Kılıç kından çıkınca bütün duygular susmalı!
Karşı cephede babalarınız da görseniz
Paralayın suratlarını yalın kılıcınızla!
Eski Yunanlı şair, filozof, Samsatlı Lucianus
Yen Akit Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Kadir Demirelin bıçaklanarak öldürülmesi, artık kanıksadığımız bomba ve kurşunla öldürmenin yanı sıra, gözleri yeniden bıçaklı saldırılara çevirdi.
Kılıçla kelle koparmak, günümüzde artık dinci terör örgütlerinin bilinen bir yöntemi haline geldi.
Köroğlu,Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu/ Eğri kılıç kında paslanmalıdır dese de, bıçakla öldürmek; saldırıların,en puştası, en sinsi ve kalleşçesidir..
Bıçakla harakiri yaparak kendini öldürmek, Japon geleneğinde yaygın bir yöntemdir.
Hırıstiyan dünyasında Rönesans ve Reform yıllarında, giyotinle kelle koparmak, olağan bir cezalandırma şekliydi.
Dinlerde bıçakla kan akıtmak o denli kutsanmıştır ki, Hazreti İbrahim, oğlu İsmailin boynunu bıçakla koparmak üzereyken, tanrı tarafından bir koç armağan edilir ve İsmail kesilmekten kurtulur. İslam dünyasında, her yıl, Kurban Bayramında, milyonlarca hayvan kurban edilir. Bir dileğin yerine gelmesi karşılığında, adaklar adanır,kesilen hayvanın kanı, adak adanan kişinin alnına sürülür.
Tarihte, bıçakla gerçekleştirilen en korkunç cinayetlerden Jul Sezarın öldürülmesidir. (M.Ö.44) Roma İmparatoru Sezara kumpas kuran bir grup senatör, onu bir bildiriyi okuması için senato kürsüsüne davet eder. Sezar, konuşmaya başladığı sırada, cinayeti işlemekle görevlendirilen Servilius Casca, hançerini çekip Sezarın boğazını keser. Ancak, Sezar ölmemiştir, ikinci darbeyi indirmemesi için Cascanın kolunu tutar. Katil korkar, Yardım edin! diye bağırır. Daha sonra,Sezara en yakın kişilerden biri olan Brütüs başta olmak üzere grupta bulunanlar Sezarı 23 yerinden bıçakladılar. Ünlü şair ve oyun yazarı Shakespeare, daha sonra oyunlaştırdığı bu sahneyi, Sezarın, en yakınındaki kişilerden Brütüse, Sen de mi Brütüs? diye haykırdığını anlatır…
İslam Dünyasında kalıcı ayrılıklara neden olan en önemli olaylardan biri, Hazreti Alinin, Küfede ibadet ederken öldürülmesidir. Bu olayda Ali, Mülcem tarafından arkasından zehirli bir kılıçla ağır yaralandı, 2 gün sonra, 661 yılında öldü. Hazreti Alinin oğlu Hüseyin, babasının ölümünden sonra, Muaviye ve oğlu Yezitin Emevi yönetimi tanımadı ve ona karşı savaşmaya karar verdi. Girdiği Kerbelâ Savaşında yenildi. Yezit yanlılarından Şimir tarafından kafası bedeninden koparılarak öldürüldü. (M.S. 680)Hüseyinin kardeşi Hasan da, zehirlenerek ortadan kaldırıldı.
I. Murat, şehzadelik yıllarında Edirneyi aldı, Balkanlara açıldı. I. Kosova Savaşında kazandığı zaferden sonra savaş meydanında dolaşırken Haçlı Ordusuna bağlı Miloş Obiliç adlı bir asker tarafından hançerlenerek öldürüldü. ( 1389)
Montaignenin, Denemelerde anlattığına göre, Osmanlı padişahlarından Fatih Sultan Mehmet, ilerde tahta geçmesini önlemek için, babaları bir, anaları ayrı küçük erkek kardeşini ortadan kaldırmak istediğinde, kardeşinin bakıcılarından birini kullanıyor. Adam, şehzadeyi her zamankinden fazla su yutturarak boğuyor. Fatih, cinayetteki rolünün anlaşılmaması için bakıcıyı boğdurulan üvey kardeşinin annesine teslim ediyor. Kadın, Fatihin gözlerinin önünde katilin karnını bıçakla yarıyor, kendi elleriyle ciğerlerini söküp köpeklere yediriyor.
