2002 yılında, Bülent Ecevitin başbakanlığındaki hükümette, Devlet Bahçeli koalisyon ortağıydı.
Dünya Bankasından getirilen Kemal Derviş, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı olarak görevlendirildiği hükümette, acı ekonomik reçeteler hazırlamış; sıra bu reçetenin meyvelerini toplamaya gelmişti.
O günlerde sanki bir yerlerden düğmeye basıldı. Hastanede tedavi gören Bülent Ecevitin, yaşlı ve hasta olması nedeniyle görevi sürdüremeyeceği tartışmaları başlatıldı. Bir grup milletvekili Ecevitin partisi Demokratik Sol Parti(DSP)den istifa etti.
Aynı günlerde, koalisyon ortağı MHPnin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Bursa İl örgütünün düzenlediği 11.Türkmen Kurultayında erken seçim kararını açıkladı. Ecevitin, Bahçeliyi bu kararından vazgeçirme çabaları bir sonuç vermedi. Koalisyon hükümetini oluşturan üç partinin genel başkanları arasında yapılan zirve toplantısında erken seçim kararı alındı.
O seçimle AKP iktidarlarına kapı aralandı..
Bahçelinin koalisyonu bozmaya götüren süreç de ilginçti. Kemal Dervişe acı ekonomik reçeteyi hazırlatan güçler, onun bir parti kurarak seçime girmesini, hazırladığı ve ekonomik programı kendi elleriyle uygulamasını istiyordu. O günlerin koşulları ve Ecevitin karşı çıkması nedeniyle bu plan gerçekleştirilemedi.
Ardından (B) planı devreye sokuldu. Devlet Bahçeli, bilerek veya bilmeyerek bu planın bir parçası oldu; Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara gelmesine hizmet etti. Kemal Derviş için tutulan niyet, Recep Tayyip Erdoğana kısmet oldu.
12 Eylül Anayasasıyla getirtilen yüzde 10 barajı, bir Kürt partisinin Meclise girmesini önlemek için kaldırılmamıştı. Kaldırdıkları taşı kendi ayaklarına düşürdüler. 2002 seçimlerinde, AKP ve CHP dışındaki partiler, seçim barajını aşamadı. Sonuçlardan kendisini sorumlu tutan Devlet Bahçeli, genel başkanlıktan istifa etti, siyasetten çekildiğini açıkladı; ancak, kısa bir süre sonra geri döndü.
Alpaslan Türkeşin ölümünden sonra , Devlet Bahçeli, MHP genel başkanlığı yarışında, Alpaslan Türkeşin oğlu Tuğrul Türkeşle karşı karşıya geldi. Kongrede kavga çıktı, havada sandalyeler uçuştu, sonunda seçimi Devlet Bahçeli kazandı. Devlet Bahçeli, partiyi küçük olsun, benim olsun anlayışıyla yönetti. MHPyi büyütecek, iktidara taşıyacak adımlar atmaktan kaçındı. Devlet Bahçelinin, ülkücüleri şiddetten uzak tuttuğu savı da bir şehir efsanesidir. 12 Eylülde, solun ve ülkücülerin de köküne kibrit suyu döküldü, birbirleriyle uğraşacak mecalleri kalmadı.
ABDULLAH GÜLE, BAHÇELİ DESTEĞİ
Devlet Bahçeli, zor günlerin adamıydı. Her kritik durumda, şapkadan tavşan çıkarmayı beceriyordu.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin görev süresi doldu. Yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi için Mecliste yapılan oylamalardan sonuç alınamaması nedeniyle erken seçim kararı alındı. 2007 yılında yapılan seçimlerde, MHP, barajı aşarak 71 milletvekili çıkardı. AKP de 341 Milletvekili ile girdi. Anayasa Mahkemesinin aldığı karara göre , yeni Cumhurbaşkanının seçilmesi için Mecliste 367 oy gerekiyordu. AKPnin oyları, bir Cumhurbaşkanını tek başına seçmeye yetmiyordu. Muhalefet partileriyle ortak bir aday üzerinde uzlaşma olasılığı vardı.İşte, tam bu sırada Devlet Bahçeli yeniden sahneye çıktı; Abdullah Gülün Cumhurbaşkanlığı adalılığına destek vereceğini açıkladı. MHPnin desteğiyle 367 oy aşıldı, Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı oldu.
