayalnızım; bana ne Anneler Günü’nden!’’

’’ Çoluk çocuk yok mu Dede? Gelmiyorlar mı ziyaretine?’’

Yine uzun bir ’’Amaaan!’’ çekerek elini sallıyor:

’’Uzaktan uzağa elmalı bağlar!...’’

Ne demek istediğini kavramaya çalışıyorum..

***

Sohbet eden 65 yaş üstü bir grubu dinliyorum:

''Koronadan ölenlerin sayısı kaç oldu bugün, bilen var mı?''

’’Ben bilmiyorum. Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir. Bina çoğaldı, zina çoğaldı. Nüfus arttı. Dünya, bu kadar yükü kaldıramaz.Savaşla, ya da böyle salgın hastalıklarla biraz azalması gerek....’’

****

Emekli öğretmen veya olduklarını sandığım başka bir gruba kulak veriyorum:

İçlerinden biri, pantolonunun paçasını sıyırıp, evde oturmaktan şişen bacaklarını gösteriyor, yürürken nefes almakta da zorlanıyormuş....

Başka biri güneşlenmek için şemsiyesini de getirmiş. Ancak, sahile bırakılmıyorlar. Belediye zabıtaları, deniz kenarında oturmanın yasaklandığını duyuruyor kısa anonslarla...

Arkadaşları eğleniyor şemsiyeliyle:

’’Bari şemsiyeni aç da gölgesinde oturalım.’’

O, haklı kendince nedenlerini sıralıyor:

’’ İçeride oturmaktan, hareketsizlikten eklem ağrılarım arttı. Gece ağrılardan, sızıdan uyuyamıyorum. Kumda biraz güneşlenecektim, ağrılarıma iyi gelirdi belki....’’

Yaşlılardan biri Nazım’dan dizeler okuyor:

’’Bugün Pazar/ Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar’’

Diğeri uydurduğu dizelerle tamamlıyor:

’’ Besi danaları gibi, bizi bugün ilk kez çayıra bıraktılar....’’