Sokullu Mehmed Paşa, II. Selim ve onun yerine geçen III. Muratın başarılı sadrazamıydı. 1579 yılında, şeyhleri Hamza Bâlinin idam edilmesine kızan fanatik bir meczup tarafından, bıçaklanarak öldürüldü. Suikastte, Padişah III. Muratın da parmağı olduğu öne sürüldü.
İslam coğrafyasında, Seyyid Nesiminin, Hallac-ı Mansurun derisi yüzüldü.
Şeyh Bedrettinin isyancı arkadaşı Börklüce Mustafanın başı kesildi.
Yavuz Sultan Selim zamanında, 40 bin Anadolu Alevisi kılıçtan geçirildi.
Menemende, Şeriat isterük! diye bağıran Derviş Mehmet ve adamları tarafından Asteğmen Mustafa Fehmi Kübilâyın başı kesildi.
Ermenilerle Türklerin yüz yıllarca kardeşçe yaşadıkları Adananın Hacın( Saimbeyli) ilçesinde, geçen yüz yılın başında, emperyalist kışkırtmalar sonunda meydana gelen katliamlar: Hançer bıçak asıcılar/ Gayrı bizi kesiciler/ Ayan olsun Doğan Beyin/ Urumluyu basıcılar şeklinde ağıtlara, türkülere geçti...
YAKIN TARİHİMİZE GELELİM
Lev Troçki, Sovyet devriminin etkili liderlerinden biriydi. Sovyet Kızılordusunu kurmuş, baş komutanlığını yapmıştı. Leninin ölümünden sonra Josef Stalinle giriştiği iktidar mücadelesini kaybedince görevden alındı ve sürgüne gönderildi.Meksikada, sürgünde bulunduğu sırada, gazeteci kimliğine bürünen Ramon Mercader adlı bir Stalinciyi , röportaj yapmak için evine kabul etti. Suikastçı tarafından kafasına kazma ile vurularak ağır yaralandı, bir süre sonra da öldü.
İdam ve ateşli silah kullanılmamış olsa da, Yazar Sabahattin Alinin başına sopa ile vurularak öldürülmesini de bu vahşi cinayetler kategorisinde değerlendirmek gerek. Kemal Bayram tarafından yazılan Sabahattin Ali Olayı kitabındaki anlatımlara göre, cinayeti işleyen eski astsubay Ali Ertekin, Milli İstihbarat Teşkilatı çalıştığını itiraf ediyor. Sultanahmet Cezaevinde yatan solcularla ahbaplık kurması için sokulduğu hapishanede, Sabahattin Alinin hapisten çıktıktan sonra yurt dışına kaçacağını, kendisinin de ona yardımcı olacağını rapor ediyor. Onlar da, "Sabahattin Aliyi yolda temizle! diyorlar. Sabahattin Ali, hapisten çıktıktan çıktıktan sonra, Bulgaristan üzerinden Avrupaya geçmek üzere bir kamyonla yola çıkıyorlar. Edirnekapıdan Ali Ertekini de kamyona alıyorlar. Ali Ertekin ve Sabahattin Ali, Bulgaristan sınırında kamyondan iniyorlar. Birlikte sınıra doğru ilerlerken, ormanlık bir alanda mola veriyorlar. Sabahattin kitap okumaya başlıyor. Ali Ertekin,o sırada Sabahattin Aliyi kafasına odunla vurarak öldürüyor. MİTin kendisine verdiği görevi yerine getirildiğini kanıtlamak için, Sabahattinin kimliğini belgeleyecek diş protezlerini, gözlüğünü ve üzerinde çıkan baz özel eşyalarını oturduğu evin bahçesine gömüyor. Olaydan sonra, MİT, Ali Ertekine sahip çıkmıyor. Sabahattin Alinin cesedi birkaç gün sonra ormanlık alanda bulunuyor. Emniyet, MİTten habersiz cinayeti soruşturmaya başlıyor. İz sürerek Ali Ertekine ulaşıyorlar. Katil, emniyetle MİTi karıştırıyor, MİT tarafından sorgulandığını sanıyor. Cinayeti itiraf ediyor. Kanıtla! dediklerinde ise evinin bahçesine gömdüğü Sabahattin Aliye ait çantayı çıkarıyor. Cinayet ortaya böylece aydınlanıyor..
