İnce ince, Muharrem  İnce...

Ali Haydar Nergis

Ağzımız açık, şaşkınlık içinde Muharrem İnce’yi  izliyoruz…

Bir bardak suda fırtına koparıyor.

‘Kaçan büyük balığı bu defa yakalayamaz mıyım?’ın  hesabı içinde…

Hani, adamın biri, derede bir keçi  bulmuş. Ondan sonra her sabah aynı yere gidip ‘gek!..gek!’ diye çağırıyormuş; bir keçi  daha bulurum umuduyla. Üstelik, Muharrem İnce, insana keçileri kaçırtan bu siyaset ortamında  keçi falan da bulamamış. Tavşan yamaca geçtikten sonra dizleri dövmenin  de bir yararı yok... 

Gündemde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yok.

Bayram değil, seyran değil; siyasette bu öne geçme çabası niye?

Döviz almış başını gidiyor.

Ülke ekonomisi batma noktasında.

İnsanlar işsiz, aç, perişan.

Korona can yakıyor.

Unutmuşuz bunları,  Muharrem İnce’nin kişisel  beklentilerini  tartışıyoruz günlerdir.

Ülkenin  gündemini  değiştirme konusunda Tayyip beyle yarışıyor.

Tayyip Beyin, bu günlerde gündemi değiştirmek için özel bir çaba harcamasına gerek yok.

Ellerini ovuşturarak Muharrem İnce’yi  izlemesi yeterlidir.

***

Muharrem Beyin,  parti içinde sıkıntılar yaşadığı biliniyor.

Ona karşı mobbing uygulanması hoş karşılanacak bir tutum değil.

Ancak,  geçmişteki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili parti içi şikayetlerini yerinde ve zamanında dile getirmesi gerekirdi. Siyaset, bir zamanlama mesleğidir. Sayın İnce, bir takım hesaplarla  gerekenleri zamanında söylememiş,  hatta seçimden sonra  parti yönetimine teşekkür etmiş... Şimdi geçmişe dönük eleştiriler yapması, boşanma davası açmış eşlerin, eski defterleri ortaya dökmelerinden  öteye bir anlam taşımıyor.

Muharrem İnce’nin, hiç olmazsa bundan sonra yapması gereken şey; bir çocuk tavrıyla şikayetçi olmak yerine, partide kendisine karşı uygulanan dışlayıcı tavrı teşhir etmek olmalıydı. Sonuç alamıyorsa,  siyasetin vefasız sahnesinden çekilip susması, sade bir yurttaş olarak aramıza dönmesi daha  anlaşılır ve  anlamlı olurdu. Avrupa ve İskandinav ülkelerinde, siyasetçiler, iki, üç dönem görev aldıktan sonra siyasetten çekiliyor, meydanı gençlere ve yeni kadrolara bırakıyorlar.

Muharrem Bey, siyasete partinin gençlik kollarından başlamış. Neredeyse yarım yüz yıldır partinin bütün organlarında  görev almış. Artık yeter demesi,  meydanı  o çok sevdiği  öğrencilerine, partili gençlere bırakması gerekmez mi? Ancak, Muharrem İnce bunları n hiçbirini yapmıyor. Siyasi yaşamını ille de Cumhurbaşkanlığı makamı ve Saray’la taçlandıracak. Şimdiden geçitleri, köşe başlarını tutarak,  gelecekte yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde   CHP ve ‘Millet’ oluşumunu kendisine mecbur kılmaya çalışıyor…

Ülke kötü yönetiliyormuş. Ekonomi batma noktasındaymış. İnsanlar işsizmiş, açmış.

Korona  her gün can almayı sürdürüyormuş, kimin umurunda?

Unuttuk o konuları..

Varsa,  yoksa ince Cumhurbaşkanlığı hesapları.

Bu anlamda Sayın Erdoğan’la birbirlerine ne çok benziyorlar; birbirlerinin ‘yumurta ikizleri’ler adeta…

Ancak, öyle veya böyle,  Muharrem Bey için parti içinde yol göründü. Deniz bitti, kara da görünmüyor artık.

Köprüleri yıkıp gemileri yaktı

Siyasette manevra yapma şansı kalmadı.

Parti kurması da bir çözüm olmayacak.

Ya siyaseti bırakacak, ya da siyasetin dışına bırakılacak..

Göreceğiz bakalım, ilerde torunlarına anlatacağı nasıl bir hikâyesi olacak…
 

Ali Haydar NERGİS 
ali.nergis@gmail.com