Bahçeli, kritik konularda ve oylamalarda AKPye desteğini sürdürdü. Dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmesine olanak sağlayan 4+4+4 eğitim yasası, Devlet Bahçelinin desteğiyle Meclisten geçti.
2015 yılının haziran ayında seçimlerde, yüzde %40,9 oy alan AKP, 258 milletvekili çıkardı. AKPnin milletvekili sayısı bu kez de Meclis Başkanını seçmeye yetmiyordu. Meclis Başkanını seçmek için, yapılacak ilk iki tur gizli oylamada, Muhalefet partileri, CHP, MHP ve HDP kendi aralarında uzlaşarak AKP dışındaki bir adayı Meclis Başkanı seçebilir, aynı yoldan, AKPyi dışarıda bırakacak bir koalisyon hükümet de kurulabilirdi. Çözümlerin önünde en büyük engel Devlet Bahçeli idi. AKPye verdiği desteği, diğer muhalefet partilerine vermiyordu. O yüzden,, muhalefetin, ortak meclis başkanı ve hükümet kurma önerilerini elinin tersiyle geri çevirdi. HDPnin de içinde bulunacağı hiçbir oluşun içinde yer almayacağını söyledi. CHPnin, kendisine yaptığı Başbakanlık önerisini de reddetti. Bütün partiler, Meclis Başkanlığı seçimine kendi adaylarıyla girdiler. MHP, Ekmeleddin İhsanoğlunu aday gösterdi. Ancak, kendi adayı yerine AKPnin adayını seçtiler..
2015 yılının Kasım ayında yapılan yeni seçime gidilirken terör tırmandı, halk korkutuldu, AKP yeniden tek başına hükümet kuracak güce erişti. Bu seçimden sonra, Recep Tayyip Erdoğan, Başkanlık beklentisinden artık vazgeçmek üzereydi. Parlamenter düzene ayak uydurmanın işaretlerini veriyordu.
Tam bu noktada, Devlet Bahçeli, durup dururken, Recep Tayyip Erdoğanın Başkanlığına destek vereceğini açıkladı. Erdoğan ve AKP; bu öneriye dört elle sarıldı…
MHP içinde, Bahçelinin ayağının altındaki halı çekilmek üzereydi. Ununu eleyip, eleği duvara asacak bir sona hazırlanıyordu. MHP genel başkanlığından uzaklaştırılmasıyla, siyasi yaşamı hazin bir şekilde sonuçlanacak, çekildiği kösesinde, yalnızlık içinde unutulup gidecekti. Bir çıkış yolu bulması gerekiyordu. İçinde bulunduğu durumdan kendi gücüyle kurtulamazdı. Erdoğanın, başkanlığına destek vererek, kendi geleceğini en azından bir süreliğine kurtarabilirdi. Bu süre içinde, ya askerden gelen olur, ya kocası ölen olur, arada yeni çözümler üretebilir, geleceğini güvence altına alabilirdi.
Ancak, kimilerine göre, Devlet Bahçelinin kafasında bunlardan daha farklı bir şey vardı. Başkanlığa giden yolda Erdoğana başkanlık yolunda destek açıklaması, iyi kurgulanmış ve Bahçeli tarafından yürürlüğe konmuş bir tuzaktı. Bir Erdoğanı bitirme planıydı. Erdoğan, Bahçelinin desteğine güvenerek harekete geçecek, yapılan halk oylamasında boyunun ölçüsünü alacaktı. Ondan sonra da, AKPnin baş aşağı gitmesi ve demokratik yoldan iktidardan uzaklaştırılması kaçınılmaz olacaktı.
