Konuşmaların tanığı, Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, AKP yanlısı Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak ve Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç...
Bir tanık daha olabilirdi, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu. O, aydınlatılamayan bir helikopter kazasında kurban gitti...
AKPnin kuruluş günlerinde, Recep Tayyip Erdoğan, Muhsin Yazıcıoğlunu çağırıyor, parti kurucuları arasında yer alması için ona da öneri sunuyor.
Yazıcıoğlu, şöyle diyor:
Kardeşim, zaman ve hadiseler bana öğretti ki, Amerikanın desteğindeki bir siyasete hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika hep kendine hizmet ettirir.
Erdoğan, bu sözlere karşılık, Bir müddet Amerikanın dediklerini yaparız, sonra millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz.
Yazıcıoğlu, şu yanıtı veriyor:
Amerika dirsek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin yataktan ezilerek çıkarsın.
Bu görüşmede, Muhsin Yazıcıoğlu AKPnin kurucuları arasında yer almayı reddediyor.
Abdurrahim Karslı, Abdurrahman Dlipak ve Ali Bulaçın anlatımlarına göre, Erdoğan, daha partinin kuruluş anlaşmasında Amerika, İngiltere ve İsraille anlaşmış, AKP, siyaset sahnesine Bir proje partisi olarak çıkmış...
Ali Bulaç, 22 Aralık 2014 tarihli zaman gazetesinde, "AK Parti bir proje miydi?" başlıklı yazısında şunları yazıyor::
Geçenlerde Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, +1 TVye verdiği röportajda, Abdurrahman Dilipakın,AK Partinin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini, kuruluşuna destek veren güçlerin, şu üç şeyi talep ettiğini söyledi:
Biz sizi iktidara taşıyalım.
Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim.
Size gerekli finansal destekleri getirelim.
AK Partiden istenenler de şunlardı:
İsrailin güvenliğini arttıracaksınız.
Büyük Orta Doğu Projesi, yani sınırların değişmesi
İslamın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.
Ali Bulaç,o yazısında daha sonra şu ilginç değerlendirmelerde bulunuyor:
Bu konuyu yazmamın iki sebebi var: İlki, Sayın Karslı beni de şahid gösteriyor. Konu sosyal medyada yer aldıktan sonra doğru olup olmadığını soran onlarca e-mail aldım. Yine yazmayacaktım ama Dilipak, Rotahaberden Ünal Tanıka konuşulanları teyid edince yazmaya karar verdim. İkincisi, AK Parti hükümetinin neden Batıyla bozuştuğunu anlamak için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım, 40 senedir tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları –ifadelerde bazı değişiklikler olsa da- anlattı. Mesele şu:
1998lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu. Sordukları şuydu: Türkiyede dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü? Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: Türkiyede İslami-muhafazakâr aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme giriyoruz. Kronikleşmiş sorunlarımızı eski zihniyetle çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden şekillenmek durumunda, Batı İslama, Müslümanların hayat tarzına ve kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı ile savaşmak zorunda değiliz ama Batının süren tahakküm ve hegemonyası altında Ortadoğu böyle devam edemez. İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli, kaynaklar adil dağıtılmalı, İslamın cevaz verebileceği siyasetlere engel olunmamalı
Amerikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı düşünüyorlardı, ancak o reddetti. Erbakan hoca vefatından önceki son görüşmemizde AK Partinin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı, elindeki bazı belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir.
Karslının evinde Dilipak, şunları da söyledi: AK Parti böyle kuruldu ama Erdoğan artık bağımsız hareket ediyor.
Sistemin onayını al, imkânlarını kullan, sonra Ben yokum deyip diklen! Arkasından Saddamın Batı adına İranla savaştıktan sonra Kuveyti işgal etmesini andırırcasına Suriye Bizim iç meselemizdir, birkaç hafta sonra Beni Ümeyye Camiinde namaz kılacağız diye silahla rejim devirme ve müdahale arzularını açığa vur. Bu ilk günden yanlıştı. Bugün faturası hepimize kesiliyor...
***
Ali Bulaçın yazdıkları, Abdurrahman Karslı ve Abdurrahman Dilipakın söyledikleri bunlar..
Taşlari yerine oturuyor.
Son zamanlardaki yaşadıklarımızın anahtarı bu sözlerde ve yazılanlarda gizli...
AKP iktidara geldiğinde,Postmodern darbe 28 Şubat sürecinden yeni çıkılmıştı.
Toplumun eğitimli kesimlerinde ve askerlerde laikliğin korunması konusunda güçlü güçlü bir duyarlılık vardı.
İktidara gelen AKPnin ve Recep Tayyip Erdoğan, gizli bir ajandasının olduğu biliniyordu.
İşleri zor görünüyordu.
O koşullarda, anlaştıkları üzere, ABD ve Batının desteğini arkalarına aldılar. Erdoğan, bir ipek böceğinin kozasını örmesi gibi, hedeflerini adım/ adım gerçekleştirdi
14 yıl boyunca ABD ve Batıya vereceğini verdi, onlardan alacağını aldı.
Şimdi, kıvrak bir beden hareketiyle, harç bitti, yapıya paydos! diyerek onlara sırt çevirip Rusyaya ve Doğuya yöneliyor.
Amerika ve Batı da, haliyle Beraber yürüdük biz bu yollarda, dur bakalım, böyle nereye? diyor..
14 yıllık iktidarında kimlerle dans ettiğini öğrenememiler demek ki..
Elin adamı, bizimkiler gibi öyle kullanışlı aptal değil.
Muhsin Yazıcıoğlunun dediği gibi:
Amerika, dirsek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin yataktan ezilerek çıkarsın.
Salıverdiler FETÖyü üstüne.
Bu kadarıyla kalacakları da kuşkulu...