Üzeyir Garih, Musevi bir işadamıydı. 25 Ağustos 2001 günü, tek başına gittiği Eyüp Mezarlığında yakınlarının mezarlarını ziyaret ederken, kendisinden para isteyen Yener Yenmez adlı bir kişi tarafından 10 yerinden bıçaklanarak öldürüldü.
Anna Lindh, İsveçin başarılı Dışişleri Bakanıydı. Stockholmde doğdu. Uppsala Üniversitesinde hukuk okudu. Sosyal Demokrat Partiden milletvekili seçildi. Başbakan Göran Perssondan sonra, İlk kongrede partinin genel başkanlığına getirilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. 10 Eylül 2003 günü, tek başına gittiği bir alış veriş merkezinden çıkarken bıçaklı saldırıya uğradı. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede öldü. Cinayet işleyen, daha önce psikolojik tedavi görmüş bir yabancıydı. 1986 yılında eşiyle birlikte gece sinemadan çıkarken cadde ortasında silahla vurularak öldürülen İsveç Başbakanı Olof Palme cinayeti gibi, Anna Lindh cinayeti de kuşkulu bulundu. Ancak, kanıtlara ulaşılamadı.
Mümtaz sevinç başarılı bir tiyatro ve sinema oyuncusuydu.
Üsküdardaki evinde, bir süredir ayrı yaşadığı sevgilisi tarafından 24 Ocak 2006 günü bıçaklanarak öldürüldü.
Genç psikolog, yardımcı doçent Alper Engeler, kedi barınağı yapmak isterken tartıştığı bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
PEPUNG KUŞUNUN HİKAYESİ..
Bir de halk arasında anlatılan Pepung kuşunun söylencesi var...
Dersim yöresinde ve Toroslarda, Pepuk, pepug, pepung olarak da adlandırılan bu kuşla ilgili söylence şöyle:
Bir sabah, evin küçük kızı ile erkek kardeşi, kenger ışkını toplamak için dağa gidiyorlar. Kız, kengerleri toplayıp, erkek kardeşin sırtındaki torbaya dolduruyormuş. Akşama eve dönerken, kız, ne kadar kenger topladıklarını merak etmiş. Erkek kardeşinin sırtındaki torbayı indirmiş, bir de bakmış ki, torbada hiç kenger yok. Kız, küçük kardeşini Topladığımız kengerleri gizli gizli yedin diyerek suçlamış. Çocuk, Ben yemedim, inanmazsan karnımı aç, bak! demiş. Kız, inanmamış. Elindeki bıçakla kardeşinin karnını yarıp bakmış, ancak, bir tane bile kengere rastlamamış.. Meğerse, torbanın dibi delikmiş, toplanan kengerler oradan yere dökülüyormuş. Karnı yarılan küçük kardeş oracıkta ölmüş. Ablası da, o an tanrıya yalvarmış; Tanrım,beni bir kuş yap, diyar diyar dolaşıp kardeşimi nasıl öldürdüğümü anlatayım demiş.
Tanrı da bu dileği kabul etmiş…
Dersim yöresinde,Toroslarda, Binboğalarda, çzellikle kengerlerin, çiğdemlerin çıkmaya başladığı ilk bahar aylarında dağlarda garip bir kuş öter. Sesi dertli, dokunaklıdır. Derler ki:
Bu kuş, kardeşini bıçakla öldüren o kızın ta kendisidir. Kardeşine, Kürtçe olarak şöyle ağıt yakar:
Pepo, keko ! (Ben Pepo, sen Keko!)
Ke kuşt( kim öldürdü!)
Mı kuşt( Ben öldürdüm!)
Ke şuşt( Kim yıkadı?)- (Öldükten sonra kim yudu)
Mı şuşt( Ben yudum!)
Ke dardwe ( Kim kaldırdı?)- ( Defnetti)
Mı darwe( Ben kaldırdım)
Çocukluğumuzda, kengerler yeşermeye başladığında,her sabah yürek paralayarak öten bu kuşu görmek için dağlara düşerdik.
Biz yaklaştıkça, ses uzaklaşır, bize hiç görünmezdi.
Bir de bakardık ki, gide/ gide dağın yarısına ulaşmışız..
Onu görememenin çaresizliğiyle dönerdik köye..