Bu nasıl bir halk oylamasıdır; kazanan(!), kazandım; kaybeden(!) kaybettim, diyemiyor.
Kaybedenin yüzünde kazanmış olmanın gururu, kazananın gözlerinde hile ile sonuç almanın mahcubiyeti var.
Oylama öncesinde, AKPnin en önemli gerekçesi, bir daha koalisyonlar yaşanmasın ve istikrar idi. Bal, bal demekle ağız tatlanmıyor. Bu halk oylamasıyla, ülke, daha büyük bir belirsizliğe ve kaosa sürüklendi. Haziran 2015 milletvekili seçiminde, AKP meclis çoğunluğunu kaybettiğinde, Millet, kaosu seçti diyen Burhan Kuzu hocanın kulakları çınlasın!
MHP yönetimi ile halk oylaması için kurulan ortaklık bir tür koalisyon değil miydi?
Bugünkü tablodan istikrarın çıkabileceğini kim söyleyebilir?
Erdoğanin balkon konuşmasına dikkat ettiniz mi?
Yüzü kül gibiydi.
Balkonda, en yakınlarındakileri gözleriyle azarlıyordu.
Devletin bütün zorlamalarına, olağanüstü hal koşullarında uygulanan bütün baskılara karşın, AKP, istediği sonucu elde edemedi.
Mustafa Kemal devrimlerinin ve Cumhuriyetin tadını almış halk, padişahlık düşlerine geçit vermedi. AKP, MHP yönetimi ve bağdaşıklarının oy oranları Kasım 2105 seçimlerinin gerisinde kaldı. AKP, toplumda gereksinme duyduğu moral üstünlüğünü sağlayamadı.
Fizik kuralına göre, ulaşılabilecek en yüksek noktaya ulaşılmış, şimdi aşağıya doğru iniş başlamıştır. Kartopu, yuvarlandıkça büyüyecek, Eyyy fizik kuralı, eyyy kartopu! şeklindeki höykürmeler gidişi durduramayacaktır.
Geçmiş olsun!
Toplumu dönüştüremediler.
Biatçı dindar ve kindar nesil yetiştiremediler.
18 yaşında milletvekili yapılma rüşvetiyle kandırılmaya çalışılan gençler, karşılarına dikildi.
3 de yetmez, 5 çocuk… kurnazlıklarıyla kadını eve hapsedemediler.
Toplumun yarısını makarna ile doyurarak iktidar olunamayacağı anlaşıldı.
Okumuşlar, emekçiler, ekonominin motorunu elinde tutan güçler onlara karşı çıktı.
Bayanlar, baylar! Tünelin ucunda ışık göründü.
Gelecek aydınlıktır.
Enseyi karartmaya gerek yoktur…
2019 seçimlerine daha iki buçuk yıl var.
Türkiye gibi bir ülkede, 24 saat bile uzun bir süredir.
2019 seçimlerine dek, bu istikrarsız gidişin daha ağır sosyal ve ekonomik sonuçlarını yaşayacağız.
Her geçen gün, Recep Tayyip Erdoğanın Başkan seçilme şansını daha da azaltacak.
Yoksa, kader, Erdoğanın, bir zamanlar gördüğü o korkulu düşü gerçekleştirmek için ağlarını mı örüyor?
Yeni Çağ gazetesinden Ahmet Takanın aktardığı düşe göre, bu günlerde, Saray çevrelerinde, Recep Tayyip Erdoğanın bir zamanlar gördüğü bir düş dillendiriliyormuş. O düşe göre, Ak Sarayı inşa edilmesinden yıllar, Erdoğan, düşünde bugünküne benzer bir saray inşa etmiş. Yapımı tamamlanmış, tam son tuğlasını koymak üzereyken saray birden çökmüş, Erdoğan altında kalmış. Düşlerden medet ummuyoruz. Hayıra yormak isteriz. Ancak, bu kötü düşten yola çıkarak, ortalıkta dolaşan bazı komplo teorilerine de kulak tıkayacak değiliz.
Bir söylenceye göre, Başkanlık projesi, aslında, ustaca hazırlanmış bir Erdoğanı bitirme projesi ymiş..
Devlet Bahçeli, bilerek veya bilmeyerek bu projenin bir parçası haline gelmiş.
Erdoğan, siyasi yaşamını bitirecek en büyük kandırılma projesiyle mi karşı karşıyadır?
Iğdır Bağımsız Milletvekili Sinan Oğan, daha şimdiden, Başkanlık seçiminde aday olduğunu açıkladı.
2019 yılında yapılacak seçimlerinde, muhalefetin birleştirici bir aday üzerinde anlaşması halinde, Erdoğan, seçimi kaybedebilir. O seçime de, 16 Nisandaki gibi hile ve hurda karıştırılmazsa, Kime niyet, kime kısmet bir sonuç çıkabilir. Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı bütün hazırlıkları,,altın tepsi içinde başka bir adaya sunabilir.
Yıllar önce gördüğü o kâbuslu saray düşü gerçekleşebilir.
***
Türkiye, istikrar diye/ diye daha ağır bir baskı rejimine sürükleniyor.
Balkon konuşmasında, Erdoğanın yeniden idamı dillendirmesi bir rastlantı değildir.
Meclis, idam kararını onaylayıp önüme getirirse, onaylarım dedi.
Ne güzel, hâlâ sığınabileceği bir liman var, demek ki.
Ben yapmadım, Meclis yaptı diyebilme şansına sahip.
Ne yapayım, ben çok istedim, ama, 1 Mart Tezkeresi Meclisten geçmedi etmedi. deyip kurtulma olanağı var.
Diyelim ki, her türlü kazanma yöntemlerini deneyerek 2019 yılında Başkan seçildi.
Küresel güçler, bütün güçleriyle yüklenecekler.
Artık tek adamsın, muktedirsin, haydi bakalım! diyecekler.
Yaparsan ne âlâ, yapmazsan sen bilirsin…
Erdoğanın, Ben bilmem, Meclis bilir deme şansı olmayacak.
Götürülmek, sürüklenmek istediği yer, tam da burası mıdır?
Benim bu yarım akılla söylediklerimi, Erdoğan, bilmez, değerlendiremez mi?
Bir öğrenilmiş çaresizlik durumuyla mı karşı karşıyadır?
Bilemeyiz.
Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete.
Tanrı, vatana, millete zevâl vermesin!...