AKP, Bahçelinin beklentilerini karşıladı. Gemerek Mahkemesince alınan kararla, MHPnin Olağanüstü Kongreye gitmesi önlendi. Şimdi, Devlet Bahçelinin, önünde, 2018 yılına dek rahat nefes alacağı bir zaman var. O güne dek, kim öle, kim kala..
Başkanlığı öngören Anayasa değişikliği Meclisten süratle geçti. Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Halk oylamasının 16 Nisanda yapılması kararlaştırıldı. Ancak, şimdi karar kara düşünmeyi gerektirecek bir durum var. Bahçeliye karşın, MHP tabanının Erdoğana destek vermeyeceği ve hayır oyu vereceği anlaşılıyor. Devlet Bahçelinin, cürmü kadar yer yakabileceği ve örgüte hakim olamadığı anlaşıldı. Bahçelinin, deteği , Erdoğanı Başkan seçtirmeye yetmezse işler daha da karışacak.Değişiklik ret edilirse, ortaklığın bozulacak, Erdoğan, Bu kez de beni Bahçeli kandırdı diyebilecektir.
Başkanlık önerisinin halk oylamasında kabul edilmesi halinde de, MHPnin ülkücü tabanı, Bahçeli ve Erdoğana karşı muhalif tavrını sürdürecektir.
MHP içinde yaşama şansı bulamamaları halinde, kurulacak yeni bir partide örgütlenmeleri mümkündür.
Halk oylamasında, Bahçelinin desteğinin, AKPye bir oy getirisi sağlamadığı görülecektir.
Başkanlığın halk oylamasında kabul edilsin veya edilmesin, Devlet Bahçeli, her koşulda kaybeden olacaktır...
FEDERASYONA GİDEN YOL MU?
Meral Akşenerin, Abdullah Öcalanla gizli görüşmelerin sürdüğü savı, yetkililerce yalanlanmadı..
Halk oylamasına sunulan Anayasa değişikliğinde, bölgesel özerkliği işaret eden maddeler var.
Başkan seçilmesi halinde, Erdoğan,dünyada içine düştüğü yalnızlıktan kurtulabilmek için bazı radikal adımlar atmayı düşünebilir.
Kürt sorunu konusunda ABD ve Rusya birbirine yakın görüşlere sahipler. İkisi birden,Erdoğandan, Kürt sorunu konusunda adım atmasını isteyebilirler.
Erdoğan, iki süper gücün isteklerine ne kadar direnebilir?
Buzdolabında bekletilen Kürt sorunu yeniden ısıtılıp gündeme getirilebilir.
Barzani, halk oylamasında Erdoğanı destekliyor. Kürt sorunun çözümünde, HDP ile olmasa bile. Barzani üzerinden bir çözüm aranabilir.
Böylesi gelişmelerin olabileceği bir ortamda, Devlet Bahçelinin durumu daha da hazin bir hal alır. Dövünmek, saç, baş yolmak bir işe yaramaz..
Başkanlık sisteminin kabul edilmesi durumunda, AKP kurmaylarının açıkladığı gibi, Mecliste sadece iki partinin bulunacağı bir sistem oluşturulabilir.
Bu durumda, MHPnin Meclise girme şansı ortadan kalkabilir.
Bahçeli, her koşulda kaybeden olmaktan kurtulamayacaktır.
Zaten, sağlık koşulları daha fazla stres ve heyecanı kaldırmaya uygun değildir.
Bu durumda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak, Sarayın 1000 odasından birine çekilecek, gününü gün etmeyi, geriye kalan ömrünü huşu içinde geçirmeyi düşünebilir.
Önümüzdeki dönemde, siyaset sahnesinde Devlet Bahçeli adının yer almayacağı her geçen gün daha iyi anlaşılıyor…
ali.nergis@gmail.com